Popüler
Bunlar solcu, bunlar ateist, bunlar terörist
28 Şubat 2014'de Ankara'da açılışı yapılan 1071 Malazgirt bulvarının Ankara halkının ve ODTÜ öğrencilerinin protesto etmesi üzerine polis müdahale gerçekleştirmişti. Bunun üzerine öğrenciler de polise direniş göstermişti. Bunun üzerine Balıkesir'de konuşa RTE, bulvara karşı çıkan öğrenciler için "Bunlar Solcu, Bunlar Ateist, Bunlar Terörist" demişti
‘Slow food’ akımı gıdada farkındalık yarattı
Amerikan fast food kültürünün bütün dünyayı sardığı yıllarda eleştiri olarak doğan ‘slow food’ (yavaş yemek) akımı bugün dünyanın tüm ülkelerine yerel yemekleri, yerli üreticiyi ve bölgede yetişen yiyecekleri koruyarak yayılıyor. İstanbul Aydın Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kamil Bostan ülkemizde de takip edilen ‘slow food’ akımının Türk mutfağına uyumunu ve akımın geleceğini yorumladı.
“HER ŞEY HAMBURGER İLE BAŞLADI”
1982 yılında İtalya’nın başkenti Roma’ya açılan ABD’li bir hamburger markasını eleştiren İtalyan gazeteci Carlo Petrini, yerel tatların korunması, hızlı yemek yerine üretimi yavaş ama sağlıklı gerçekleşen yiyeceklerin tercih edilmesi için ‘slow food’ akımını başlattı. Hızla diğer ülkelere yayılan ‘slow food’ akımı, şeflerin, yerel üreticilerin ve tüketicilerin katılımıyla farklı boyutlar kazanmaya başladı. Günümüzde yerel tatların korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için yapılan çalışmalara ön ayak olan slow food akımı sağlıklı beslenmenin de temelini oluşturuyor.
“SLOW FOOD AKIMI BELİRLİ ZÜMRE İLE SINIRLI KALDI”
Slow food akımının ilk çıktığı günden bugüne popülerlik kazandığını ancak belirli bir zümreden ileri gidemediğini savunan Prof. Dr. Kamil Bostan, “Slow food hareketi, ortaya çıkışından itibaren dünya genelinde oldukça ilgi gördü ve hızlı bir şekilde yaygınlaştı. Ancak bu ilgi toplumun belirli bir kesimi ile sınırlı kaldı. Günümüzde bu ilgi durağan bir döneme girdi. Bu hareketin felsefesi topluma yeteri kadar anlatılırsa, yeterli bilinç oluşturulursa Slow Food hareketi popülaritesini artıracaktır. Nitekim çoğu kişi bu hareketin "yemeği yavaş yemek, oturarak yemek" anlamına geldiğini sanmaktadır. Toplumun önemli kesiminin bu hareketin amacından, felsefesinden haberi yoktur. Basında, özellikle TV kanallarında bu konuya yeterince yer verilirse daha etkili olacaktır. Diğer taraftan ekonominin ön planda olduğu günümüzde, tarım alanlarının yetersizliği de düşünülürse Endüstriyel ürünler de her zaman dominant olmayı sürdürecektir. Bu da kaçınılmaz bir gerçektir” diye konuştu.
“İNSANLAR YEDİKLERİNE DİKKAT EDİYOR”
Toplumda gıda farkındalığının slow food hareketiyle başladığını belirten Prof. Dr. Bostan, “Slow food hareketiyle toplumun belirli bir kesimi yediklerine ve içtikleri de daha seçici olmaya başladı. Semt pazarlarında yerel ürünler arayan kişilerin sayısı her geçen gün artıyor. Katkısız ve ilaç uygulaması yapılmamış ürün arayışı devam ediyor. Ailelerin birçoğu çocuklarını doğal ürünlerle beslemeye gayret ediyor. Bu anlamda slow food hareketinin toplumun bir kesiminde farkındalık yarattığını söyleyebiliriz. Endüstriyel ürün üreten firmalar da bu toplumun bu duyarlılığın kayıtsız kalmamış, ürün etiketlerinde ‘katkısız, doğal’ gibi ifadeler kullanmaya başlamıştır” şeklinde konuştu.
