Pernkopf atlası
u/Jelibon
Muğla = Menteşe
Muğla'nın 1926'ya kadar ismi Menteşe olarak kullanıldı.
Bursa = Hüdavendigar
Bursa'nın 1924'ten önceki ismi ise Hüdavendigar. Bu isim 1. Murat'ın unvanıdır. Bu unvanı kullanan tek padişahtır. Diğerleri ya Han, ya Sultan, ya Bey gibi isimler kullanırdı.
Çankırı = Kangırı
Çankırı'nın 1925'e kadar Kângırı olarak geçmekte.
Kırklareli = Kırkkilise
Kırıkkale'nin 1926'ya kadar ismi ise Kırkkilise.
Bingöl = Genç
Bingöl 1926'ya kadar Genç ismi ile kullanıldı.
Afyon = Karahisar-ı Sahip
İlk ismi Karahisar-ı sahib. Sahib, bir Selçuklu veziri. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Afyonkarahisar, daha sonra kısaca Afyon oluyor. 2005'te ise bu karışıklığı gidermek için çıkarılan kanunla Afyonkarahisar ismini alıyor.
Rize = Lazistan
Rize, 1926'ya kadar Lazistan isimli sancağın merkez ilçesi olarak kullanıldı.
Kahramanmaraş = Maraş
Şehrin Maraş ismine 1973'te Kahraman sözcüğü ekleniyor.
Ağrı = Beyazıt
İlk adı Bayazıt. 1920'de Erzurum'dan ayrılıyor ve Bayazıt oluyor. Bayazıt ismi 1926'da Karaköse adını alıyor. 1938'de Ağrı oluyor. Kelimenin aslı ise Ağori.
Elazığ = Elaziz
Elazığ'ın 1937'ye kadarki ismi ise Elaziz.
Balıkesir Karesi
Yüzyıllarca Karesi ismi olarak bilinen il 1926'da Balıkesir adını alıyor.
Samsun = Canik
Samsun da ismi 1926 yılında değişen şehirlerden... O yıla kadarki ismi Canik ili.
Çanakkale = Biga
Çanakkale, önce Biga sancağının merkezi. Sonra 1925'te Çanakkale il oluyor. Biga Çanakkale'ye bağlanıyor. Hatta 1926'ya kadar Gelibolu isimli bir il de var. Bu il de lağvedilip Çanakkale'ye ilçe olarak bağlanıyor.
Artvin = Livane
1921'de il olmadan önceki ismi Livane. Örneğin Zülfü Livaneli, Livanelilidir. 1933'te Rize ve Artvin birleşerek Çoruh ismini alıyor. Sonra Rize ayrılıyor ve 1956'da Çoruh ismi Artvin halini alıyor.
Yozgat = Bozok
Yozgat'ın 1926 yılına kadar olan ismi Bozok.
Tunceli = Dersim
1926'ya kadarki ismi Dersim. O yıl ilçe haline getiriliyor ve Elazığ (Elaziz) iline bağlanıyor.
Şanlıurfa = Siverek
Şanlıurfa'nın adı 1984'te Şanlı oluyor. Ama ilk adı Siverek. Siverek, 1926'da il olmaktan çıkarılıp ilçe haline getiriliyor.
Manisa = Saruhan
İlk ismi, Osmanlı'dan bir önceki beyliklerden birinin yerleşim yeri olması nedeniyle Saruhan.1926'da Manisa oluyor.
Diyarbakır = Diyarbekir
Diyarbakır'ın 1937'ye kadar olan ismi ise Diyarbekir.
Adana = Seyhan
Adana'nın 1926'ya kadar ismi Kozan. 1926'da Kozan ilçeye dönüştürülüyor. Yine Cebelibereket ismiyle o bölgede bir il daha var. 1933'te Cebelibereket lağvoluyor ve ilçeleriyle birlikte Adana'ya bağlanıyor. Adana ilinin adı 1933'te değiştirilerek Seyhan isimli bir il haline geliyor. 1956'da Seyhan, Adana oluyor.
Gaziantep = Gaziayıntap
Gaziantep'in 1926 yılına kadar ismi Ayıntap, o yıl Gaziayıntap oluyor.
Bilecik = Ertuğrul
1926'ya kadar Bilecik'in ilin adı Ertuğrul idi.
Giresun = Şebinkarahisar
Giresun 1921'de il oluyor. 1925'te Karahisarşarkiisimli bir başka il, Şebinkarahisar ismini alıyor. 1933'te Şebinkarahisar il olmaktan çıkarılıp, Giresun'a ilçe olarak bağlanıyor.
istanbul büyükşehir belediyesi'nin saraçhane'deki binası bugün tarihi bir güne tanıklık etti. siyasi tarihimizde ilk kez, belediye işçileri, belediye başkan adaylarından birisini protesto etmek için bir araya geldi. ibb çalışanları adına yapılan açıklamada “istanbulumuz için yıllardır kaynakları etkin ve verimli kullanarak yapılan yüzlerce hizmet ve faaliyeti bir algı operasyonu ile ‘israf’ kavramına sıkıştırma ‘insafsızlığı’ gösterenleri kınıyoruz” denildi. grup adına açıklamayı ünlü trafik uzmanı ibb çalışanı murat kazanasmaz yaptı...
istanbul büyükşehir belediyesi çalışanları saraçhane’deki belediye binası önünde “ekrem imamoğlu karşıtı” miting düzenledi.
mitingin duyurusu ibb’nin basın bürosundan “ibb çalışanları çağrıda bulunacak” başlıklı ‘resmi’ açıklama ile yapıldı. duyuruda “istanbul büyükşehir belediyesi çalışanları, istanbullulara hizmet etmek vaadiyle yola çıkanları, iftira, karalama, çarpıtma ve yalanları terk ederek, hizmet belediyeciliğinin kurumsallaştığı ibb’yi yıpratmaktan, istanbulluya hizmet eden binlerce ibb emekçisini iftiralarla toplum nezdinde küçük düşürmekten vazgeçmeye davet edecek” denildi. eylem ibb canlı yayınlandı. ibb binası önünde toplanan çalışanlar adına açıklama yapan ibb trafik radyosu koordinatörü murat kazanasmaz sözlerine “son günlerde yaşananlar hakkında binlerce istanbul büyükşehir belediyesi çalışanı adına çağrıda bulunmak üzere karşınızda bulunuyoruz” diyerek başladı. kazanasmaz, istanbul'a severek hizmet ettiklerini belirterek “fakat içinden geçmekte olduğumuz süreçte, hizmetlerimiz ve emeğimizin organize biçimde yıpratılmaya çalışıldığını üzülerek görüyoruz. gözbebeğimiz istanbul ve çok değerli istanbullular için birbirinden farklı yüzlerce alanda değer, proje, istihdam ve hizmet üretmekteyiz. fakat bazı faaliyetler ve hizmetler, denetlenebilen milyonlarca işlem arasından bağlamından koparılarak, çarpıtılarak iftiraya dönüştürülmekte ve binlerce ibb çalışanı söylemlerin aksine emekleri hiçe sayılarak hedef gösterilmektedir” dedi.
