TOGG
u/Erdi

Bilime Göre ‘Mükemmel İnsan’ Vücudunu Gösteren, Kısmen Ürkütücü Heykel
İnsan vücudu, karşılaştığı şiddet dolu travmalara karşı koymaya çalışırken ciddi hasarlar alabiliyor ve bu travmaların bir kısmından kaçabilmek adına yeterli güce sahip değil. Bir bilim insanı ise yaptığı araştırmalar sonucunda, bazı canlılardan esinlenerek ‘ideal insan vücudu’ heykeli yaptı.
Boyutumuza oranla çok yüksek engellerden atlayamıyoruz, kadın bireylerin doğum süreçleri oldukça sancılı geçiyor ve bebeklerimizi yanımızda taşımak için ekstra desteklere ihtiyaç duyuyoruz. Bazı canlılara göre duyularımız çok da iyi çalışmıyor. Aslında doğada mükemmel insan vücudu için örnek olarak görebileceğimiz çok fazla unsur var.
Televizyon programcısı ve bilim insanı olan Alice Roberts, hayvanların bilimsel açıdan analiz edilmiş mevcut anatomilerinden esinlenerek, bir BBC belgeseli için “İdeal insan vücudu nasıl olmalıdır?” sorusunun cevabını aradı. Roberts yaptığı araştırmalarda balıklardan, köpeklerden, kafadan bacaklı olan türlerden, kuğulardan, kangurulardan ve şempanzelerden ilham aldı.
Roberts’in “Mükemmel İnsan Vücudu” tasviri şu şekilde hayat buldu:
Yarasalardan esinlenilen kulakları sayesinde, doğanın en iyi işiten kulaklarına sahip bu insan figürü, ekstra damarları sayesinde son derece düşük kalp krizi riskine sahip. Akciğeri bir kuşunkine benzeyen ideal vücut, oksijeni kanıyla daha kolay buluşturabiliyor. Aynı zamanda Roberts, mükemmel insan araştırmasında sunduğu bu heykelin adına kendi adını verdi. Zaten simalarının benziyor olmasından bu sonuca ulaşmak zor değil.
Vücudun en çok dikkat çeken özelliği ise bebeği asla engel yaratmayacak ve ekstra desteğe ihtiyaç duymadan taşıyacak kesesi:
Tekrar ideal vücudun getirilerine dönecek olursak, sürüngenlerden esinlenilen cildi sayesinde ultraviyole ışınlarının ciddi hasarlarından korunabildiğini söylememiz gerekiyor. Ayak ve bacak yapısı sayesinde çok daha hızlı koşular yapabiliyor. Nitekim bu yine aynı ayak yapısı nedeniyle engebeli araziler onun hiç dostu değil, ayrıca yüksek yamaçlara tırmanması oldukça zor.
Roberts, bu öngörüsünü hazırlarken insanın farklı bir şekilde, çevresel etmenlere göre evrimleşmesini konu alan teorilere göz atmadığını söylüyor. Yani evrimsel teoriden uzak kalarak sadece idealin peşinde koştuğunu açıklıyor.
Eşeğe altın semer vurması. biz bu kadar demokratik ve özgür yaşamı hakketmiyoruz, hakedemiyoruz.
Sıfırdan Başlayıp Zengin Olma ve Zengin Kalma Tavsiyeleri
Ortalama bir dünyanın ortalama maaşla yaşayan üyeleri olarak hepimiz içten içe 7 haneliler kulübüne katılmayı arzu ederiz. Düşünsenize, kim zengin olmayı hayal etmez ki? Peki ya istediğiniz an çalışmayı bırakıp kendinizi sonrasında asla suçlu hissetmeyeceğiniz bir alışveriş çılgınlığına kaptırmaya ya da ve sonu gelmez tatillere çıkmaya ne dersiniz?
Harika bir fikir olduğunu söylediğinizi duyar gibiyiz ancak bilmelisiniz ki çoğu zengin insan bu tarz şeylere zaman ayırmaz ki bu da servetlerini nasıl daha da büyütüp kalıcı hale getirebildiklerinin en net göstergesidir. Varlıklı bir kişinin banka hesabını dahi çabucak eritebilecek nitelikteki dikkatsiz harcamalarla dolu bir hayat yaşamak ile uzun vadeli bir finansal bağımsızlık ve servet için yaşamak arasında ciddi bir fark vardır.
