Popüler

Bugün en çok okunan başlıklar
14.07.2019 00:14

Eski arap tanrıçaları

Eski Arap Tanrıçaları Uzza, Menat ve Lat'ı varolmayan ilan ederken, Kuran sayısız melekten hiçbirinin dişi ismi olmadığını söyler. Bu diğer geleneksel erkek Tanrıların aslında melekler olarak var olduklarını ima ediyor gibi görünüyor.

(İlgili ayetler Necm 19 ile 27 arasındaki ayetlerdir)

Gabriel ve Michael gibi Eski Ahit meleklerinin İslama açıkça kabul edildiğini biliyoruz. İslam kendi terimleriyle, Eski ve Yeni Ahit Peygamberlerinin bir açıklamasıdır. Bu konuyu açıklığa kavuşturabilmek için İslamda melekler olarak varolabilecek geleneksel Tanrılara biraz daha yakından bakmak zorundayız.

Seküler akademisyenler, bazı meleklerle ilgili İslam öncesi dinlerde, özellikle Zerdüştlükte bazı öneriler sunmuştur. Bu herhangi bir Müslüman ilahiyatçı tarafından reddedilmiştir. Örneğin Kuran iki meleğin biraz gizemli bir şekilde ismini verir; Harut ve Marut. Ve ayette Babil ve büyü ile olan ilişkisini not eder. Onlar açıkça İslam öncesi, doğaüstü olayların sorumlularıydı:

"Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tabi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kafir olmadı. Lakin şeytanlar kafir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Harut ile Marut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kafir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!" Bakara 102

Bazı Batılı Akademisyenler, Harut ve Marut'u, Zerdüşt ruhları Hurdad ve Murdad olarak tanımlarlar. John C. Reeves, argümanları ve kaynakları yararlı bir dipnotta özetlemektedir:

"Harut ve Marut isimleri çoğu zaman modern akademisyenler tarafından en çok Haurvatat ve Ameretat'ın farklı bir yansıması olarak görülürler, Daha sonra Hurdad ve Murdad figürlerine karşılık gelen sırasıyla su ve bitki yaşamlarını yöneten Avestan varlıkları olarak açıklanmaktadır.

(Jacques Duchesne-Guillemin - Eski İran dini, sayfa 137-138) ; (Alessandro Bausani - İranda Din: Zerdüştlükte Bahaullah, sayfa 116).... (vb.)"

Müslümanlar bu melekleri eski Tanrılar olarak tanımıyorlar ve onlar hakkında da konuşmuyorlar. Herhangi bir Panteizm ve Senkretizm imasına aşırı derecede düşmanlık var ve yalnızca bir noktaya kadar tahammül edebilirler. Bu nedenle bu konunun İslamda işlenmesi şimdilik olanaksız gibi görünüyor.

0
13.07.2019 23:56

İslamın Cinsel Köleleri

İslamın kadınların köleleştirilmesi konusunda uzun bir geçmişi vardır. Tabi ki, bundan asla bahsedilmez. Her zaman bir Müslüman erkeğin 4 kadın ile evlenebileceği ancak 1 kişinin daha iyi olduğu söylenir. Ve hiç kimse bundan daha fazla yapmamıştır. "Ve sağ elinizin sahip oldukları..." gibi sözler genelde hiç açıklanmaz, ancak daha fazla araştırma üzerine, bunları anlayabiliriz. İlk Müslümanların cinsel köleliği uyguladığı açıktır.