kaynağı belirsiz, dayanaksız…
kazanasmaz, günlerdir kaynağı belirsiz, dayanaksız, tek bir hedefe yönelik, sadece iftiradan ibaret olan haber, köşe yazısı ve sosyal medya paylaşımları yapıldığını savunarak “bu art niyetle üretilen haber ile ibb'nin 15 milyonu aşkın istanbullu için yıllardır kanun ve hukuk çerçevesin de yapılan çok kıymetli hizmet ve faaliyetleri, bilinçli ve sistematik olarak değersizleştirilmeye çalışılmaktadır” diye konuştu.
israf algı operasyonu
istanbul için ideolojilerden, günübirlik çıkarlardan çok daha ötede, kutsal bir görev bilinciyle ve aşkla çalıştıklarını söyleyen kazanasmaz şöyle devam etti: “bu bağlamda gündeme getirilen ve gerçeği yansıtmayan iddiaların, emeğimizi ve istanbul'a hizmet etme motivasyonumuzu hedef aldığını düşünmekteyiz. şu bilinmelidir ki; bir dünya markası olan ibb, ideolojik kavgalara ve kişisel makam hırslarına malzeme edilmeyecek kadar köklü ve değerlidir. bu nedenle 131 ülkeden daha büyük olan istanbulumuz için yıllardır kaynakları etkin ve verimli kullanarak yapılan yüzlerce hizmet ve faaliyeti bir algı operasyonu ile ‘israf' kavramına sıkıştırma ‘insafsızlığı' gösterenleri kınıyoruz. istanbullulara hizmet etmek vaadiyle yola çıkanları, iftira, karalama, çarpıtma ve yalanları terk ederek, hizmet belediyeciliğinin kurumsallaştığı ibb'yi yıpratmaktan, istanbulluya hizmet eden binlerce ibb emekçisini iftiralarla toplum nezdinde küçük düşürmekten vazgeçmeye davet ediyoruz.”
açıklamanın ardından ibb çalışanları alkışlı eylem yaptı. eyleme, bir çok birim ve şirketin çalışanlarının yanı sıra avukatlar ve bir imam da katıldı.
Arnold Schwarzeneggere okulun spor salonunda arkadan habersizce saldırılma anı.
Bilimsel Olarak Kanıtlanmış Para Biriktirme Tavsiyeleri
Davranışsal ekonomi uzmanı Wendy de la Rosa yaptığı harcamalardan pişmandı, ancak kendisini asla durduramayacakmış hissediyordu. Siz de aynı şeyi hissediyorsanız doğru yerdesiniz. Çünkü yazımızda harcamaları kontrol altına alma, daha da önemlisi para biriktirme konusunda sizlere yardımcı olacak işlerliği bizzat Wendy de la Rose’un içinde bulunduğu araştırmalarla da kanıtlanmış bir dizi yöntemi paylaşacağız.
Hepimiz para biriktirmenin ne denli önemli olduğunun da bunu sıklıkla yapmamız gerektiğinin de farkındayız. Ancak yine de çoğumuz olabildiğince az tasarruf ediyoruz. Neden mi? Belki para söz konusu olduğunda aptallaşıverdiğimizdendir. Belki de irade gücünden yoksun olduğumuz içindir, ne dersiniz?
Aradığımız cevap her ikisi de değil, çünkü tasarruf miktarı büyük ölçüde çevresel faktörlere bağlıdır.
Şöyle açıklayalım. 2017 yılında davranışsal ekonomi uzmanları ek gıda yardımı alan kişilerin iki gruba ayrıldığı bir çalışma yaptılar. Gruplardan birine yardım bedeli aylık olarak sunuldu. Diğer gruba ise tamamıyla aynı miktar haftalık ödemeler halinde teslim edildi.
Araştırmanın sonunda ne mi oldu? Yardım bedelini haftalık olarak alanların bütçelerini aylık bazda alanlardan çok daha iyi yönettiği ortaya çıktı. Para miktarı tamamen aynıydı fakat gelirlerini algıladıkları koşullar bir başka deyişle çevresel faktörler – örneğimizde değiştirilen çevresel faktör zamanlamaydı – değiştirilmişti.
Peki, bu araştırma ne işe yaradı? Ek gıda yardımları ayda bir kez toplu olarak dağıtılmaktaydı. Sosyal bilimlerden de hatırlayacağınız üzere toplu meblağlar almak kusurlu bir güvenlik hissine yol açabilecek ve nihayetinde de bütçe yönetimi becerimizi engelleyecek bir “havadan gelen zahmetsiz para” zihniyeti oluşturabilmektedir. Böylesi bir durumun gelir kaynaklarının dağılımında bozukluğa sebep olma ihtimali ise oldukça yüksektir.
Hepimiz böylesi bir beklenmedik kazanç zihniyetinin hedefi olabilme potansiyeline sahibiz. Birçoğumuz maaş günümüzde para harcama konusunda daha bir hevesli olmaz mıyız? Bu da işin sonunda çok fazla harcama yapmanız anlamına gelir. Tabi ödeme döngümüzün son günlerine doğru paramız iyiden iyiye azaldığında bu heves de bir hayli azalır. Anlayacağınız bu zihniyetten kurtulmak istiyorsanız, gelirinizi yıllık veya aylık olarak değil haftalık miktarlara bölmeli ve harcamalarınızı bunu düşünerek yapmalısınız.
İşte para konusunda çok daha makul kararlar vermenize ve sonucunda tasarruf etmenize yarayacak yöntemler:
1.Sıklıkla yaptığınız küçük çaplı satın alımlara odaklanın.