Kendi servetini yaratmayı başarmış zenginler herkesten daha akıllı ya da daha üstün olmak zorunda değildir elbet, ancak kendilerinin ilerleme kaydetme ve bu ilerlemenin sürekliliğini sağlama konusunda bizlere de yardımcı olacak bir dizi önemli prensipte uzmanlaştıkları bir gerçektir. En önemlisi de şu ki onlar servet oluşturmayı öğrenilebilir bir beceri olarak görürler – bu sizin de bu beceriyi edinebileceğiniz anlamına gelmektedir.
Yani sizler de orta seviye hayatınızı ultra zenginlerin safına taşımak istiyorsanız, bir an evvel yazımızda yer vereceğimiz alışkanlıkları edinmeye odaklanmalı ve yaşam tarzınızı değiştirmeyi denemelisiniz. Böylece gerçek bir finansal özgürlüğün nasıl hissettireceğini de anlamış olursunuz.
1. Finansal büyüme odaklı bir zihniyete sahip olun.
Zengin insanlar, iş hayatına ilişkin fikir üretmek ve para kazanmanın farklı yollarını bulmak konusunda inanılmaz yaratıcıdırlar. Ultra-başarılı insanlar ise herkesten farklı olduklarını gözler önüne serebilen kişilerdir, çünkü parayı nasıl algıladığınızı değiştirebilecek ve en karlı fırsatları görmeye odaklanmanızı sağlayacak bir finansal büyüme zihniyetinden beslenirler.
Bu zihniyet başarılı ve zengin insanların her daim üzerinde çalışabilecekleri çok daha büyük ve çok daha iyi projelerin varlığına yani daha fazla para kazanılabileceklerine inanmalarına yardımcı olur. Başarılı ve zengin insanlar yeni fikirler keşfetmeye açık olurlar. Her daim bir şeyleri değiştirebileceklerine veya olayları olumlu bir biçimde sonuçlandırma yeteneğine sahip olduklarına inanırlar.
2. Başarılı insanlarla iletişim kurun.
Zengin insanlar, etraflarını kendileri gibi başarılı insanlarla kuşatmanın önemini çok iyi bilirler. Bu nedenle de en az kendileri kadar zengin ancak aynı zamanda tutkulu, yetenekli ve en önemlisi de çılgınca başarılı olma potansiyeline sahip insanlarla iletişim kurmak için zaman harcarlar. Hatta sırf kendileri ile benzer düşünceleri paylaşmakta olan diğer insanları tanımak ya da ilginç birileri ile kahve içme şansına sahip olmak adına her ay konferanslara, etkinliklere ya da toplantılara katılırlar.
Bu, akıllıca harcanmış bir zamandır, bu sayede hem zihnen başarıya odaklanabilir hem de taptaze ve düşündürücü fikirleri olan yeni insanlarla tanışma imkanı bulmuş olurlar. Bu yaklaşım aynı zamanda varlıklı kişilerin bağlantılarını artırmalarına ve telefon rehberlerini potansiyel olarak kendilerine yardımcı olabilecek ilgili ve etkili insanlarla doldurmalarına da yardımcı olur (aynı durum tam tersi şekilde de gerçekleşebilir).
3. Konfor alanınızın dışına çıkın.
Zengin insanlar aynı zamanda başarılı da olurlar çünkü başarının az biraz huzursuzluğu beraberinde getireceğini bilirler. Gerçek bir sıçrama yapmanın tek yolunun sınırları zorlamak olduğunu da. Zengin olmak istiyorsanız, beyninizdeki yaratıcılık kıvılcımını ateşlemeniz, benzersiz iş fikirleri edinmeniz ve ardından tüm tereddütleri bir kenara bırakıp bu yeni işe girişmek için kollarınızı sıvamanız gerekecektir.
9-5 çalıştığınız işinizin güvenli kollarında kalmayı seçtiğiniz müddetçe zenginlik veya başarıya ulaşmanız mümkün değildir. Böyle bir hayata ancak içinizdeki güce yani potansiyelinize güvenerek ya da en büyük hayalinizin peşinden giderek ulaşabilirsiniz. İş dünyasının başarıyı yakalamış tüm liderleri, vizyon sahipleri ve oyun kurucular nihai başarıya ulaşmak için konfor alanlarının ötesine geçmiş kişilerdir. Tarihe geçecek insanlar korkularıyla yüzleşme ve bilinmeyene adım atma cesaretine sahip olanlar arasından çıkar.