Pek çok hadis köleliğin her türlüsüyle ilgilenir. Kölelerin azad edilmesi, vergilendirilmesi, sahipleriyle olan ilişkileri(geçimleri, davranışları vb) vs. Örnek olarak Sahih Buhari da cinsel amaçlar için kullanılan kadın köleler konusunda doğrudan bir hadis şöyledir(Hadisi anlayabileceğiniz şekilde tercüme ediyorum):

"Ebu Said el-Hudri tarafından anlatılana göre: "Savaş ganimeti olan kadın esirlerimiz vardı ve biz onlarla ilişkiye girince dışarı boşalıyorduk. Sonra Allah'ın resulüne bunun hakkında sorduk ve dedi ki: "Bunu gerçekten yapıyor musunuz?" soruyu tekrarladıktan sonra "Yaratılması takdir kılınmış hiç­ bir varlık yoktur ki Allah onu yaratmasın." Sahih Buhari 7:62:137

Yani Müslüman savaşçılar, savaş esirlerini cinsel amaçlarla kullanmışlardır. Muhammed buna hiç bir cevap vermiyor. "Onlarla seks yapmayın." ya da "İsteyip, istemediklerini sorun, kabul etmezlerse, rahat bırakın." demiyor. Bunun yerine seks sırasında onları hamile bırakmamak için spermleri dışarıya akıtabilirsiniz. Bu kadınların duygusal durumlarından hiç söz edilmez. Erkeklerinin yakalanıp, öldürülmelerini gördüklerinde yaşadıkları travma ve esir alınıp, tanıdıkları her şeyden uzak yabancı bir yere götürülmelerine değinilmiyor. Muhammed basitçe, içlerine boşalmak için hiç bir neden olmadığını söylüyor. Çünkü Allah'ın yaratmayı takdir kıldığı varlık, mutlaka yaratılır.

Şu hadis, yukarıdakine benzerdir ancak ek ayrıntılar içerir:

"İbn Muhayriz dedi ki: Mescide girdim, Ebu Said el-Hudri'yi gördüm, yanma oturdum ve ona dışarı boşalma konusunu sordum. Bunun üzerine Ebu Said el-Hudri şöyle dedi: Allah'ın elçisiyle Beni Mustahk savaşına gittik, Arap esirlerinden cariyeler aldık. Onlarla münasebette bulunmayı arzuladık, ailemizden uzak kal­mıştık, dışarı boşalma yapmak istedik. Resulullah aramızdayken ona sormadan dışarı boşalma yapacağımıza, konuyu ona sorduk. «Dışarı boşalma yapmanızda bir sakınca yoktur. Kıyamete kadar, doğması takdir edilenler doğar­lar.» buyurdu." Sahih Buhari 5: 59: 459

İlgili hadisler, kadınları hamile bırakmak istemediklerini, daha sonraları onları satmak ya da fidye karşılığı serbest bırakmak istediklerini gösteriyor. İslam Hukuku altında hamile kadın köleleri satamazlardı.

Aslında Muhammed, rıza dışı cinsel ilişkiyi onayladı. Bu kadınların aslında erkeklerini öldüren bu kişilerle seks yapmayı istediklerine inanan olabilir mi? Herkes her zaman İslam'ın kadınlara merhametli olduğunu söyler, çünkü kadınların diri diri gömülme geleneğini kaldırdığını söylerler. Bu doğru olsa bile-ki şüphelidir- kadınların cinsel partner seçimleri gibi önemli bir konununda ele alınması gerekiyordu.

Bu hadisi çevirmekte zorlandığımdan dolayı sadece link veriyorum: https://quranx.com/Hadith/Bukhari/USC-MSA/Volume-5/Book-59/Hadith-637
Kısaca Hadiste Ali bir köle kız ile ilişkiye giriyor ve bu Muhammede söylendiğinde, bununla ilgili bir problem olmadığını ve Ali'nin bundan daha fazlasını hak ettiği söyleniyor.

"Enes tarafından anlatılana göre..... Peygamber onların savaşçılarını öldürdü. çocuklarını ve kadınlarını esir aldı.." Sahih Buhari 5: 59: 512

Bu hadis Hayber Yahudilerine yapılan saldırıdan bahsediyor. Yine bir çok kadın ve çocuk köle olarak ele geçirildi.