Wendy de la Rose’un da içinde bulunduğu davranışsal ekonomi uzmanlarının yaptığı bu araştırmada birkaç farklı çalışma bir arada yürütüldü ve insanlardan en çok hangi tür satın alımlarından pişman olduklarını söylemeleri istendi. Açık hesap faiz ödemelerinin ardından gelen bir numaralı pişmanlık dışarıda yemek yemeye harcanan paralardı. Bu pek çoğumuzun düzenli olarak yapmakta olduğu bir satın alma işlemi olsa da tasarruf açısından bakıldığında durum göründüğü kadar masum değildir-hatta bir nevi ölüm fermanınızı imzalamak gibidir desek abartmış olmayız. Burada bir kahve, şurada bir börek derken hepsi bir araya gelir ve birikim yeteneğimizi iyiden iyiye azaltır.
Wendy de la Rosa, yazımızın kaynağını oluşturan TED konuşmasında New York’ta yaşadığı dönemde en çok pişman olduğu satın alımın ulaşım uygulamalarına yönelik yaptığı harcamalar olduğunu belirtiyor. Gelin bu deneyimi bir de kendi ağzından dinleyelim:
“Bir ay sonu harcamalarımı kontrol ederken bir baktım ki 2,000 doların üzerinde bir parayı ulaşım uygulamaya harcamışım! Üstelik bu aylık kiramın dahi üstünde bir miktardı.
Bu gidişatı değiştireceğime yemin ettim ve tüm ay çabaladım, gelecek ay masraflarımı tekrar incelediğimde bir de ne göreyim: 2000 dolar! Hiçbir değişiklik olmamıştı. Neden mi? Harcama hakkında edindiğim bilgiler, gerçekten istememe rağmen davranış biçimimi değiştirmeye yetmemiş, istenilenin tam aksi bir sonuç almama sebep olmuştu. Çünkü ortamımı değiştirmek için hiçbir şey yapmamıştım.
Şaşkınlığımı üzerimden atar atmaz şu iki şeyi yapmaya karar verdim. İlk olarak söz konusu uygulama ile kredi kartım arasındaki ödeme talimatını iptal ettim ve ödemeyi 300 dolar limitli bir banka kartına bağladım. Bundan daha fazlasına ihtiyacım olursa, karta daha fazla para ekleme veya farklı bir karta geçme işlemlerinin onca zahmetine katlanmak zorunda kalacak ve muhtemelen uygulamayı kullanmaktan vazgeçecektim. Araştırmalarımızın da gösterdiği üzere her bir tıklama ya da karşılaştığımız her bir engel davranışımızı etkiliyordu ve ben bu tarz zor durumların üstesinden gelme ihtimalimizin son derece düşük olduğunu en iyi bilenlerden biriydim.
İkinci kararım ise şuydu: Kendime bir sınır koydum. Sonuçta biz insanlar makine değiliz; kafamızın içinde yaptığımız harcamaları an be an kaydedecek veya mevcut harcamalarımız ile harcama limitimizi karşılaştıracak bir hesap çizelgesi ile de dolaşmıyoruz. Ancak, beynimiz bir şeyi kaç kez yaptığımızı saymak gibi daha basit sayılara odaklanmakta son derece iyi. Bu yüzden kendime ulaşım uygulamalarını yalnızca haftada 3 kez veya ayda 12 kez kullanacağımı söyledim. Bu sistem, tipik davranışımda hatırı sayılır bir düşüşe neden oldu – daha önceleri uygulamayı ayda 50 ila 75 kez kullanıyordum. Bir kota sistemi uygulamak beni seyahatlerimi yeniden düzenlemeye dolayısıyla da azaltmaya zorladı.”
Sizler de kendi harcamalarınıza bir göz atın ve en pişman olduğunuz satın alımları belirleyin. Ardından harcamalarınızı zora sokmak adına koşullarınızı değiştirin. Örneğin satın alımlarınız genellikle bir web sitesi üzerinden gerçekleşiyorsa ödeme bilgilerinizi ve adresinizi siteden ya da tarayıcıdan tamamıyla silmeyi deneyebilirsiniz- böylece her satın alımda bu bilgileri girmeniz gerekir. Eğer alacaklarınızı bir uygulama üzerinden satın alıyorsanız- ancak uygulamasız da satın alım yapmanız mümkünse –söz konusu bu uygulamayı telefonunuzdan kaldırabilirsiniz. Ayrıca limiti belirlenmiş bir banka kartı kullanmak yerine bu tutarı ATM’den nakit olarak çekebilir ve sınırlı bir biçimde harcamayı da deneyebilirsiniz.
2. Tüm benliğinizi tasarruf yapmaya adayın.
Biz insanlar temelde kendimizi iki farklı şekilde görürüz: bugünkü halimiz ve gelecekteki halimiz. Geleceğe her daim umutla bakarız. Gelecekte kusursuzuzdur.Spora vakit ayıracak, çok çalışacak, ebeveynlerini daha fazla arayacak, emeklilik için para biriktirecek olan hep gelecekteki halimizdir. Ve para biriktirmememizin bir nedeni de gelecekteki halimizin bu durumla dahi baş edebileceğine olan sonsuz inancımızdır. Gelecekteki bizin bugünkü biz ile aynı kişi olduğunu ve bugünkü halimizin de bu güzel şeyleri yapmaya bir an evvel başlaması gerektiğini ise sıklıkla unuturuz.
Davranışsal ekonomi uzmanları insanların tasarruf yapması için en iyi zamanın vergi iadelerini aldıkları dönem olduğunu bildiklerinden şöyle bir çalışmaya imza attılar. İlk gruba şubat ayında- vergi beyannamelerini doldurmadan önce yetişmeyi umarak – mesaj atıldı ve şu soru soruldu: “Vergi iadesi alırsanız, yüzde kaçını tasarruf için ayırmak istersiniz?” Bu cevaplanması oldukça zor bir soruydu. İnsanlar henüz vergi iadesi alıp almayacaklarını veya ne kadar alacaklarını bilmiyorlardı, ancak soru yine de soruldu ve cevaplarının bağlayıcı olacağını söylendi.
İkinci grupta ise insanlara tüm işlemleri bitirip iadelerini yaptıktan ve ödemelerini aldıktan hemen sonra aynı soru yöneltildi “İadenizin yüzde kaçını tasarruf etmek istersiniz?” Tıpkı diğer grupta olduğu gibi onlara da cevaplarının bağlayıcı olacağı belirtildi.
Ne mi oldu dersiniz? İkinci grupta yer alanlar – vergi iadesini henüz alanlar – bu miktarın yüzde 17’lik bir kısmını tasarruf etmek istediklerini söylediler. Ancak ilk grup yüzde 10 oranında bir artışla yüzde 27’lik bir tasarrufta bulunmak istediklerini belirtti.