4. Birden fazla gelir akışı oluşturun.
Ne kadar çok paraya sahip olursanız daha fazlasını kazanmanız o denli kolay olacaktır. Daha çok para kazanmanın en kolay ve en hızlı yolu ise çoklu gelir akışına sahip olmaktır. Bu şekilde her daim akmaya devam edecek bir para kaynağınız olur ve elde ettiğiniz bu fazla geliri yeni gelir akışlarınız için yatırım yapmak amacıyla da kullanabilirsiniz. Özetle bu madde zenginlerin varlıklı kalmasının birincil koşuludur.
İki temel gelir türü vardır: Kazandığınız para için çalıştığınız aktif gelir ve kazandığınız miktarın çalıştığınız saat sayısına doğrudan bağlı olmadığı pasif gelir. Pasif gelir, kira getirisine sahip mülkleri, temettü stoklarını, endeks fonlarını, yazacağınız bir kitaptan veya yaratacağınız bir uygulamadan elde edeceğiniz tüm gelirleri içerir ki bunların hepsi size satış veya telif ücreti kaynaklı sabit bir gelir akışı sağlayacaktır.
5. Yatırım yapın.
Zengin insanlar para için çalışmaz, paralarını kendileri için çalıştırırlar. Yatırımın gelirlerini daha da büyütmenin anahtarı olduğunu bilirler. Gelecek kötü günler için para biriktirmek önemlidir, ayrıca yapacağınız yatırımlar varlıklı olmanıza yardımcı olma konusunda da ağır bir sorumluluk üstlenecektir.
Tasarruf, paranızı geri almak isteyeceğiniz güne kadar onu güvenli bir yerde saklamanız anlamına gelir, ancak çoğu tasarruf hesabı yüksek bir faiz geliri kazandırmaz, bu nedenle de faiz hesaplarına yatıracağınız bu para yığını temelde durağan kalır ve bireysel eklemelerinizin ötesinde bir büyüme gerçekleşmez. Ancak akıllıca yapılmış yatırımlar size daha sonra yeniden yatırım yapabileceğiniz sağlam bir gelir sağlayacaktır. Yatırım yaparken şu gerçeği unutmamalısınız: Bir şeye yatırım yaptığınız zaman beraberinde bir miktar riski de kabul etmiş olursunuz, yani kaybetmeyi göze aldığınız miktarın çok daha fazlası ile yatırım yapmayı aklınızdan dahi geçirmeyin.
6. Hesaplanmış riskler alın.
Zenginler büyük finansal kararlar söz konusu olduğunda asla kumar oynamaz; riski azaltmak için ellerinden geleni yaparlar. Gerekli araştırma ve analizleri yapar ve bu sayede hangi seçeneklerin kariyer hedefleri veya finansal ihtiyaçlarına en uygun olduğunu belirlerler. Durumun artıları ve eksilerini iyice ölçüp biçer, sonrasında ise yalnızca hesaplanmış riskleri alırlar.
Finansal kararlarını kendilerine “Bu kararım beni asıl hedefime daha da yaklaştırır mı?” diye sorarak almayı tercih ederler. Gerçekten de onlara fayda sağlayamayacak anlamsız risklerden kaçınır ve para söz konusu olduğunda hiçbir zaman düşüncesizce bir tavır sergilemezler.
7. Kendinizi geliştirmeye odaklanın.
Zengin insanlar genellikle hevesli birer okuyucudurlar, ancak okudukları kitaplar arasında sabun köpüğü kıvamındaki plaj romanlarını bulmanız imkansızdır. Onlar kişisel gelişimin ne denli önemli olduğunu bilir, bu nedenle de kendilerini her açıdan çok daha iyi olmaya zorlarlar. Hatta başucu kitaplarına bir göz atarsanız, çoğunlukla kişisel gelişime yönelik kitaplara rastlarsınız.