İslamda kölelik konusundan bahseden yüzlerce daha başka hadis var. Peki ya, Kuran kadının cinsel köleliği konusunu ele alıyor mu? Kesinlikle ve detaylarla:

"Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları..." Ahzab 50

Bu Muhammedin neredeyse sınırsız cariyeye sahip olmasına izin verilen özel bir ayettir. Müslümanlar dört eş ile sınırlandırılmış olsa da, elde ettikleri sürece sınırsız sayıda cariye ile seks yapabilirler.

"Onlar ki, ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar." Muminun 5-6

Bu ayet köle sahibinin, köleleriyle seks yapmasına açıkça izin verir.

"Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir. Çünkü, Rablerinin azabından emin olunamaz. Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir. Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar." Mearic 27-30

Bu cariyeler ile bir başka doğrudan referans.

"(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı..." Nisa 24

Başka bir deyişle evli kölelerle ilişkiye izin verilir. Çünkü onlar savaş ganimetidirler. Bunun gibi bahsedilecek başka ayetlerde bulunuyor. Saygın bir İslam bilgini olan Mevdudi Tefsirinde bu konuya değinir:

"Özel yerlerin korunacağı kişilerden iki tür kadın hariç tutulmaktadır: a) Eşler, b) Yasal olarak kişinin mülkiyetinde bulunan kadınlar, yani cariyeler. Böylece, kişinin evlenmeyle değil, ama sahip olmakla elinde bulundurduğu cariyeleriyle cinsel ilişkide bulunmasına izin verilmiş olmaktadır. Eğer burada da evlilik şart olsaydı, cariye eşler arasında bulunacağından ayrıca anılmasına gerek kalmazdı." (Muminun Suresi Tefsiri Mevdudi)

Güney Afrika Cape Town'un önde gelen Şeyhlerinden Müftü Ebrahim Desai'ye kadın köleliğinin bugün uygulanıp uygulanmayacağı sorulduğunda şöyle cevap verdi:

"Halen devam eden bir soru, İslam dünyasında köleliğin geçerli olup olmadığı ve bu çağda başarılı bir şekilde uygulanıp, uygulanmayacağı... İlk olarak esirler kelimenin tam anlamıyla cihad ile ele geçirilmek zorundadırlar... İslam Hukukuna göre kadınlar ganimetin bir parçasıdır. Ganimetlerin beşte biri ilk önce muhtaçlara, yetimlere vs. dağıtılmalıdır. Geri kalanları savaşa katılan askerler arasında dağıtılmalıdır. Dağıtım sadece ganimetin İslam topraklarına getirilmesiyle geçerli olabilir. Ameerul-Mu'mineen (İslam Devleti Lideri) askerlere dağıtılana kadar kadın esirlerin koruyucusudur. Bir askere köle bir kız verildikten ve onun sahibi yapıldıktan sonra, kız onun mülkiyeti olur. Bazı durumlardan sonra onunla ilişki de bulunmasına izin verilir."

https://web.archive.org/web/20101027002420/http://www.islam.tc/cgi-bin/…

Kuran ayetlerini eğip bükerek açıklamaya çalışanlar haricinde, Müslümanların genel açıklaması Müftününki gibidir. Müslümanlar genellikle bu tarz şeylerden bahsedilince geçmişte diğer toplumların yaptıklarından- örnek olarak Amerikan köle sahiplerinin iç savaştan(1861-1865) önce kölelerine karşı cinsel suçlar işlediklerinden söz ederler. Peki Amerikalılar -ya da herhangi başka bir millet- buna rağmen İslam hakkında şikayet edebilirler mi?