Peki, sonuç neden farklıydı? Çünkü ilk gruptan gelecekteki benlikleri adına cevap vermeleri istenmişti ve elbette gelecekteki halimiz daha fazla para kazanabilirdi. Aynı inançtan geleceğe yönelik birikim taahhütleri yapma konusunda da yararlanabilirsiniz. Örneğin, tasarruf kararlarını önceden vermenizi sağlayacak Qapital, Digit veya Chime gibi uygulamalara kaydolmayı deneyebilirsiniz.
Ancak, söz konusu taahhüdün gerçek sonuçları olması da önemlidir – bu kolayca sıyrılabileceğimiz içi boş bir taahhüt olmamalıdır. Gelecekteki halimiz için bugünden aldığımız kararlar önem arz etmeli ya da bir şeyler ifade etmelidir. Vergi tasarrufu deneyinde kullanıcılar ne kadar tasarruf etmeyi planladıklarını söylediklerinde gerçek bir taahhütte bulunmuşlardı; iade paralarının doğrudan tasarruf hesaplarına aktarılacağını biliyorlardı.
3.Dönüşüm anlarını avantaja çevirin.
2017 yılında belirli bir yaş üstündeki yetişkinlere ev paylaşma konusunda destek sağlayan bir web sitesine ilişkin bir deney gerçekleştirildi. Sosyal medya üzerinden 64 yaşındaki nüfusu hedef alan iki farklı reklam yayınlandı. İlk gruba yönelik reklam şöyle diyordu: “Hey, yaşlanıyorsunuz. Peki, emekliliğe hazır mısınız? Ev paylaşımı size yardımcı olabilir. ”İkinci gruba yönelik reklam ise daha spesifikti:“ 65 yaşına girmek üzeresiniz. Peki, emekliliğe hazır mısınız? Ev paylaşımı size yardımcı olabilir. ”
İkinci gruba yönelik reklamın amacı insanların deneyimledikleri bu dönüşüm sürecini vurgulamaktı. Sonuç olarak, insanların oranları inceleme ve nihayetinde de siteye kayıt olma oranlarının hatırı sayılır miktarda arttığı gözlemlendi.
Psikolojide bu duruma “yeni başlangıç etkisi” adı verilir. Şöyle düşünün: Yeni bir yıl ya da yeni bir mevsimin başlangıcında harekete geçmeye yönelik motivasyonunuz daha bir artmaz mı? Bunu kendi hayatınıza uyarlayabilmeniz de mümkündür, örneğin tam da bugün gelecek doğum gününüzden bir gün öncesi için takviminize bir toplantı koyun. Finansal anlamda en çok yapmak istediğiniz şeyleri tanımlayın ve kendinizi bunlara adayın- bir emeklilik tasarrufu hesabı açmak, öğrenci kredilerinizi ya da kredi kartı borcunuzu birleştirmek gibi. Ve fikrinizi asla kaçamayacağınız ya da iptal edemeyeceğiniz cazip bir davete dönüştürün.
Billy Bauer. Bu ismi ilk kez geçen yılın sonunda yayımlanan Black Mirror dizisinin interaktif bölümü “Bandersnatch”de görmüştük. Dizinin yarattığı “Kara Ayna” evrenindeki hayali UKN televizyon kanalının altındaki bant mesajlarda... Geçen hafta 5. Sezon yayımlandı ve bu isim ikinci bölümde tekrar karşımıza çıktı. Bölümü izlemeyenler şimdi gidip izleyebilir, çünkü bu videoda epeyce bir ayrıntıya gireceğim; sürprizler, spoilerlar konusunda hassas olanları uyarmak isterim. Tabi izlemek istemeyenler de olabilir. Onlar için de kısa bir özet geçeceğim. Amacım sadece bu videoyu izlemek için vakit ayıranların o vaktini en iyi şekilde değerlendirmek. Zaten dizinin bu bölümünün ana fikirlerinden biri bu. Vaktimizi bir şeyler izleyerek geçiriyoruz ama baktığımız şeyi göremiyoruz. İşitiyoruz ama duyamıyoruz. Hayatlarımızı ziyan ediyoruz. İronik olan şey ne biliyor musunuz? Yabancı film ve dizi eleştirmenlerinin çoğunun en beğenmediği bölüm olmuş. Çok sığ bulmuşlar. Oysa onların eleştirilerini okuduğumda tam da bu bölümde verilen az önceki mesajları anlayamadıklarını gördüm. Yani eleştirdikleri şeyin eleştirdiği şey haline gelmişler. Neyse... Ben sizi daha fazla merakta bırakmayıp bölümün konusu hakkında kısa bir özet geçeyim. Christopher, kısaca Chris, yani baş karakterimiz Uber benzeri bir uygulama yardımıyla şoförlük yapıyor. Onu tanımaya çalışırken kendisini bir grup terapisinde görüyoruz. Orada bir anne 18 ay önce kızının intihar ettiğini söylüyor. Chris bu kadınla biraz yakınlaşınca fark ediyor ki bu acılı anne her gün kızının Persona hesabına giriş yapmaya çalışıyor. Belki onun neden intihar ettiğini anlarım diye... İlk sosyal mesajımız burada geliyor. Persona hayali bir sosyal medya mecrası. Ama hemen her gün gerçek sosyal medyada maruz kaldıkları şeyler, hatta bir takım oyunlar nedeniyle intihar eden çocukların, gençlerin haberlerini duyuyoruz. Persona, kızın annesine onun siteye giriş şifresini vermediği için anne her gün aklına gelen 3 parolayla kızının hesabına girmeyi deniyor. Bu bizim yan konumuz. Asıl hikaye başka bir sosyal medya şirketiyle ilgili: Smithereen. Chris hemen her gün bu şirketin yakınlarında taksicilik yapıyor. Bir gün aracıyla o şirkette çalışan Jaden'i arabasına alıyor ve havaalanına gitmeye çalışan bu kişiyi silah zoruyla kaçırıyor. Çünkü sosyal medya şirketinin üst düzey yöneticilerinden biri olduğunu zannediyor. Oysa onun sadece bir stajyer olduğunu öğrenince öfkeden çılgına dönüyor ve başına bir çuval geçirerek başka bir arabayla onu bilinmeyen bir yere doğru sürüklemeye devam ediyor. Yolda bu aracı görüp şüphelenen polisler tarafından takip ediliyor ve kısa bir kovalamacanın ardından nihayet bir tarlanın ortasında durduruluyor. Peki Chris’in derdi ne? Neden böyle bir kaçırma eylemine kalkışmış? Billy Bauer’la konuşabilmek için. Kaçırdığı kişinin çalıştığı sosyal medya şirketi Smithereen'ın kurucusu ve başkanı olan Billy Bauer. Tek derdi buymuş! Billy Bauer’e ulaşmak.