Zenginlerin yüzde 85’i ayda en az iki hatta daha fazla kişisel gelişim kitabı okurken yüzde 11’lik kısım ise yalnızca eğlence amaçlı bir kitap okuma sürecini tercih eder. Yoksul kesimde ise eğlence amaçlı kitap okuma oranı yüzde 79’dur. Ayrıca varlıklı insanların yüzde 94’ünün varlıklı olmayanların yüzde 11’i ile kıyaslandığında haber yayınlarını çok daha fazla takip ettikleri görülmüştür.
8. Her şeyden elinizi eteğinizi çekip kendinizi emeklilik hayatının rehavetine kaptırmayın.
Aşırı zengin kimselerin hayatlarında bir gün dahi çalışmalarını gerektirmeyecek kadar paraya sahip oldukları kesindir, ancak çoğu 70 yaşını geçtikten sonra dahi çalışmaya devam ederler. Tabii bu durum her gün uzun saatler boyunca ofislerine kapandıkları anlamına gelmez, onlar da yeri geldiğinde tatillerden paylarını alır veya esnek çalışma programlarının tadını çıkarırlar. Ancak zenginlerin çoğu asla tamamıyla emekli olmazlar. Bunun nedeni emekliliği veya beraberinde getireceği gelir kaybını göze alamamaları değil, yaptıkları işten zevk almalarıdır. Walt Disney şu sözüyle bu durumu çok iyi özetlemektedir:
Biz para kazanmak için film yapmıyoruz, daha çok film yapabilmek için para kazanıyoruz…
Girişimcilik pek çoğunun adeta kanına işlemiştir ve bir işletmeyi yönetme ve büyütme arzusu onları asla terk etmez. Çalışma hayatının beraberinde getirdiği istikrar ve hissettirdiği bir amaca sahip olma veya bir görevi yerine getirme duygusu genel anlamdaki mutluluklarının önemli bir parçasını oluşturur. Çalışıyor olmak onlara sürdürülebilir bir başarı hissi sağlar ve odaklanmaları için somut bir hedef sunar. Tabii bu arada paranın su gibi akmaya devam edeceğinden bahsetmemize gerek var mı!
9.Aşırıya kaçacak harcamalar yapmaktan kaçının.
Zengin olmayan insanlar endişe duymadan para harcamayı, süslü arabalar, büyük evler ve pahalı kıyafetler satın almayı hayal ede dursunlar zenginler ne kadar çok para harcarlarsa o denli az paraya sahip olacaklarını bilirler. Unutmayalım ki varlıklı insanlar aşırı harcama yapsalardı bu denli zengin olmayı asla başaramazlardı. Yani ne kadar para kazanırsanız kazanın, kazandığınızdan çok daha fazla miktarda bir harcama yapıyorsanız, her daim fakir olmaya mahkumsunuz demektir.
Zenginler ne kadar az para harcarlarsa servetlerini büyütmek için o denli fazla paraya sahip olacaklarının farkındadırlar. Tabi bu noktada tutumluluğun gelirinize göre değişecek bir kavram olduğunu da unutmamak gerekir – varlıklı bir kişi orta sınıf olarak kabul edilen bir başka kişiye oranla çok daha fazla harcama yapabilir. Ancak göreceli de olsa zenginler tasarruflu olma eğilimindedirler ve fazla para harcamadıklarından emin olurlar.
10.Kendinize düşüncelerinizle baş başa kalma fırsatı sunun.
Kendi servetlerini yaratmayı başarmış zenginlerin çoğu her gün odaklanmış bir düşünme için belirli bir zaman dilimi harcarlar. Sessiz sakin bir ortamda, kendileri ile baş başa geçirecekleri yaklaşık 30 dakikalık (veya daha fazla) bir zaman dilimi onlara yaşamları, hedefleri, sağlıkları ve ilişkileri üzerine düşünmeleri; kariyerlerini ve finansal hedeflerini gözden geçirmeleri ve şu anda ne konumda olduklarını ya da gelecekte nerede olmak istediklerini en iyi şekilde analiz etmeleri için yeterli fırsatı sunar. Bu tarz bir yaklaşım rakiplerinizin önüne geçmek için neler yapabileceğinizi belirlemeniz veya hangi değişikliklerin yolunuza ket vuracağı üzerine düşünebilmeniz için de önemlidir.
