Orhan Pamuk
u/Spock
Kaz Dağları'nda binlerce insan tel örgülerle kapatılan şantiye alanına girdi. #KazdağlarıHepimizin
Kaz Dağları’nda Kanadalı bir şirketin yapmak istediği altın ve gümüş madenciliğine karşı tepki olarak bugün Kirazlı Balaban’da “Büyük Su ve Vicdan Nöbeti” için buluşmaya katılan ve siyanürle bölgenin yok edilmesine karşı çıkan binlerce kişi, tel örgülerle korunan şantiyeye girdi.
İlhan SELÇUK' un bir yazısı..
Şaşıp Kalıyorum,
Arap İngiliz'le birleşmiş Türk'ü arkadan vurmuş;
Ermeni Rus'la birleşmiş,
Doğu Anadolu'yu kana bulamış;
Rum Yunan'la, Yunan İngiliz'le birleşmiş,
Batı Anadolu'yu ele geçirmiş.
Ülkenin mahvolmadık, yıkılmadık, yanmadık,
kan dökülmedik, kül olmadık hiçbir yeri kalmamış,
Elde avuçta İstanbul ile İzmir bile yok!..
Anadolu'nun altı yedi milyon nüfuslu en yoksul bölümüyle, yüzde doksan beşi okuma yazma bilmez,
yorgun, yoksul, bitkin, ezik bir halk..
Nasıl kurtulmuşuz?..
Şaşıp kalıyorum...
Yunan'ı nasıl denize döküp hizaya getirmişiz,
İngiliz'i İstanbul'da nasıl çıkarmışız, dünyanın süper güçleriyle masaya nasıl eşit oturmuşuz?
Yıl 1923
Anadolu'da 10-11 milyon savaş artığı yaşıyor; aç biilaç, parasız; yüzde 95'i elifi görse mertek sanacak kadar alfabesiz... Ne yapacaksın?..
Demokrasi yap!.. Nasıl yapacaksın?..
2000'li yıllarda Nurcu tarikatının ardına
Bu kadar adam takılmışken,
1923'ün yanmış yıkılmış Anadolu'sunda nasıl demokrasi yapacaksın?..
Kalan ne? Yıl 1923
Komşunun komşuyu boğazladığı iç savaşlardan, Anadolu'yu mezbahaya döndüren dış savaşlardan yeni çıkmışsın.
Fabrikan yok,
İşçin yok,
İş adamın yok,
Mühendisin yok,
Doktorun yok,
Uzmanın yok,
Tüccarın yok,
Suyun yok,
Barajın yok,
Elektriğin yok,
Kadınların çarşafta çuvala giriyor,
Erkeğin dört karı alıyor,
Yurttaşlik yasası yok,
Üniversiten yok,
Banka yok,
Burjuva yok,
Proletarya yok,
İhracatçı yok,
İthalatçı yok,
Sermayen yok.
Kalkın bakalım...
Nasıl kalkınacaksın?...
Sermayesiz ekonomik kalkınmanın yumurtasız omletten ne farkı var?
Mustafa Kemal kuşağı ne yapmış?..
Yöneticiler devletçiliğe neden ve nasıl sarılmış?..
Türkler bankacılığı nasıl öğrenmiş?..
Merkez Bankası 1930'a değin neden açılamamış?..
Özel sektör nasıl oluşturulmuş?..
Yeni devlet nasıl kurulmuş?..
Çağdaş öğretime nasıl geçilmiş?
1920'de 10-11 milyon nüfusun yüzde 95'i
Alfabesizken savaş artığı bir toplumla,
Okuma yazma seferberliği nasıl açılmış?
Kitaplıklarda kitap yokken,
Ulusal kütüphane nasıl kurulmuş?..
Okullarda tarih kitabı bile yokken tarih nasıl yazılmış?..
Yok olmanın kuyusundan çıkıp var olmanın doruğuna nasıl tırmanılmış?..
Yunanlı ile dostluk nasıl kurulmuş?..
Avrupa'da saygınlık nasıl kazanılmış?..