Hiç şöyle önemsiz, hafif ve ağrısız bir hastalık ya da yaralanmayla karşı karşıya kalmayı dilediğiniz oldu mu? Böylelikle evde kalarak okumanız gereken her şeyi bitirebilirdiniz, değil mi?
Peki, birkaç kötü alışkanlığı tespit edip değiştirerek en ufak bir ayrıntı dahi kaçırmadan okuma hızınızı kolayca artırabilmenin mümkün olduğunu biliyor muydunuz?
Hastalanarak mı diyorsunuz?
Üzgünüz ama bilemediniz. Sorumuzun cevabı hastalanmanız değil, hızlı okuma becerisidir.
Bu nedenle bu yazımızda hızlı okuma ve hafıza teknikleri üzerine eğitim veren StudyFast şirketinin CEO’su girişimci Jordan Harry’nin bu konuya ilişkin tavsiyelerine yer vereceğiz. Bu yazıdan öğrenecekleriniz, hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan çok daha hızlı bir okumanın nasıl mümkün olacağına dair bir fikir elde etmenizi sağlayacak.
Harry, çocukluğu boyunca okumaktan nefret etmiş bir girişimci. Kendisi bu durumu şu sözlerle açıklıyor:” Çocukken konuşma güçlüğü çekerdim, kelimeleri telaffuz edemediğim için onları anlamakta da zorlanırdım. Dolayısıyla okuma hızım yerlerdeydi. Bugün kullanmakta olduğum bu yöntemi keşfedinceye kadar okumak benim için kabustan farksız bir deneyimdi hatta en büyük korkum olmuştu ”.
Sayısız konuşma terapisi ve bol bol pratiğin ardından Harry’nin okuma hızı belirgin şekilde yükseldi – ve bu yükseliş aynı hızla devam etti. Bugün dakikada 1.500 kelime okuyabiliyor (ortalama bir kişi dakikada 200 ila 300 kelime okur) ve kullandığı bu yöntemi tüm dünyaya öğretmeyi amaçlıyor. Harry’e göre hızlı okuma becerisi sadece çok azımızın sahip olabileceği bir süper güç değil, aksine o da tıpkı diğer beceriler gibi sonradan öğrenilebilir.
Harry hızlı okuma konusunda bizi yavaşlatan üç alışkanlık tespit etti. Kendisi de pek çoğumuz gibi bu alışkanlıklardan muzdaripti. Ancak bizlerden farklı olarak bu alışkanlıkları tanımlayıp onlara neyin sebep olduğunu öğrendiğimizde söz konusu alışkanlıkların üstesinden gelebileceğimizi fark etti. “Kötü okuyucu yoktu, sadece kötü okuma alışkanlığına sahip olanlar vardı. Hangi alışkanlıkların okuma hızınızı engellediğini öğrendikten sonra daha hızlı okuyamamanız için mantıklı bir sebep bulmak imkansızdı ”.
Peki, nedir bu alışkanlıklar?
Şimdi Harry’nin de yardımıyla hızlı okuma sürecine ket vuran kötü alışkanlıklarımızı irdeleyip onlardan kurtulmanın yollarını arayalım. Bakalım hızlı birer okuyucuya dönüşmek için neler yapmamız gerekiyor
1.İç Seslendirme
Kötü okuma alışkanlıklarından ilki iç seslendirmedir-okurken zaman zaman kullandığınız o küçük ses. “Çoğumuz ta küçük yaşlardan itibaren yüksek sesle okumayı öğrenir ve okuma konusunda belirli miktarda bir ilerleme kaydettiğimizde ise içimizden okumaya başlarız. Hatta çoğu zaman bu geçişin farkında dahi olmayabiliriz.”
Peki, bu durum neden bir problem teşkil eder? İnsanların ortalama konuşma hızı dakikada 100–160 kelime olduğundan okuma hızımız da buna bağlı olarak ilerler ki söz konusu okuma ise bu durum bizi oldukça yavaşlatacaktır. “Daha hızlı okumak istiyorsak, kelimeleri duymanın aksine kelimeleri görmeye başlamalıyız”.
Gelelim bu alışkanlığı nasıl değiştirebileceğimize. Harry’nin hızlı okumaya ilişkin sizlere sunacağı ilk püf noktası okuma esnasında dilinizi damağınızın üst kısmına dokundurmanızdır. Bu hareket farkında olmadan yaptığınız iç seslendirmeyi önleyecek ve beyninizin dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak durmasını sağlayacaktır.
Ayrıca okurken klasik veya enstrümantal müzik dinleme yöntemini de deneyebilirsiniz. Bu yöntem sesli okumanın bir parçası olan iç sesinizi susturmaya yardımcı olabilir ve sizi odaklanmanız için oldukça elverişli bir ruh haline sokar.
2. Regresyon(Yeniden Okuma)
İkinci bir kötü okuma alışkanlığı ise regresyon yani gerilemedir. Hayır hayır, bu ilerleyen yıllarda gençlik romanlarına ya da çizgi romanlara olan düşkünlüğünüzün daha bir artması ile ilgili bir durum değildir- ki böylesi bir şey asla bir sorun teşkil etmezdi. Harry’e göre, gerileme sayfanın sonuna veya bir makalenin yarısına geldiğinizde şöyle bir durup okuduklarınızdan hiçbir şey anlamadığınızı fark ettiğiniz zamanı ifade eder ya da belirli bir kişi ya da özel bir terimle karşılaşır ve onları hiçbir şekilde hatırlayamazsınız. Sonunda geri dönüp okumaya en baştan başlamak zorunda kalırsınız.Yani hızlı okumada regresyon yeniden okuma durumunu anlatır. Üstelik bu durum tekrar tekrar yaşanabilir. Bunun temelinde ise anlayış kabiliyetinizdeki bir eksiklik değil, odaklanma veya konsantrasyon problemi yatar. Büyük bir dikkatle okuduğumuzu düşündüğümüz anlarda dahi dikkatimiz bir anda dağılıverir.