Aslında iki durum farklıdır. Yani elmalar ve portakallar karıştırılmamalıdır. İlk olarak ABD'yi, Tanrısal bir ilham kaynağı bulunan Muhammedin kurduğu Müslüman toplumlarla karşılaştırmak yanlıştır. Bunun yerine bir din kurucusunun, -Örneğin İsa ya da Buda'nın- Muhammed ile karşılaştırılması doğrudur. İkincisi, Yeni Ahitte(İncil) ve Elmas Sutralarda hiç bir yerde Tanrı köle kızlarla seks yapılmasına izin vermez. Eğer geçmiş çağlardaki insanlar bunu yapmışlarsa, o zaman onlar ahlaksızca davranıyorlar demektir. Ama dini olarak desteklenmediler. Ancak Kuran bu cinsel eylemleri sıralar ve yasallaştırır.

1
13.07.2019 22:50

Rezalet pavyon videosu

SSCB yıkıldığında millet ahırdaki ineğini gece karısından habersiz satıp Rus kadınlarına giderdi aradan 30 yıl geçti değişen bir şey yok.

6
13.07.2019 22:08

Arabasında uranyum ve yılanla yakalanan adam

ABD'nin Oklahoma kentinde trafik polisinin çevirmesi sırasında durdurduğu aracın araştırılmasının ardından polis, bir şişe açılmış viski ve “uranyum” diye etiketlenmiş bir kap “sarımtırak toz” buldu.

Uranyum fark edildikten sonra memurlara bir süper yılan yaratmaya çalıştığını söylemiş.

0
13.07.2019 21:57

George Stinney

George Stinney Jr., ABD'de 20. yüzyılda ölüme mahkum edilen en genç insandı.

Elektrikli sandalye tarafından idam edildiğinde sadece 14 yaşındaydı.

Duruşması sırasında, infaz gününe kadar, masum olduğunu iddia ederek her zaman elinde bir İncil taşıdı.
11 yaşındaki Betty ve 7 yaşındaki Mary olmak üzere iki beyaz kızı öldürmekle suçlandı, gencin ailesiyle birlikte ikamet ettiği evin yakınında bulundu.

O sırada tüm jüri üyeleri beyazdı. Duruşma sadece 2 saat sürdü ve ceza 10 dakika sonra verildi.
Çocuğun ailesi, mahkemeye hediyeler vermesi ve ardından onları o şehirden kovması nedeniyle tehdit edildi ve engellendi.

İnfazdan önce George, ebeveynlerini görmeden 81 gün geçirdi.
Şehrinden 80 km uzakta, yalnız bir hücreye hapsolmuştu. Ebeveynlerinin veya bir avukatın varlığı olmadan yalnızdı.

Kafasında 5,380 volt ile elektrik verildi.

70 yıl sonra, masumiyetinin nihayet Güney Carolina'da bir yargıç tarafından kanıtlandı. İki kızın öldürüldüğü alet 19.07 kilogramdan daha ağırdı. Bu nedenle, Stinney'in onu kaldırabilmesi imkansızdı, iki kızı öldürecek kadar sert vurabilecek kadar gücü de yoktu. Çocuk masumdu, biri onu sadece siyah olduğu için suçlamak için her şeyi bir araya getirdi.

Stephen King, bu davadan 1996 yılında Green Mile ( Yeşil Yol ) adlı kitabı yazarken bu hikayeden ilham aldı. Daha sonra filmi çekilen hikaye tüm dünyada bilinir oldu.