Şaşıp kalıyorum...
2000'li yılları geçtiğimiz,
Yetmiş milyonluk Türkiye'nin haline bakıyorum...
Hiçbir şeyimiz yokken neler yapmışız?..
Herşeyimiz varken neler yapamıyoruz?..
Bir de bu ortamda,
Mustafa Kemal'e saldıranlara bakıyorum...
İlhan Selçuk
Argumentum Ad Populum (İnsana hitap/çoğunluğa başvurma safsatası) bir ya da daha fazla insanın buna inanması nedeniyle doğru olduğunun söylenmesidir. Bu safsata, bazen bir kimseyi yaygın bir inancın doğru olduğuna ikna etmek için kullanılır. Bazen popüler olmayan teorilerin yanlış olduğuna dair ikna etmek için kullanılır. Çoğu zaman da etiklik üzerine tartışmalarda kullanılır. Ad Populum mantıken yanlıştır. Çünkü bir inancın yaygın olarak inanılması, o inancın doğruluğuna kanıt değildir. Herhangi bir bireyin inancı yanlış olabiliyorsa, birden fazla kişi tarafından benimsenen inançta yanlış olabilir. Anatole France şöyle söylemiştir: "Aptalca bir şeyi 50 milyon kişi de söylese, o hala aptalca bir şeydir."
Örnek: "Dünyada 1.6 milyar Müslüman var. Hepsi yanılıyor olamaz."
Argumentum Ad Hominem (Kişiye karşı veya İnsan Karalama/önyargı oluşturma/sen de safsatası) Argümanın kendisi yerine argümanı ileri süren kişinin karakteri ya da hareketleriyle ilişkilendirme, kişinin etnik kökeni, politik tutumu, dini görüşü gibi niteliklerini kullanarak argümanı itibarsızlaştırma çabasıdır. Argüman yerine, argümanı ileri süren kişi tartışma konusu edilerek iddialara karşı çıkmak suretiyle yapılır.
Örnek: "Ali, Kuranın Allahtan gelmediğini söylüyor. Ali gizli bir Yahudi olarak görülüyor. Ve İslamofobik. Bu nedenle iddiası yanlıştır."
Gerçek şu ki, Ali'nin karakteri veya dini geçmişi, argümanının geçerliliği ile alakalı değildir, bu nedenle iddiasını geçersiz kılmaz.
Diderot şöyle bir eleştiri yapıyor:
"Her sofu katıdır, merhametsiz, acımasızdır, zavallı bir eş, zavallı vatandaş, zavallı kardeştir, vs. Bu görevler diğerlerine fazla tabidir
Dini görevlerin en kötü etkilerinden biri, doğal görevlerin değerini düşürmesidir, bunlar, gerçek görevlerin üzerine çıkarılmış, kuruntu mahsulü bir görevler dizesidir. Bir rahibe sorunuz, bir kutsal kase içine işemek mi daha kötüdür namuslu bir kadına iftira etmek mi? "Kutsal bir kaseye işemek ha! Kutsal şeylere hakarettir bu!" diyecektir size. Ve sonra iftiraya hiçbir resmi ceza yok. Kutsallığa hakaret için ise ateş. İşte bu, bir toplumda suçların her türlü gerçekçi tefrikini tamamen tersine çevirmektedir...
İncil’de - ki bu kitaba inanmak gerekir, ya da bu nokta hakkında hiçbir şeyi bilmemek gerekir - iki ahlak vardır. Bütün halklar için müşterek bir genel ahlak. Gerçekten Hristiyan ahlakı olan bir ahlak. Bu sonuncusu, benim tanıdığım en anti-sosyal ahlaktır. Dağdaki Vaaz’ı tekrar okumak zahmetine katlanınız. Bütün İncil’i yeni baştan okuyunuz ve Hristiyanlığa özgü kuralları toplayınız ve sonra bana, hangi mahiyette olursa olsunlar, beşeri bağları gevşetmeye daha müsait hiçbir şey var mıdır, söylersiniz."