Bu süre aynı zamanda kendinizi geliştirmeye veya yeni fikirleriniz üzerine çalışmaya odaklanmanız için de en doğru zaman olacaktır. Bazı kişiler yaratıcı çözümler ve fikirler ortaya koymalarına yardımcı olması adına düşüncelerini kayıt altına almayı veya günlük tutmayı deneyebilirler. Bu noktada önemli olan zamanınızı verimli düşünmeye harcadığınızdan emin olmaktır. Sakın ola kendinizden şüphe etmenize sebep olacak olumsuz düşünce döngülerine kapılıp da zihinsel enerjinizi boşa harcamayın. Unutmayın,zengin insanlar bunu asla yapmazlar.
Hiç şöyle önemsiz, hafif ve ağrısız bir hastalık ya da yaralanmayla karşı karşıya kalmayı dilediğiniz oldu mu? Böylelikle evde kalarak okumanız gereken her şeyi bitirebilirdiniz, değil mi?
Peki, birkaç kötü alışkanlığı tespit edip değiştirerek en ufak bir ayrıntı dahi kaçırmadan okuma hızınızı kolayca artırabilmenin mümkün olduğunu biliyor muydunuz?
Hastalanarak mı diyorsunuz?
Üzgünüz ama bilemediniz. Sorumuzun cevabı hastalanmanız değil, hızlı okuma becerisidir.
Bu nedenle bu yazımızda hızlı okuma ve hafıza teknikleri üzerine eğitim veren StudyFast şirketinin CEO’su girişimci Jordan Harry’nin bu konuya ilişkin tavsiyelerine yer vereceğiz. Bu yazıdan öğrenecekleriniz, hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan çok daha hızlı bir okumanın nasıl mümkün olacağına dair bir fikir elde etmenizi sağlayacak.
Harry, çocukluğu boyunca okumaktan nefret etmiş bir girişimci. Kendisi bu durumu şu sözlerle açıklıyor:” Çocukken konuşma güçlüğü çekerdim, kelimeleri telaffuz edemediğim için onları anlamakta da zorlanırdım. Dolayısıyla okuma hızım yerlerdeydi. Bugün kullanmakta olduğum bu yöntemi keşfedinceye kadar okumak benim için kabustan farksız bir deneyimdi hatta en büyük korkum olmuştu ”.
Sayısız konuşma terapisi ve bol bol pratiğin ardından Harry’nin okuma hızı belirgin şekilde yükseldi – ve bu yükseliş aynı hızla devam etti. Bugün dakikada 1.500 kelime okuyabiliyor (ortalama bir kişi dakikada 200 ila 300 kelime okur) ve kullandığı bu yöntemi tüm dünyaya öğretmeyi amaçlıyor. Harry’e göre hızlı okuma becerisi sadece çok azımızın sahip olabileceği bir süper güç değil, aksine o da tıpkı diğer beceriler gibi sonradan öğrenilebilir.
Harry hızlı okuma konusunda bizi yavaşlatan üç alışkanlık tespit etti. Kendisi de pek çoğumuz gibi bu alışkanlıklardan muzdaripti. Ancak bizlerden farklı olarak bu alışkanlıkları tanımlayıp onlara neyin sebep olduğunu öğrendiğimizde söz konusu alışkanlıkların üstesinden gelebileceğimizi fark etti. “Kötü okuyucu yoktu, sadece kötü okuma alışkanlığına sahip olanlar vardı. Hangi alışkanlıkların okuma hızınızı engellediğini öğrendikten sonra daha hızlı okuyamamanız için mantıklı bir sebep bulmak imkansızdı ”.
Peki, nedir bu alışkanlıklar?
Şimdi Harry’nin de yardımıyla hızlı okuma sürecine ket vuran kötü alışkanlıklarımızı irdeleyip onlardan kurtulmanın yollarını arayalım. Bakalım hızlı birer okuyucuya dönüşmek için neler yapmamız gerekiyor
1.İç Seslendirme
Kötü okuma alışkanlıklarından ilki iç seslendirmedir-okurken zaman zaman kullandığınız o küçük ses. “Çoğumuz ta küçük yaşlardan itibaren yüksek sesle okumayı öğrenir ve okuma konusunda belirli miktarda bir ilerleme kaydettiğimizde ise içimizden okumaya başlarız. Hatta çoğu zaman bu geçişin farkında dahi olmayabiliriz.”