George Stinney
1
13.07.2019 21:54

Prof Dr Ahmet Küçükusta

BULDAN"Lı Hemşehrimiz: Prof Dr Ahmet Küçükusta: Tüm sağlık reçeteleri yalan dedi sosyal medya sallandı...
Prof. Küçükusta: Tüm sağlık reçeteleri yalan‼
Profesör Ahmet Rasim Küçükusta ezberleri bozdu.
Dünya sağlık kartellerini eleştirdi. "Hastaneye giderseniz sizi zorla hasta ederler" dedi.
- Mr'ların yüzde 90'ı gereksiz yere çekiliyor.
- Kanser taramalarının çoğu kandırmaca. Insanlar kendilerini kullandırmasın.
- İlaçların çoğu boşa veriliyor. Yüzde 37'si çöpe gidiyor.
- Antibiyotik yazan değil, yazmayan doktor makbuldür. Ama bizde tam tersi geçerli maalesef.
- Grip aşılarının etkinliği sıfır.. Ben hayatta vurdurmam.
- Her yıl gereksiz yere binlerce biyopsi yapılıyor, röntgen çekiliyor.
- Leblebi çekirdek yer gibi anjiyo yapılıyor. Stent takılıyor. Bunlar vücuda zarar veriyor. – Check-up kampanyaları gerçek bir tuzak. Akciğer filmi vücudunuza zarar veriyor.
– Insanlar kendiliğinden geçecek hastalıklar ıcın kesinlikle hastanelere gitmesinler. Tahliller vücuda radyoaktif ışın veriyor. Gereksiz ilacın faydası yok zararı var.
– “Başlangıç” diye birşey uyduruldu. Hastalara, alzheimer, reflü, astım başlangıcı teşhisi konuyor. Amaç hastayı boş çevirmemek. Başlangıç diye birşey yok. Ya hastasın ya değilsin.
– Kolestrol ilaçlarının tedavi yüzdesi çok düşük. Zararı daha fazla. Hayat tarzınızı değiştirmek ilaçtan çok daha etkili. Doğal beslen, hareket et bu beladan kurtul.
– Nodül çok abartılıyor. Nodülün kansere dönüşme ihtimali çok düşük. Bunun için gereksiz tahlil ve teşhisler yapılıyor.
– Vitamin haplarının sağlam insanlara hiçbir faydası yok. “Ben yorgunum” diye vitamin hapı alınmaz.
– Köpek balığı kıkırdağı ile kanser tedavi edildiği iddiası tamamen uydurma. Köpek balıklarının kansere yakalanmadığı düşüncesi de safsata. Bu hayvanlarda kırk çeşit kanser tespit edildi.
– “Bitkisel ilaçların hepsi masumdur. Yan etkisi yok” düşüncesi doğru değil. Unutmayın, haşhaş, tütün, zehirli mantar da birer bitki…
ayçiçek yağı, Mısır özü yağı, margarin ve trans yağ içeren ürünleri kullandın. Tereyağı ve zeytinyağı tüketmedin ki organlarından biri iflas edene kadar bunları yedin.Bulaşık makinesine deterjan ve parlatıcı koyduğunda, o deterjanı ve parlatıcıyı yediğini fark etmedin. Deterjan yerine karbonat, parlatıcı yerine sirke koyarak hem sağlıklı hem de tertemiz bulaşıkların olacağını önemsemedin.Evde basitçe kostik ve zeytin yağını karıştırıp kalıplara dökmek ve kendi doğal sabununu yapmak dururken, gidip içerisinde bin tane kimyasal zehir olan o sabunlarla her Sabah yüzünü bedenini yıkadın. Her gün bu daha da iyi diye pazarlanan o şampuan zehirleriyle saçını yıkadın.Evini arap sabunu gibi doğal yağlarla üretilmiş bir sabun yerine, temiz olsun diye çamaşır suyuyla sildin. O su buharlaştıkça soludun ve akciğer kanseri oldun.Yaşamını mahveden büyük şehirde egzoz gazı solumaya ve araba kullanmaya devam ettin.Doğal beslenmeyen hayvanları, sebzeleri, meyveleri ve tahılları yedin ve adına da “doğal beslenme” dedin. Denize lağım ve fabrika atıkları boşaltırken o denizden çıkan balığı yedin, midyeleri yedin.Fast food’un her aşamasının zehir ve ölümcül olduğu bas bas bağırılırken sen tepsi kadar pizzaları götürüyordun, üç katlı hamburgerleri yuvarlıyordun.Evine naylon torba, naylon kıyafet, sentetik ayakkabılar terlikler soktun. Kıyafetlerinde sadece pamuk, bambu lifi, keten tercih etmedin.Sobayı attın ve evine klimayı ve bilimum elektrikli ısıtıcıyı soktun.Toprağa dokunmuyor ve stresten gülümsemeyi unutuyorsun. Sonuç; sokaktaki her on kişiden üçü kanser. Sen de ya bu üç kişiden birisin ya da tüm bu saydıklarımı ısrarla yapmaya devam edersen, bir süre sonra dördüncüsü de sen olacaksın…
Hadi seni geçtik de kardeşim, peki ya çocuğunun suçu ne?”
Değerli dostlar bu yazımız diğer yazılarımızdan çok farklı.
Lütfen bunu herkese ulaştıralım..