(Diderot, İnsan Hakkında Mektup (Lettre sur l’Homme)’un Yayınlanmamış Yorumu, Les Matérialistes Français de 1750 d 1800, Sunan: R. Desne, Paris, 1964, s. 105’ten naklen).
Bunun üzerine Jaucourt şöyle bir savunma yapıyor:
"Kabul edilmektedir ki, eğer Hristiyanlar Mesih İsa’nın bu emirlerinden bir çoğuna uymak isterlerse, toplum kısa bir süre sonra tepe taklak olur; iyi insanlar kötülerin şiddet eylemlerine hedef olur, inanç sahibi bolluk sırasında kötü günler için hiçbir şey tasarruf etmediğinden, açlıktan ölmeye maruz kalır: bir kelimeyle herkes itiraf etmektedir ki, Rabbimizin kuralları genel güvenlik ve huzurla bağdaşır gibi değildir: işte yorumcuları kısıtlamalara, değişikliklere, imalı sözlere başvurmak zorunda bırakmış olan budur; ancak bütün bunlar gerekli değildir ve bize fazla özenti gibi görünüyor... Yorumcuları hataya düşüren şey, onların, bu üç bölümdeki, Rabbin kurallarının bütün Hristiyanlar için olduğunu sanmalarıdır; oysa, bir çoğunun bütün Hristiyanlar için geçerli olmasına rağmen, bir çoğunun da Rabbin havarilerine mahsus olduğuna ve yüklenmiş oldukları görevin icrası için bunların onlara verilmiş bulunduğuna dikkat etmelidirler... Rabbimizin vaazının onun havarilerine hitap ettiğine dair bu prensip ortaya konunca, artık hiçbir güçlük kalmamaktadır.
(Ansiklopedi, Jaucourt’un "Sermon de Jésus-Christ" maddesi).
Bugün ise dağdaki vaazın tüm Hristiyanlar için istisnasız geçerli olduğuna inanılıyor. Neden mi? Çünkü artık eleştirilmiyor. Tüm din inanlıları, eleştirilen inançlarını sırf eleştiren kişiler eleştiriyor diyerek yeniden düzenlerler.
Caner Taslaman'ın geleneksel İslama yönelik eleştirilerinin hepsinde "Ateistler şöyle diyor." dediğini fark etmediniz mi? Dinleri, din savunucularından değil; dinin kaynaklarından öğrenmelisiniz.
(Dağdaki vaaz İncilin Matta kitabının 5. bölümünde bulunur)
Kaz Dağları maden arama yeri değil, oksijen alma yeridir. Doğanın, yaşamın, tarihin tam kendisidir. Bu doğal güzelliklere zarar vermek isteyenlere karşı sessiz kalmayacağız...
Videoları ve espirileri cidden kaliteli olan bir mizah grubu. İmkan verilirse rakipsiz olabilirler. Grubun alfası sanırım Özgür Turhan.
Youtube kanalları: https://www.youtube.com/c/199sokak
Durum bu iken hala, bu yönetimi savunanların iyi okuması gerek.
Renault vardiya sayısını düşürdü,
TOFAŞ üretime ara verdi,
Yeşil Kundura, Beta, Hotiç iflas etti.
65 un fabrikası kapısına kilit vurdu
Ama
“Elhamdülillah bize bir şey olmaz.”
100 yıllık seramik fabrikası elektrik ve doğalgaz borcunu ödeyemediği için fabrikayı kapattı.
Yarım asırlık tavuk, tekstil, çimento fabrikaları iflas etti.
Bankalardaki altın miktarı 10.6 ton azaldı.
Özel sektörün dış borcu 240 milyon dolar arttı
Ama
“Türkiye tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor”
Açlık sınırı 2 bin liraya yaklaştı.
İşsiz sayısı 5 milyona dayandı
200 kişi alacak firmaya, 2 bin kişi başvurdu
Asgari ücret, enflasyonun yanında kuş kadar kaldı
Ama
Hediye uçağının deposu 1070 asgari ücrete dolacak.