Peki, bu durum neden bir problem teşkil eder? İnsanların ortalama konuşma hızı dakikada 100–160 kelime olduğundan okuma hızımız da buna bağlı olarak ilerler ki söz konusu okuma ise bu durum bizi oldukça yavaşlatacaktır. “Daha hızlı okumak istiyorsak, kelimeleri duymanın aksine kelimeleri görmeye başlamalıyız”.
Gelelim bu alışkanlığı nasıl değiştirebileceğimize. Harry’nin hızlı okumaya ilişkin sizlere sunacağı ilk püf noktası okuma esnasında dilinizi damağınızın üst kısmına dokundurmanızdır. Bu hareket farkında olmadan yaptığınız iç seslendirmeyi önleyecek ve beyninizin dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak durmasını sağlayacaktır.
Ayrıca okurken klasik veya enstrümantal müzik dinleme yöntemini de deneyebilirsiniz. Bu yöntem sesli okumanın bir parçası olan iç sesinizi susturmaya yardımcı olabilir ve sizi odaklanmanız için oldukça elverişli bir ruh haline sokar.
2. Regresyon(Yeniden Okuma)
İkinci bir kötü okuma alışkanlığı ise regresyon yani gerilemedir. Hayır hayır, bu ilerleyen yıllarda gençlik romanlarına ya da çizgi romanlara olan düşkünlüğünüzün daha bir artması ile ilgili bir durum değildir- ki böylesi bir şey asla bir sorun teşkil etmezdi. Harry’e göre, gerileme sayfanın sonuna veya bir makalenin yarısına geldiğinizde şöyle bir durup okuduklarınızdan hiçbir şey anlamadığınızı fark ettiğiniz zamanı ifade eder ya da belirli bir kişi ya da özel bir terimle karşılaşır ve onları hiçbir şekilde hatırlayamazsınız. Sonunda geri dönüp okumaya en baştan başlamak zorunda kalırsınız.Yani hızlı okumada regresyon yeniden okuma durumunu anlatır. Üstelik bu durum tekrar tekrar yaşanabilir. Bunun temelinde ise anlayış kabiliyetinizdeki bir eksiklik değil, odaklanma veya konsantrasyon problemi yatar. Büyük bir dikkatle okuduğumuzu düşündüğümüz anlarda dahi dikkatimiz bir anda dağılıverir.
Peki, bu alışkanlıktan nasıl kurtulacağız?
İşe okuduğunuz şeye yönelik ilginizi yeniden canlandırmakla başlayabilirsiniz. “Okurken düşüncelerimiz daldan dala atlamaya başlar çünkü biz pasif hale geliriz. Bu nedenle her daim büyük bir merak içinde olmamız gerekir. Merakınızı her daim canlı tutmalısınız. İçinizdeki çocuğa dönün ve onun – “Bu ne demektir?” ve “Kim o?” vb. sorularını açığa çıkarın. Harry’nin önerdiği diğer sorular arasında “Neyi arıyorum?”, “Ne gibi anahtar kelimeler ve rakamlar bulmam gerekiyor? ” var. Ayrıca birkaç dakikada bir durup durumunuzu kontrol edebilir ve kendinize“ Şimdiye kadar ne öğrendim? ”diye sorabilirsiniz.
Bu problemin üstesinden gelmenin bir diğer yolu da “kayma”dır. Kredi kartı veya zarf gibi bir nesneyi kullanarak, okuduğunuzda cümleleri kapatın; kitabınız veya ekranınızdaki sayfanın sonuna gelinceye kadar koruma kalkanınızı kaydırmaya devam edin. Harry’e göre bu yöntemin en güzel yanı okuduğunuz cümleyi yeniden okumaya ilişkin güvenlik ağınızı kaldırmasıdır – yani okuduğunuz cümleyi dikkate almanız gerekir, çünkü kaçırırsanız geri dönmenin yolu yoktur.
Son strateji ise içsellikten daha uzaktır. Okuma esnasında konsantre olmanızı sağlayacak uygun ortamlar seçebilirsiniz. Bazı insanlar için bu kütüphane benzeri sessizliğin olduğu yerler anlamına gelebilir. Ancak bu sizin için işe yarar bir yöntem değilse siz de diğerleri gibi insanların çalışmak için kullandığı bir kahve dükkanını deneyebilirsiniz. Kafelerin çoğu “üretkenlik için en uygun ortamı yaratmayı öğrenmiş durumda- ne çevrenizde olup bitenlerin dikkatinizi dağıtacağı kadar gürültülü ne de kafanızın dağılmaya başlayacağı kadar sessizler”.