0
13.07.2019 20:31

İgor Ashurbeyli

S-400'lerin üreticisinin bir Türk olduğunu biliyor muydunuz?

Resimde gördüğünüz bu Tonton dedenin ismi İgor Ashurbeyli. Kendisi köken olarak Azerbaycan Türk'ü bir bilim adamıdır. S-300 ve S-400'lerin üreticisidir. Aynı zamanda ilk uzay ülkesi olma hedefiyle ortaya çıkan Asgardia'nın ilk devlet başkanı olarak tarihe geçmiştir.

0
13.07.2019 15:31

Küresel gündemler ile belediyeler buluştu; sürdürülebilir kentsel gelişim ağı kuruldu

Kadıköy Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen eğitimde 2 gün boyunca katılımcılar, ‘Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin yerelleşmesi konusunda yoğun bir çalışma gerçekleştirdi. İki gün süren programın ilk gününde çerçeve sunumu Yerel Yönetişimde Rezilyans Projesi (RESLOG) ulusal proje yöneticisi Sinan Özden yaptı. Sürdülebilir Kentsel Gelişim Protokolü’müzü imzalamış 20 belediyeyi kapsayan eğitimde belediyelerden iyi örnekler sunumları yer aldı. Belediyelerin stratejik planlarını yaptığı bir süreçte gerçekleştirilen eğitim, 2020 – 2024 dönemi belediye gündeminin dünyanın küresel gündemleriyle buluşturulması gerekliliği öne çıktı.

Eğitimde, Nilüfer Belediyesi Stratejik Planlama Süreci sunumuyla, Stratejik Yönetim ve Planlama Büro Sorumlusu Aslıhan Çöpoğlu, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Nedir? Yerelleştirilmeleri Neden Önemlidir? sunumuyla Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye İletişim Koordinatörü Faik Uyanık, ‘Kadıköy Belediyesi ‘Anlat Kadıköy’ & Entegre Raporu’ sunumuyla Kadıköy Belediyesi Strateji Geliştirme Müdürü Can Akbal, 'Maltepe Belediyesi Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Araştırma Raporu' sunumuyla Maltepe Belediyesi Strateji Geliştirme Müdürü Bahadır Keşan ve Sürdürülebilir Kentler İçin Stratejik Planlama sunuyla EkoIQ dergisinden Barış Doğru yer aldı. Belediyelerin stratejik plan sürecinin içinde olunduğu süreçte gerçekleşen eğitimde Yerel İzleme Araştırma ve Uygulamalar Derneği’nde Evren Barış Yavuz, İkbal Polat ve Simten Birsöz yönetiminde, Stratejik Plan Sürecini destekleyici sunumlar gerçekleştirildi.

BELEDİYELER POLİTİKA BELGELERİ OLUŞTURMALI MI?

Yapılan sunumların ardından eğitimin ikinci günüde sürdürülebilirlik ve yerelleşme başlığı altında bir atölye çalışmasıyla devam edilirken, yerellerin küresel ölçekli gündemlerle bağ kurması ve bu sayede iklim krizi, yoksulluk, eşitsizlik ve kurumsal kaynakların ve yapıların güçlenmesi gibi başlıklarda belediyelerin politika belgeleri oluşturması gerekliliği vurgulandı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin temsilen eğitime katılan İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan danışmanı Ruhisu Can Al, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in öncülüğünde başlayan, "Sürdürülebilir Kalkınma Yolculuğu" sunumuyla, sürdürülebilirlik bakış açısının kentlerin kurumsallaşması ve gelişimine yaptığı katkıları katılımcılarla paylaştı.