“BU HAREKETE EN ÇOK TÜRKİYE SAHİP ÇIKMALI”
Türkiye’nin yerel ürün çeşitliliğinde oldukça zengin olduğunun altını çizen Prof. Dr. Bostan, “Bu harekete sahip çıkması gereken ülkelerin başında Türkiye geliyor. Yerel ürün çeşitliliğin bu kadar zengin olduğu bir ülke sanırım yoktur. Aynı şekilde binlerce yemek çeşidimiz var. Hızlı yemenin cazibesi karşısında, sadece büyük şehirlerde değil Anadolu’nun genelinde yerel ürünlerimiz unutulmaya yüz tuttu. Böyle bir zenginliği, böyle bir kültürü ‘Fast Food’ karşısında korumak, gelecek nesillere aktarmak için üniversiteler, STK’lar, kamu kuruluşları, hep birlikte toplum genelinde farkındalığı artıracak faaliyetlerde bulunmalı. Türkiye de bu hareketin temsilciliğini yapan bildiğim kadarıyla tek bir organizasyon var. Slow Food Bodrum. ‘Yaveş Gari’ sloganıyla çalışmalarını yürütüyorlar. Biz de İstanbul Aydın Üniversitesi olarak slow food alanında önemli bir etkinlik planlıyoruz. Mutfağımızın ve yerel ürünlerimizin korunması, toplumumuzun özellikle gençlerimizin iyi, sağlıklı, doğal gıdalarla beslenmesi için hepimizin bu harekete sahip çıkması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Bottle Cap Challenge
Tanım: Eli yada ayağı ile sabit duran şişenin kapağını açabildiğini videoya çekme durumu..
Dünyada böyle saçma bir akım başlatıldı. Ünlülerinde bu sürü psikolojisine destek olduğu videoları çokta var. 3-4 ayda bir akım sarıyor dünyayı. Hiç merak edipde birini yapmadım.
Vuuu acayip cool!
Şeytanın işi olmayınca kuyruğunu tartarmış
Yapılıcak işi olmayan ve sıkılan insanın, boş gereksiz işler yaratarak oyalanma durumunda kullanılan tanımlama. Ayrıca Sezen Aksu'da Ajda Pekkan ve Bülent Ersoy tartışmasında ara bulucu olmasını isteyen gazetecilere anneannesinden duyup aktardığı sözdür.
Nijerya'da kaçırılan türk mürettebat
Türk gemisi Nijerya'da korsanların saldırısına uğradı. 10 Türk denizci rehin alındı. Geminin sahibi olan firma korsanlık olayını doğrularken, 10 gemicinin içinde eşinin de olduğunu ifade eden Çiğdem Zabun ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla yardım istedi.
haber metninin boyutu
haber metnini yazdır
Kaçırılan mürettebatın içerisinde yer alan Hüseyin Zabun'un eşi, kişisel Instagram hesabından, çağrı yaparak, şu ifadeleri kullandı:
"Kadıoğlu Denizcilik Paksoy 1 gemisi Nijerya sahillerinde kaçırıldı. İçinde eşim dahil olmak üzere 10 mürettebat kaçırıldı. Gemiye çıkmışlar ve sadece iki kişi kalmış, diğer mürettebatlardan haber yok. Lütfen bu haberi duyurun, lütfen yardımcı olun."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçtaroğlu'nu anma gecesi yuhalattı
Siz Türkiye Cumhuriyet tarihinde, bir anmada; ülkenin Cumhurbaşkanı'nın ana muhalefet liderini yuhalattığını hiç gördünüz mü?
15 Temmuz Özel programında konuşan AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu için, "Tankların arasından Bay Kemal gelip Bakırköy'e geçti" dedi. Gelen yuhalamalara ise yine müdahele etmedi!
Tercih döneminde doğru meslek seçimi önem taşıyor
Bireylerin meslek seçimini yaparken kendilerine özgü yeteneklerini, deneyimlerini ve isteklerini ön planda tutmaları gerektiğini belirten İstanbul Gelişim Üniversitesi Rehberlik Uzmanı Şeyma Demirkol, “Yetenek, meslek hayatındaki başarıyı etkileyen ve belirleyen bir husus. Zorlama olmadan gerçekten severek yapılacak etkinlikleri de dikkate almak gerekir. Hangi alanlar ilgilerini çekiyor? ‘Teknik, sosyal, sağlık gibi alanlardan hangisinde çalışırken mutlu olacaklar?’ sorusunu düşünmek ve ilginin uzun süreli olmasına da dikkat etmek gerekiyor” dedi.