*
Brezilya’dan, Sırbistan’dan, Polonya’dan et geliyor,
Almanya’dan, Fransa’dan, Macaristan’dan canlı hayvan
4 milyon doz boğa ve aygır spermi ithal ediliyor
Ama
“Türkiye’de et sorunu yok.”
Yabancı yatırımcılar Türkiye’yi riskli buluyor
9 bankanın mevduat notu düşüyor
3 banka portföyünü birleştiriyor
Döviz rezervleri düşüyor
Sanayiciler, “işçilerin maaşlarını devlet ödesin” diyor
Ekonomi Güven endeksi dibi görüyor
Ama
“Kriz bizi teğet geçiyor.”
Benzine, motorine, gaz yağına, mazota, bir ayda 3 zam geliyor.
Kuruyemişe yüzde 30, tavuğa yüzde 200, suya yüzde 60, okul servislerine yüzde 30,
domatese, patatese, limona, yağa, kreme, rimele, çaya, çorbaya zam zam zam
Ama
“Bunu da atlatırız bizim Allah’ımız var.”
*
Doktorlar pahalı ameliyatları yapmıyor
Kağıt zammından gazeteler basılamıyor
Gazetelerde çalıştırılması zorunlu asgari ücretli sayısı düşürülüyor
İflas eden şirketler için tebliğ yayınlanıyor
Ama
“Korkulacak bir şey yok abartmayın.”
Yeni saray için Van Gölü manzaralı 1071 metrekare arazi seçiliyor
Suriyelilere 32 milyar dolar harcanıyor
TRT, filosuna 100 yeni araç alıyor
Saraylarda Ejder Meyveli Smoothie gidip, Liçi Meyveli Efuli geliyor
Ama
“Kamuda en yüksek tasarrufu yapıyoruz”
*
‘Battım anam’ diyen Nuhoğlu İnşaat, 900 işçiyi kapının önüne koyuyor
Büyüme oranı düşüp, faizler artıyor
Otomobil üretimi yüzde 45 düşüyor
Kozmetik ürünlerine yüzde 100 zam geliyor
Ama
“Kriz rasyonel değil psikolojik” diyor…
Yurtdışından 246 bin ton Arpa alınıyor
252 bin ton ithal buğday için ihale açılıyor
Saman bile ‘dış güçler’ den satın alınıyor
Ama
“Avrupa’nın en büyük tarım üreticisiyiz” deniyor.
Swap kararı akşamdan sabaha değişiyor
Büyüme tahmini 5 puan düşüyor
Ülkeyi terk edenlerin sayısı yüzde 42 artıyor
Ama
“Avrupa bizi kıskanıyor”
*
Sosyal yardımlar yarı yarıya azaltılıyor
7 ayda hesabında 1 milyon ve üzeri olan sayısı 27 bin 45 kişi artıyor
Fakir sayısı yüzde 15 artıyor
Ama
“Gelir dağılımında çok iyi yerlere geldik” diyor.
Diyarbakır’da ‘Karpuz Festivali’, Meclis’te açılış kokteyli iptal ediliyor
THY kargo ücretlerine yüzde 81 zam yapıyor
Atanamayan öğretmen ilaçla
Oğluna pantolon alamayan baba iple
İflas eden işadamı silahla intihar ediyor.
Ama
“Kriz falan yok hepsi manipülasyon”
Beyaz eşya fiyatları yüzde 40 artıyor
Tankı Almanya’dan, füzeyi Rusya’dan alıyor
İflas eden esnaf sayısı yüzde 50 artıyor
Damat, kapı kapı yatırımcı arıyor
Ama
“Avrupa’nın en hızlı büyüyen ülkesiyiz”
***
Propagandanın en önemli maddesidir çünkü;
“Konuyu önemsizleştir ve değişik şekillerde sürekli tekrar et.
Mutlaka inananlar çıkacaktır.”
“Yaşadıklarımızı kriz denemez”
“Aslında ülkemizde kriz falan da yok”
Ya “Kriz mıriz geçin bunları”
Kriz mi o da ne...?