3.Fiksasyon
Hızlı okumamıza engel olan üçüncü kötü okuma alışkanlığı da göz fiksasyonu yani takılıp kalmadır. Bu durum okurken tesadüfen gözünüze takılacak sayfa/ ekran üzerindeki belirli noktaları ifade eder ve farkında olmayarak da olsa gözümüz başka noktalara takıldığında okuma hızımızı yavaşlatmış oluruz.
Peki, bu alışkanlığı nasıl değiştirebiliriz? Harry bir hız ayarlayıcı kullanmanızı öneriyor – cümleleri okurken onları takip edip ilerlemeniz konusunda gözlerinizi eğitebilecek bir araç. Parmağınız, kaleminiz hatta ekran üzerinde okuma yapanlarınız için bir imleç dahi bu görev için uygun olabilir. “Bu yöntemin iki avantajı vardır: İlk olarak okuma hızımızı korumamızı sağlar. Çünkü genelde iş işten geçinceye kadar ne kadar hızlı ya da yavaş okuduğumuzu anlayamayız. Yöntemin ikinci avantajı ise gözlerimizi daha hızlı okumaya teşvik etmesidir- çünkü onu hızlı bir şekilde okumaya zorlarız. ”
Harry bu alışkanlıklardan kurtulup üzerine de şahsi deneyimlerinden edindiği birkaç hayat kolaylaştırıcı yöntemi ekleyince günde bir kitap bitirir olmuş. Günümüz bilgi dünyasında kritik bir beceri sayılacak hızlı okuma tekniklerini herkese duyurmak ve onlara yardımcı olmak istiyor.
Bir de insanların hızlı okumanın “ihtiyacınız olduğunda kullanıp aksi durumlarda ise yararlanmayı bırakabileceğiniz bir süper güç” olduğunu da fark etmelerini diliyor. Yani söz konusu hızlı okuma ise kontrol tamamen sizin elinizde! Tıpkı içinde bulunduğunuz duruma göre yürüme hızınızı değiştirdiğiniz gibi- kapanmak üzere olan bir markete yetişmek için koşar adımlarla yürüdüğünüzü hatırlayın- okuma hızınızı da zevk için mi yoksa ihtiyaç için mi olacağı gerçeğine göre değiştirmeniz mümkündür.
Anlayacağınız hızlı okumaya dair bu kötü alışkanlıklardan kurtulmayı gerçekten başardığınızda size düşen tek şey okuduğunuz her neyse onu bir an evvel tüketmeden evvel tadını çıkarmak için ne kadar zaman ayıracağınıza karar vermek olacaktır.
Billy Bauer. Bu ismi ilk kez geçen yılın sonunda yayımlanan Black Mirror dizisinin interaktif bölümü “Bandersnatch”de görmüştük. Dizinin yarattığı “Kara Ayna” evrenindeki hayali UKN televizyon kanalının altındaki bant mesajlarda... Geçen hafta 5. Sezon yayımlandı ve bu isim ikinci bölümde tekrar karşımıza çıktı. Bölümü izlemeyenler şimdi gidip izleyebilir, çünkü bu videoda epeyce bir ayrıntıya gireceğim; sürprizler, spoilerlar konusunda hassas olanları uyarmak isterim. Tabi izlemek istemeyenler de olabilir. Onlar için de kısa bir özet geçeceğim. Amacım sadece bu videoyu izlemek için vakit ayıranların o vaktini en iyi şekilde değerlendirmek. Zaten dizinin bu bölümünün ana fikirlerinden biri bu. Vaktimizi bir şeyler izleyerek geçiriyoruz ama baktığımız şeyi göremiyoruz. İşitiyoruz ama duyamıyoruz. Hayatlarımızı ziyan ediyoruz. İronik olan şey ne biliyor musunuz? Yabancı film ve dizi eleştirmenlerinin çoğunun en beğenmediği bölüm olmuş. Çok sığ bulmuşlar. Oysa onların eleştirilerini okuduğumda tam da bu bölümde verilen az önceki mesajları anlayamadıklarını gördüm. Yani eleştirdikleri şeyin eleştirdiği şey haline gelmişler. Neyse... Ben sizi daha fazla merakta bırakmayıp bölümün konusu hakkında kısa bir özet