Peki, bu alışkanlıktan nasıl kurtulacağız?
İşe okuduğunuz şeye yönelik ilginizi yeniden canlandırmakla başlayabilirsiniz. “Okurken düşüncelerimiz daldan dala atlamaya başlar çünkü biz pasif hale geliriz. Bu nedenle her daim büyük bir merak içinde olmamız gerekir. Merakınızı her daim canlı tutmalısınız. İçinizdeki çocuğa dönün ve onun – “Bu ne demektir?” ve “Kim o?” vb. sorularını açığa çıkarın. Harry’nin önerdiği diğer sorular arasında “Neyi arıyorum?”, “Ne gibi anahtar kelimeler ve rakamlar bulmam gerekiyor? ” var. Ayrıca birkaç dakikada bir durup durumunuzu kontrol edebilir ve kendinize“ Şimdiye kadar ne öğrendim? ”diye sorabilirsiniz.
Bu problemin üstesinden gelmenin bir diğer yolu da “kayma”dır. Kredi kartı veya zarf gibi bir nesneyi kullanarak, okuduğunuzda cümleleri kapatın; kitabınız veya ekranınızdaki sayfanın sonuna gelinceye kadar koruma kalkanınızı kaydırmaya devam edin. Harry’e göre bu yöntemin en güzel yanı okuduğunuz cümleyi yeniden okumaya ilişkin güvenlik ağınızı kaldırmasıdır – yani okuduğunuz cümleyi dikkate almanız gerekir, çünkü kaçırırsanız geri dönmenin yolu yoktur.
Son strateji ise içsellikten daha uzaktır. Okuma esnasında konsantre olmanızı sağlayacak uygun ortamlar seçebilirsiniz. Bazı insanlar için bu kütüphane benzeri sessizliğin olduğu yerler anlamına gelebilir. Ancak bu sizin için işe yarar bir yöntem değilse siz de diğerleri gibi insanların çalışmak için kullandığı bir kahve dükkanını deneyebilirsiniz. Kafelerin çoğu “üretkenlik için en uygun ortamı yaratmayı öğrenmiş durumda- ne çevrenizde olup bitenlerin dikkatinizi dağıtacağı kadar gürültülü ne de kafanızın dağılmaya başlayacağı kadar sessizler”.
3.Fiksasyon
Hızlı okumamıza engel olan üçüncü kötü okuma alışkanlığı da göz fiksasyonu yani takılıp kalmadır. Bu durum okurken tesadüfen gözünüze takılacak sayfa/ ekran üzerindeki belirli noktaları ifade eder ve farkında olmayarak da olsa gözümüz başka noktalara takıldığında okuma hızımızı yavaşlatmış oluruz.
Peki, bu alışkanlığı nasıl değiştirebiliriz? Harry bir hız ayarlayıcı kullanmanızı öneriyor – cümleleri okurken onları takip edip ilerlemeniz konusunda gözlerinizi eğitebilecek bir araç. Parmağınız, kaleminiz hatta ekran üzerinde okuma yapanlarınız için bir imleç dahi bu görev için uygun olabilir. “Bu yöntemin iki avantajı vardır: İlk olarak okuma hızımızı korumamızı sağlar. Çünkü genelde iş işten geçinceye kadar ne kadar hızlı ya da yavaş okuduğumuzu anlayamayız. Yöntemin ikinci avantajı ise gözlerimizi daha hızlı okumaya teşvik etmesidir- çünkü onu hızlı bir şekilde okumaya zorlarız. ”
Harry bu alışkanlıklardan kurtulup üzerine de şahsi deneyimlerinden edindiği birkaç hayat kolaylaştırıcı yöntemi ekleyince günde bir kitap bitirir olmuş. Günümüz bilgi dünyasında kritik bir beceri sayılacak hızlı okuma tekniklerini herkese duyurmak ve onlara yardımcı olmak istiyor.
Bir de insanların hızlı okumanın “ihtiyacınız olduğunda kullanıp aksi durumlarda ise yararlanmayı bırakabileceğiniz bir süper güç” olduğunu da fark etmelerini diliyor. Yani söz konusu hızlı okuma ise kontrol tamamen sizin elinizde! Tıpkı içinde bulunduğunuz duruma göre yürüme hızınızı değiştirdiğiniz gibi- kapanmak üzere olan bir markete yetişmek için koşar adımlarla yürüdüğünüzü hatırlayın- okuma hızınızı da zevk için mi yoksa ihtiyaç için mi olacağı gerçeğine göre değiştirmeniz mümkündür.
Anlayacağınız hızlı okumaya dair bu kötü alışkanlıklardan kurtulmayı gerçekten başardığınızda size düşen tek şey okuduğunuz her neyse onu bir an evvel tüketmeden evvel tadını çıkarmak için ne kadar zaman ayıracağınıza karar vermek olacaktır.
Sıfırdan Başlayıp Zengin Olma ve Zengin Kalma Tavsiyeleri
Ortalama bir dünyanın ortalama maaşla yaşayan üyeleri olarak hepimiz içten içe 7 haneliler kulübüne katılmayı arzu ederiz. Düşünsenize, kim zengin olmayı hayal etmez ki? Peki ya istediğiniz an çalışmayı bırakıp kendinizi sonrasında asla suçlu hissetmeyeceğiniz bir alışveriş çılgınlığına kaptırmaya ya da ve sonu gelmez tatillere çıkmaya ne dersiniz?
Harika bir fikir olduğunu söylediğinizi duyar gibiyiz ancak bilmelisiniz ki çoğu zengin insan bu tarz şeylere zaman ayırmaz ki bu da servetlerini nasıl daha da büyütüp kalıcı hale getirebildiklerinin en net göstergesidir. Varlıklı bir kişinin banka hesabını dahi çabucak eritebilecek nitelikteki dikkatsiz harcamalarla dolu bir hayat yaşamak ile uzun vadeli bir finansal bağımsızlık ve servet için yaşamak arasında ciddi bir fark vardır.
Kendi servetini yaratmayı başarmış zenginler herkesten daha akıllı ya da daha üstün olmak zorunda değildir elbet, ancak kendilerinin ilerleme kaydetme ve bu ilerlemenin sürekliliğini sağlama konusunda bizlere de yardımcı olacak bir dizi önemli prensipte uzmanlaştıkları bir gerçektir. En önemlisi de şu ki onlar servet oluşturmayı öğrenilebilir bir beceri olarak görürler – bu sizin de bu beceriyi edinebileceğiniz anlamına gelmektedir.