Eğitime İzmir Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü ve Bursa Göksu Belediye Başkanı Mustafa Işık de katılarak deneyim ve birikimlerini paylaştı.

ORTAK HAREKETLE SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTSEL GELİŞİM AĞI KURULDU

Yapılan sunumlar ve atölye çalışmalarıyla tamamlanan eğitimin ilk çıktısı ile Sürdürülebilir Kentler Ağı oldu. Sürdürülebilir Kentler Protokolüne imza atan belediyelerin, iletişim, paylaşım ve iş birliğini içeren ve Türkiye’de alanında bir ilk olan Sürdürülebilir Kentler Ağı, katılımcıların ortak çağrısıyla kuruldu.Ağın ilk sekretaryasını İzmir Büyükşehir Belediyesi üstlenirken, ağa dahil olan belediyeler, iş birliklerini daha ileriye taşıyacaklarını ilan etti.

HANGİ BELEDİYELER SÜRDÜRÜLEBİLİR GELİŞİM AĞINA İMZA ATTI?

Sürdürülebilir Kentsel Gelişim Ağı, Şanlıurfa Ceylanpınar Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bursa Gürsu Belediyesi, İstanbul Küçükçekmece Belediyesi, Eskişehir Tepebaşı Belediyesi, Zonguldak Çaycuma Belediyesi, İstanbul Sultanbeyli Belediyesi, Kars Belediyesi, Rize Fındıklı Belediyesi, Muğla Fethiye Belediyesi, Mardin Büyükşehir Belediyesi, İzmir Çiğli Belediyesi, İzmir Konak Belediyesi, Denizli Acıpayam Belediyesi, Siirt Belediyesi, Giresun Espiye Belediyesi, İstanbul Avcılar Belediyesi, Van Büyükşehir Belediyesi, Bursa Nilüfer Belediyesi ve Maltepe Belediyesi yer alıyor.

 

0
13.07.2019 14:42

s-400

Kapitalist Alman Devleti, AB TEKELLERİ, ABD rahatsız. Çünkü Akdeniz'i sömüremeyecekler. Bu petrol bölge halklarınındır. Siz Akdenizden defolup gideceksiniz Türkiye de S-400 alıp gemilerini size vurdurtmayacak, uçaklarınız patır patır denize dökülecek. S-400 hakkında bu kadar çok provokasyon yapmaları kendi sistemlerinin asla kendi uçak ve gemilerini düşman olarak görmeyecek olmasındandır. S-400 sistemi tüm NATO unsurlarını düşman olarak görür ve bağımsızlık adına bu ileri bir adımdır. Ama yeterli değildir.

Yeterli olan Türkiye'nin kendi sistemlerini geliştirecek iktisadi, siyasi pozisyona geçip kendi hakkını söke söke aldığı bir düzendedir. Yani Sosyalizmdedir, tam bağımsızlık ancak kılıcı kendin yaparsan ve kullanırsan mümkündür. Çin'de olduğu gibi ulusal onur ve tam bağımsızlık ancak sınıflar savaşında proletaryanın zaferleri ile sağlanabilir. ' Distribütör ' burjuvazi tasfiye edilmeden, yeni sömürgecilik yok olmaz. Tam Bağımsızlık Rus veya Amerikan peykliğinde değil, sınıfımızın gücünden ve partisinden doğar.

0
13.07.2019 12:41

Milli savunma bakanlığının s-400 videosu

#MillîSavunmaBakanlığı

Sonunda Rusya'dan aldığımız s-400'ler ülkeye getirildi. Umarım bu s-400'leri hiç bir sebeble kullanmaya gerek duymayız.

1