MESLEK SEÇİMİNDE KİŞİSEL ÖZELLİKLERE DİKKAT
Meslek seçerken kişisel özelliklerin de o mesleğe uygun olması gerektiğini belirten Demirkol, “Yapılan meslek ile kişisel özellik uygun olmazsa meslek hayatında başarı düşecektir ve mutsuzluklara neden olacaktır. Konuşkan değilseniz, içe dönük bir yapınız varsa, insanlarla iç içe olduğunuz bir mesleği yaparken ne kadar başarılı ve mutlu olabilirsiniz?” diye konuştu.
“MESLEKLERİ TANIYIN”
Meslek seçimi yapmadan önce meslekleri tanımanın gerekliliği üzerinde duran Demirkol, “Örneğin, kan görmeye dayanamayan, kokulardan rahatsız olan, soğukkanlı olamayan, el becerileri esnek olmayan bireylerin sağlık alanlarını tercih ediyor olması, onların ilerde meslek hayatında mutsuz olmalarına ve başarısızlıklarına neden olabilir. Ciddi, sabırsız, anlatmayı, aktarmayı sevmeyen bireylerin öğretmen olması hem zorlanmasına neden olur hem de çocuklara verimli olmasını engeller. Bundan dolayı bireylerin meslek seçimlerini yaparken kişisel özelliklerini dikkate alıp o meslek özelliklerini tanıyıp karşılaştırma yaptıktan sonra seçim yapmaları doğru olacaktır” dedi.
“MESLEKİ DEĞERLERİ BEKLENTİLER BELİRLER”
Mesleki değerleri belirleyen olgulardan bir tanesinin de beklentiler olduğunu ifade eden Demirkol, “Beklenti kişinin mesleki faaliyetleri sonucunda elde etmek istediği olanaklardır. Beklentiler kişiden kişiye göre değişkenlik gösterecektir. Kimisi maddi bir beklenti içindedir, kimisi mesleki doyuma, kimisi de manevi olarak mutluluğa ulaşmayı hedeflemektedir. Birey için önemli olan, bu değerleri kendisinin belirlemesi ve onu elde edeceği bir mesleğe yönelmesidir” uyarısında bulundu.
“ÇEVRE SAHİBİ OLUN”
“Bireylerin, seçtikleri meslekle ilgili kendilerini geliştirmesi de önem taşıyor” diyen Demirkol, “Seçilen meslekteki kişiler ile fikir alışverişi yapılmalı. Artık oluşturulan insan ağı, bu bağlamda daha ön plana çıkıyor. Özel sektörde kariyer olanaklarını arttırmak için iletişim ağını iyi kullanan birey hem imkânları bakımından hem de kendine uygunluğu bakımından daha kolay ve nitelikli işler bulabilir” ifadelerini kullandı.
Çok eşlilik
Ünlü İslam apolojisti Zakir Naik şöyle söylüyor: "Her kadın sadece bir erkekle evlenirse; ABD'de otuz milyondan fazla kadın, Britanya da 4 milyon kadın, Almanya da 5 milyon kadın, Rusya da 9 milyon kadın kocasız kalacak. Koca bulamayan kadınlara karşı bir seçenek, evli olan erkeklerle evlenmektedir."
Naik bu ayet ile çok eşliliği savunuyor ve Kuranın Nisa 4. ayetini savunmaya çalışıyor. Bu ayet erkeğin eşit muamele edebiliyorsa, birden fazla eş alabileceğini açıklar. Eğer bunu yapamazsa, sahip olduğu kadın köleler / cariyeler ile yetinmelerini söyler. Naik, çok eşliliğin kadınların açakgönüllülüğünü koruduğunu iddia ediyor. Dünyadaki kadın nüfusunun, erkek nüfusundan çok daha fazla olduğuna inanıyor ve bu yanlıştır. Buna bir bakalım:
CIA'nin küresel istatistikleri(2006):
Yaş grubuna göre Cinsiyet nüfusu
0-14: Erkek = 919219446 - Kadın = 870242271
15-64: Erkek = 2152066888 - Kadın = 2100334722
65 ve üstü: Erkek= 213160216 - Kadın= 270146721
Toplam erkek nüfusunun, kadın nüfusunu birazcık aştığını görebiliriz. Dolayısıyla Zakir Naik yalan söylemektedir. Kadınların, erkek nüfusunu geçtiği tek yaş grubu 65+'dır. Bu zamana kadar çoğu kadın mutlu bir evlilik geçirmiş, dul kalmıştır.