Yani sizler de orta seviye hayatınızı ultra zenginlerin safına taşımak istiyorsanız, bir an evvel yazımızda yer vereceğimiz alışkanlıkları edinmeye odaklanmalı ve yaşam tarzınızı değiştirmeyi denemelisiniz. Böylece gerçek bir finansal özgürlüğün nasıl hissettireceğini de anlamış olursunuz.
1. Finansal büyüme odaklı bir zihniyete sahip olun.
Zengin insanlar, iş hayatına ilişkin fikir üretmek ve para kazanmanın farklı yollarını bulmak konusunda inanılmaz yaratıcıdırlar. Ultra-başarılı insanlar ise herkesten farklı olduklarını gözler önüne serebilen kişilerdir, çünkü parayı nasıl algıladığınızı değiştirebilecek ve en karlı fırsatları görmeye odaklanmanızı sağlayacak bir finansal büyüme zihniyetinden beslenirler.
Bu zihniyet başarılı ve zengin insanların her daim üzerinde çalışabilecekleri çok daha büyük ve çok daha iyi projelerin varlığına yani daha fazla para kazanılabileceklerine inanmalarına yardımcı olur. Başarılı ve zengin insanlar yeni fikirler keşfetmeye açık olurlar. Her daim bir şeyleri değiştirebileceklerine veya olayları olumlu bir biçimde sonuçlandırma yeteneğine sahip olduklarına inanırlar.
2. Başarılı insanlarla iletişim kurun.
Zengin insanlar, etraflarını kendileri gibi başarılı insanlarla kuşatmanın önemini çok iyi bilirler. Bu nedenle de en az kendileri kadar zengin ancak aynı zamanda tutkulu, yetenekli ve en önemlisi de çılgınca başarılı olma potansiyeline sahip insanlarla iletişim kurmak için zaman harcarlar. Hatta sırf kendileri ile benzer düşünceleri paylaşmakta olan diğer insanları tanımak ya da ilginç birileri ile kahve içme şansına sahip olmak adına her ay konferanslara, etkinliklere ya da toplantılara katılırlar.
Bu, akıllıca harcanmış bir zamandır, bu sayede hem zihnen başarıya odaklanabilir hem de taptaze ve düşündürücü fikirleri olan yeni insanlarla tanışma imkanı bulmuş olurlar. Bu yaklaşım aynı zamanda varlıklı kişilerin bağlantılarını artırmalarına ve telefon rehberlerini potansiyel olarak kendilerine yardımcı olabilecek ilgili ve etkili insanlarla doldurmalarına da yardımcı olur (aynı durum tam tersi şekilde de gerçekleşebilir).
3. Konfor alanınızın dışına çıkın.
Zengin insanlar aynı zamanda başarılı da olurlar çünkü başarının az biraz huzursuzluğu beraberinde getireceğini bilirler. Gerçek bir sıçrama yapmanın tek yolunun sınırları zorlamak olduğunu da. Zengin olmak istiyorsanız, beyninizdeki yaratıcılık kıvılcımını ateşlemeniz, benzersiz iş fikirleri edinmeniz ve ardından tüm tereddütleri bir kenara bırakıp bu yeni işe girişmek için kollarınızı sıvamanız gerekecektir.
9-5 çalıştığınız işinizin güvenli kollarında kalmayı seçtiğiniz müddetçe zenginlik veya başarıya ulaşmanız mümkün değildir. Böyle bir hayata ancak içinizdeki güce yani potansiyelinize güvenerek ya da en büyük hayalinizin peşinden giderek ulaşabilirsiniz. İş dünyasının başarıyı yakalamış tüm liderleri, vizyon sahipleri ve oyun kurucular nihai başarıya ulaşmak için konfor alanlarının ötesine geçmiş kişilerdir. Tarihe geçecek insanlar korkularıyla yüzleşme ve bilinmeyene adım atma cesaretine sahip olanlar arasından çıkar.
4. Birden fazla gelir akışı oluşturun.
Ne kadar çok paraya sahip olursanız daha fazlasını kazanmanız o denli kolay olacaktır. Daha çok para kazanmanın en kolay ve en hızlı yolu ise çoklu gelir akışına sahip olmaktır. Bu şekilde her daim akmaya devam edecek bir para kaynağınız olur ve elde ettiğiniz bu fazla geliri yeni gelir akışlarınız için yatırım yapmak amacıyla da kullanabilirsiniz. Özetle bu madde zenginlerin varlıklı kalmasının birincil koşuludur.
İki temel gelir türü vardır: Kazandığınız para için çalıştığınız aktif gelir ve kazandığınız miktarın çalıştığınız saat sayısına doğrudan bağlı olmadığı pasif gelir. Pasif gelir, kira getirisine sahip mülkleri, temettü stoklarını, endeks fonlarını, yazacağınız bir kitaptan veya yaratacağınız bir uygulamadan elde edeceğiniz tüm gelirleri içerir ki bunların hepsi size satış veya telif ücreti kaynaklı sabit bir gelir akışı sağlayacaktır.
5. Yatırım yapın.
Zengin insanlar para için çalışmaz, paralarını kendileri için çalıştırırlar. Yatırımın gelirlerini daha da büyütmenin anahtarı olduğunu bilirler. Gelecek kötü günler için para biriktirmek önemlidir, ayrıca yapacağınız yatırımlar varlıklı olmanıza yardımcı olma konusunda da ağır bir sorumluluk üstlenecektir.
Tasarruf, paranızı geri almak isteyeceğiniz güne kadar onu güvenli bir yerde saklamanız anlamına gelir, ancak çoğu tasarruf hesabı yüksek bir faiz geliri kazandırmaz, bu nedenle de faiz hesaplarına yatıracağınız bu para yığını temelde durağan kalır ve bireysel eklemelerinizin ötesinde bir büyüme gerçekleşmez. Ancak akıllıca yapılmış yatırımlar size daha sonra yeniden yatırım yapabileceğiniz sağlam bir gelir sağlayacaktır. Yatırım yaparken şu gerçeği unutmamalısınız: Bir şeye yatırım yaptığınız zaman beraberinde bir miktar riski de kabul etmiş olursunuz, yani kaybetmeyi göze aldığınız miktarın çok daha fazlası ile yatırım yapmayı aklınızdan dahi geçirmeyin.