geçeyim. Christopher, kısaca Chris, yani baş karakterimiz Uber benzeri bir uygulama yardımıyla şoförlük yapıyor. Onu tanımaya çalışırken kendisini bir grup terapisinde görüyoruz. Orada bir anne 18 ay önce kızının intihar ettiğini söylüyor. Chris bu kadınla biraz yakınlaşınca fark ediyor ki bu acılı anne her gün kızının Persona hesabına giriş yapmaya çalışıyor. Belki onun neden intihar ettiğini anlarım diye... İlk sosyal mesajımız burada geliyor. Persona hayali bir sosyal medya mecrası. Ama hemen her gün gerçek sosyal medyada maruz kaldıkları şeyler, hatta bir takım oyunlar nedeniyle intihar eden çocukların, gençlerin haberlerini duyuyoruz. Persona, kızın annesine onun siteye giriş şifresini vermediği için anne her gün aklına gelen 3 parolayla kızının hesabına girmeyi deniyor. Bu bizim yan konumuz. Asıl hikaye başka bir sosyal medya şirketiyle ilgili: Smithereen. Chris hemen her gün bu şirketin yakınlarında taksicilik yapıyor. Bir gün aracıyla o şirkette çalışan Jaden'i arabasına alıyor ve havaalanına gitmeye çalışan bu kişiyi silah zoruyla kaçırıyor. Çünkü sosyal medya şirketinin üst düzey yöneticilerinden biri olduğunu zannediyor. Oysa onun sadece bir stajyer olduğunu öğrenince öfkeden çılgına dönüyor ve başına bir çuval geçirerek başka bir arabayla onu bilinmeyen bir yere doğru sürüklemeye devam ediyor. Yolda bu aracı görüp şüphelenen polisler tarafından takip ediliyor ve kısa bir kovalamacanın ardından nihayet bir tarlanın ortasında durduruluyor. Peki Chris’in derdi ne? Neden böyle bir kaçırma eylemine kalkışmış? Billy Bauer’la konuşabilmek için. Kaçırdığı kişinin çalıştığı sosyal medya şirketi Smithereen'ın kurucusu ve başkanı olan Billy Bauer. Tek derdi buymuş! Billy Bauer’e ulaşmak.
İnternetin derinlerinden böyle bir videoya denk geldim.
Bir kişi temiz olsa bile, hala kanla taşınan patojenleri taşıdığını bilmiyor ve kan grubunuzla uyuşmuyorsa, kendini öldürebilir.
UYARI: Bu klip, bazı izleyicilerin rahatsız edici bulabileceği sahneler içerir.
Bir efsaneyi yeniden hatırlayalım. Kendi kanalına sinirlenen kıbrıslı sunucu abimiz.
Genelde istediğini rahatça elde edebilecek güzelliğe sahiptir. İstisnai durumlarda da dişiligini kullanir. hirslidir.
Türkiye'de ayakta kalabilen nadir teknoloji mağazalarından, avmlerde dükkan açmadılar. Onun yerine şehrin işlek caddelerinde dukkan açtılar. Piyasaya göre fiyatlarını biraz pahalı buluyorum.
Web sitelerindeki yeni uygulamaları epey hoşuma gitti. Alışveriş öncesi tercih yapmayı kolaylaştıran bot chat sistemi yapmışlar.
Kayseri'de yaşayan 52 yaşındaki Arife Güler Kaftancı isimli kadın girişimcimiz, 1997 yılında işçi olarak çalışmaya başladığı çelik kapı üretimi yapılan atölyenin sahibi oldu. Satın aldığı atölyeyi 13 yıl sonra fabrika haline getiren girişimcimiz, şimdi hem yurt içine hem yurt dışına kapı satarak ülkemize döviz kazandırıyor.

Fabrikasında 40 işçiye istihdam sağlayan girişimcimiz, ayda ortalama 2000 çelik kapı üreterek başta Mısır olmak üzere Ortadoğu ülkelerine ihracat yapıyor.
Demek ki bir kadın isterse bir eli ile beşiği, diğer eli ile dünyayı sallayabiliyor.
Kadın girişimcimizi yürekten tebrik ediyor, diğer tüm kadın girişimcilerimize örnek olmasını diliyoruz.