ABD'de cinsiyete göre yaş grubu
0-14: Erkek = 31095847 - Kadın = 29715872
15-64: Erkek = 100022845 - Kadın = 100413484
65 ve üstü: Erkek = 15542288 - Kadın = 21653879
ABD'de kadınlar, erkeklerden biraz daha fazla olmasına rağmen, farkı yaratan yaş grubunun 65+ olduğundan dolayı Zakir Naik'in iddialarından çok uzaktır. İnsanların genelde evleneceği yaş grubu 15-64 ve bu yaş grubunda erkek ve kadınların nüfusu neredeyse aynıdır.
Şimdi de İslam ülkelerinden birine bakalım: Suudi Arabistan'da cinsiyete göre yaş grubu
0-14: Erkek = 5261530 - Kadın = 5059041
15-64: Erkek = 9159519 - Kadın = 6895616
65 ve üstü: Erkek = 342020 - Kadın = 302005
Erkek nüfusunun kadın nüfusunun çok ötesine geçtiğini net bir şekilde görebiliriz. Farkı yaratan yaş grubu 15-64'tür. Naik'in mantığına göre İslam devleti Suudi Arabistan polijini'yi(Çok karılılık) değil, Poliandri'yi(Çok kocacılık) izlemelidir.
1. Bir erkeğin çok kadınla evlenmesinin savunulacak bir yanı yoktur. Aslında 4 kadın ile evlenmek daha büyük bir sorun yaratır. Açıklama şöyle her 100 erkek için 101 kadın vardır. Eğer bu 100 erkekten sadece 2 tanesi 4 kadın ile evlenirse, geriye 98 bekar erkek, 93 bekar kadın kalır. Şimdi evlenmemiş erkeklerin sayısı, kadınlardan fazladır. Peki, İslam Poliandri'ye izin veriyor mu? Hayır. Yani polijini sadece daha fazla dengesizlik yaratır. Ve biz sadece 100 erkekten 2 tanesini konuştuk...
2. Erkeklerden daha fazla, kadın olduğuna inanırsak, bir erkeğin birden fazla kadın ile evlenmesi iyi olabilir. Fakat eğer tersi olursa? Kadınların, birden fazla erkek ile evlenmesi de iyi olabilir. Ancak İslam buna izin vermez.
3. Naik, çok eşliliğin aldatmayı bitireceğini iddia ediyor. Bu sakat bir mantıktır. Hırsızlık yapmak, hırsızlığa son verecek demek gibi..
4. Naik, erkeklerin çok eşliliğinin doğada olduğunu söyler. Ancak doğada çok eşli dişiler, tek eşli erkekler de olduğu için bu genelleme yanlıştır. Bu insan doğası gereği bencildir, başkalarına ihanet etmelidir demek gibidir. İnsan biyolojik açıdan çok eşlidir ancak sosyal açıdan tek eşlidirler. Söz konusu çok eşlilik her iki cinsiyeti de kapsıyor.
5. Naik, ABD'de yaşayan Gayları da hesaba katıyor. Ancak Lezbiyenlerden hiç bahsetmiyor.
6. Evli olmayan kadının tek seçeneğinin, evli bir erkekle evlenmek olduğunu söylüyor. Bu son derece gülünç bir şeydir.
Hristiyanlık ve Budizm gibi bekarlığı kutsal sayan dinler vardır. Ayrıca bu görüş İslam tarafından reddedilse bile İslamda Sufilik olarak varolmuştur. Yani tek seçenek hiç bir zaman evlenmek olmadı.. Ayrıca dünyada yeterince insan vardır ancak yeterince kaynak yoktur. İslamın istediği gibi herkes evlenirse, dünya nüfusu önlenemez bir şekilde büyük hızla artar ve sonunda kaos, ölüm, açlık, salgın hastalıklar vs. olur. İnsanların bekar kalmayı seçmeleri veya LGBT bireylerinin varlığı nüfusun kontrolünü bir nevi sağlamaktadır.
Düz duvara tırmandıran tahinli pide reklamı
Acayip güzel bi reklam filmi, düşük bütçelide olsa vizyonundan ötürü marka sahibini tebrik ediyorum.