6. Hesaplanmış riskler alın.
Zenginler büyük finansal kararlar söz konusu olduğunda asla kumar oynamaz; riski azaltmak için ellerinden geleni yaparlar. Gerekli araştırma ve analizleri yapar ve bu sayede hangi seçeneklerin kariyer hedefleri veya finansal ihtiyaçlarına en uygun olduğunu belirlerler. Durumun artıları ve eksilerini iyice ölçüp biçer, sonrasında ise yalnızca hesaplanmış riskleri alırlar.
Finansal kararlarını kendilerine “Bu kararım beni asıl hedefime daha da yaklaştırır mı?” diye sorarak almayı tercih ederler. Gerçekten de onlara fayda sağlayamayacak anlamsız risklerden kaçınır ve para söz konusu olduğunda hiçbir zaman düşüncesizce bir tavır sergilemezler.
7. Kendinizi geliştirmeye odaklanın.
Zengin insanlar genellikle hevesli birer okuyucudurlar, ancak okudukları kitaplar arasında sabun köpüğü kıvamındaki plaj romanlarını bulmanız imkansızdır. Onlar kişisel gelişimin ne denli önemli olduğunu bilir, bu nedenle de kendilerini her açıdan çok daha iyi olmaya zorlarlar. Hatta başucu kitaplarına bir göz atarsanız, çoğunlukla kişisel gelişime yönelik kitaplara rastlarsınız.
Zenginlerin yüzde 85’i ayda en az iki hatta daha fazla kişisel gelişim kitabı okurken yüzde 11’lik kısım ise yalnızca eğlence amaçlı bir kitap okuma sürecini tercih eder. Yoksul kesimde ise eğlence amaçlı kitap okuma oranı yüzde 79’dur. Ayrıca varlıklı insanların yüzde 94’ünün varlıklı olmayanların yüzde 11’i ile kıyaslandığında haber yayınlarını çok daha fazla takip ettikleri görülmüştür.
8. Her şeyden elinizi eteğinizi çekip kendinizi emeklilik hayatının rehavetine kaptırmayın.
Aşırı zengin kimselerin hayatlarında bir gün dahi çalışmalarını gerektirmeyecek kadar paraya sahip oldukları kesindir, ancak çoğu 70 yaşını geçtikten sonra dahi çalışmaya devam ederler. Tabii bu durum her gün uzun saatler boyunca ofislerine kapandıkları anlamına gelmez, onlar da yeri geldiğinde tatillerden paylarını alır veya esnek çalışma programlarının tadını çıkarırlar. Ancak zenginlerin çoğu asla tamamıyla emekli olmazlar. Bunun nedeni emekliliği veya beraberinde getireceği gelir kaybını göze alamamaları değil, yaptıkları işten zevk almalarıdır. Walt Disney şu sözüyle bu durumu çok iyi özetlemektedir:
Biz para kazanmak için film yapmıyoruz, daha çok film yapabilmek için para kazanıyoruz…
Girişimcilik pek çoğunun adeta kanına işlemiştir ve bir işletmeyi yönetme ve büyütme arzusu onları asla terk etmez. Çalışma hayatının beraberinde getirdiği istikrar ve hissettirdiği bir amaca sahip olma veya bir görevi yerine getirme duygusu genel anlamdaki mutluluklarının önemli bir parçasını oluşturur. Çalışıyor olmak onlara sürdürülebilir bir başarı hissi sağlar ve odaklanmaları için somut bir hedef sunar. Tabii bu arada paranın su gibi akmaya devam edeceğinden bahsetmemize gerek var mı!
9.Aşırıya kaçacak harcamalar yapmaktan kaçının.
Zengin olmayan insanlar endişe duymadan para harcamayı, süslü arabalar, büyük evler ve pahalı kıyafetler satın almayı hayal ede dursunlar zenginler ne kadar çok para harcarlarsa o denli az paraya sahip olacaklarını bilirler. Unutmayalım ki varlıklı insanlar aşırı harcama yapsalardı bu denli zengin olmayı asla başaramazlardı. Yani ne kadar para kazanırsanız kazanın, kazandığınızdan çok daha fazla miktarda bir harcama yapıyorsanız, her daim fakir olmaya mahkumsunuz demektir.
Zenginler ne kadar az para harcarlarsa servetlerini büyütmek için o denli fazla paraya sahip olacaklarının farkındadırlar. Tabi bu noktada tutumluluğun gelirinize göre değişecek bir kavram olduğunu da unutmamak gerekir – varlıklı bir kişi orta sınıf olarak kabul edilen bir başka kişiye oranla çok daha fazla harcama yapabilir. Ancak göreceli de olsa zenginler tasarruflu olma eğilimindedirler ve fazla para harcamadıklarından emin olurlar.
10.Kendinize düşüncelerinizle baş başa kalma fırsatı sunun.
Kendi servetlerini yaratmayı başarmış zenginlerin çoğu her gün odaklanmış bir düşünme için belirli bir zaman dilimi harcarlar. Sessiz sakin bir ortamda, kendileri ile baş başa geçirecekleri yaklaşık 30 dakikalık (veya daha fazla) bir zaman dilimi onlara yaşamları, hedefleri, sağlıkları ve ilişkileri üzerine düşünmeleri; kariyerlerini ve finansal hedeflerini gözden geçirmeleri ve şu anda ne konumda olduklarını ya da gelecekte nerede olmak istediklerini en iyi şekilde analiz etmeleri için yeterli fırsatı sunar. Bu tarz bir yaklaşım rakiplerinizin önüne geçmek için neler yapabileceğinizi belirlemeniz veya hangi değişikliklerin yolunuza ket vuracağı üzerine düşünebilmeniz için de önemlidir.
Bu süre aynı zamanda kendinizi geliştirmeye veya yeni fikirleriniz üzerine çalışmaya odaklanmanız için de en doğru zaman olacaktır. Bazı kişiler yaratıcı çözümler ve fikirler ortaya koymalarına yardımcı olması adına düşüncelerini kayıt altına almayı veya günlük tutmayı deneyebilirler. Bu noktada önemli olan zamanınızı verimli düşünmeye harcadığınızdan emin olmaktır. Sakın ola kendinizden şüphe etmenize sebep olacak olumsuz düşünce döngülerine kapılıp da zihinsel enerjinizi boşa harcamayın. Unutmayın,zengin insanlar bunu asla yapmazlar.
Kanada doğumlu besteci, söz yazarı,yazar, şair, kent ozani ve entelektuel.
Kendisi gercekten en asil duygularin insanidir.
Wanted
-what the fuck have you done lately?