Popüler

Bugün en çok okunan başlıklar
luvia frigs paylaştı

Hatay'daki dünyanın ikinci büyük mozaik sergileme alanına sahip müzede, taşınma sırasında mozaiklerin büyük bir çoğunluğu yanlış restore edilince, eski hali ile yeni hali arasında çok ciddi farklar meydana geldi.

0
01.08.2019 15:22

Kabza almak

Kepaze ise, kemankeş olmak isteyenlerin, 1000 gün kadar kaslarını güçlendirmek amacıyla oksuz bir şekilde boş boş çekmek zorunda oldukları yayın ismi.

Ok atmaya yaramadığı boşu boşuna çekildiği için "Kepaze olmak" deyimine ilham vermiştir.

Kemankeş olmak isteyenler önce ok kullanmadan 1000 gün boyunca çile (çile, yaya bağlanan ipe denir.) çeke çeke kepaze olurlardı.

Daha sonra bir üstatdan ders alır, ucu olmayan oklarla başlayan talimlerde yay germeyi, ok atmayı, kiriş kırmayı, toz koparmayı öğrenince de uzman bir heyetin ve Şeyhülmeydanın huzurunda bu maharetlerini ispat ederlerdi.

Kemankeşliğe liyakatını ispatlayabilen okçuya üstadı tarafından " Kemankeş Sırrı " fısıldanır.

Yapılan bu kemankeşlik sırrı ve unvanın teslim merasimine " Kabza Almak " denirdi.

0
01.08.2019 15:16

Nepotizm hastalığı

Nepotizm, bütün dünyada eleştirilen ama bir türlü vazgeçilemeyen bir hastalıktır.

“Nepot”un karşılığı “yeğen”dir.

Siyasetteki “Nepotizm” kavramının kaynağı ise Orta Çağ'dadır. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten 18 yıl sonra Papa seçilen 4. Sixtus'un tayin ettiği 34 kardinalden altısı yeğeniydi. 1503-1513 yılları arasında papalık yapan 2. Julius, 4. Sixtus'un yeğenlerinden biriydi.

Papa 4. Sixtus'un başlattığı “kardinal yeğen” kavramı papalık tarihinde yaklaşık 400 yıl sürdü.

Vatikan, 19. Yüzyıl'da büyük tartışmaların ardından kurtulduğu nepotizmi bölgemize ihraç etmeyi başardı.

Eş dost akraba kayırmacılığı, yani yeğencilik, Orta Doğu'da en geçerli ve yaygın yöntemlerden biri haline geldi...

0
30.07.2019 22:23

Salda gölü

Salda Gölü, Burdur'un Yeşilova ilçesinde, ilçe merkezine 4 km uzaklıkta, ormanla kaplı tepeler, kayalık araziler ve küçük alüvyal ovalarla çevrili hafif tuzlu karstik bir göldür. Göller Bölgesi içindeki, dışa akışı olmayan kapalı havzalı yapıdadır.

Uzunluk: 8 km
Alan: 43,7 km²
Yüzey rakımı: 1.140 m

2
10.08.2019 13:58

Yaşlanmayı tam tersine çeviren yöntem geliştirildi

Izpisua Belmonte isimli bir bilim insanı, yaşlanmayı tersine çeviren bir yöntem geliştirdi. Hücresel boyutlarda genleri düzenleyerek belirli izleri silen yöntem, hücreleri başlangıçtaki genç hallerine geri getiriyor ve işlevsel şekilde çalışmalarını sağlıyor.
Juan Carlos Izpisua Belmonte isimli bir genetik bilimci, algınızın sınırlarını zorlayacak bir buluş gerçekleştirdi. Izpisua Belmonte, farelerin genlerindeki izleri silerek tüm hücrelerini daha genç bir hale getiriyor. Başka bir deyişle hücrelerin yaşlandığı bilgisini hücrelerden silerek onları ilk hallerine dönüştürüyor.
Bunu bir fare üzerinde deneyimleyen Izpisua Belmonte, bir gün önce sırt üstü yatarak kelimenin tam anlamıyla ölmeyi bekleyen farenin işlemin ardından hayat dolduğunu belirtti. Neredeyse gençlik çeşmesinden bir yudum almış olan fare, birkaç gün sonra hücre iflası sebebiyle yaşamını yitirdi. Bunun sebebiyse tümörler oldu. Fare, yüksek dozda 'gençlik' almıştı.
Fareye uygulanan işlem, 'yeniden programlama' adında bir genetik değişiklikten ibaret. Vücuttaki 'epigenetik izler' adı verilen izleri silerek geni düzenleyen bu sistemle birlikte bir hücreye daha önceden bir kemik hücresi mi yoksa deri hücresi mi olduğunu bile unutturabiliyorsunuz. Bu işlem, genellikle kök hücre üretimi için kullanılıyor. Ne hücresi olduğunu unutan hücreler, embriyonik aşamalarına geri dönüyor ve istenilen hücre haline gelebiliyor.
Bu işlemin bilinçli ve düzgün bir şekilde kullanılması durumunda hayvanların ve hatta insanların yeniden programlanabileceğini belirten Izpisua Belmonte, işlemin bir çeşit gençlik çeşmesi olduğunu belirtiyor. Yaşlanmayı hücresel seviyedeki moleküler sapmalar olarak nitelendiren Izpisua Belmonte, entropiyle olan bu savaşı daha önce hiçbir bireyin kazanmadığının da altını çizdi.
Yeniden programlama konusunun daha önce klonlama işleminde de kullanıldığını belirten Izpisua Belmonte, yetişkin bir boğadan klonlanan bir buzağıyı örnek gösterdi. Yetişkin boğa ile aynı DNA'nın yalnızca tazelenmiş bir halini taşıyan buzağı, başka bir deyişle aynı DNA'ları yaşlanmaya ilişkin sapmalar olmadan edindi.
Izpisua Belmonte'nin bahsettiği işlemse yeni bir birey üretmeden yaşlanmaya ilişkin sapmaları ortadan kaldırmak. Biz yaşlandıkça hücrelerimizin daha verimsiz şekilde çalışmasına sebep olan sapmalar, yaşlanmamızın birinci sebebi olabilir. Bu sebeple bu epigenetik değişiklikleri yeniden programlamayla birlikte tersine çevirirsek yaşlanma işlemini de tersine çevirebiliriz.
Izpisua Belmonte, tüm bu anlattıklarından sonra epigenetik değişikliklerin size sonsuz bir hayatı vadetmediğini, yalnızca 'son kullanma tarihinizi' biraz daha ertelediğini ifade etti. Kendi açıklamalarına göre insan yaşam süresini 35 ila 50 yıl kadar uzatmak için hiçbir engel bulunmuyor ve 130 yaşına kadar yaşayacak olan kişinin de şu anda aramızda olduğuna inanıyor.
Izpisua Belmonte'nin farelerine yaptığı tedavi, Japon kök hücre araştırmacısı Shinya Yamanaka'nın Nobel ödüllü buluşunu temel alıyor. Yamanaka, 2006 yılında yetişkin insan hücrelerine yalnızca dört adet protein ekleyerek hücrelerin yeni şekillenmiş embriyolar gibi davranmasını sağladı. Yamanaka faktörleri denilen bu proteinler, hücrelerdeki epigenetik izleri silerek hücreye yeni bir başlangıç imkanı sunuyor.
Bu araştırmalar aynı zamanda yeni bir tedavi yöntemini de ortaya koydu. Araştırmanın sonuçlarına göre bir insanın tüm vücudunun gençleştirilebileceğinden bahsediliyor ancak bu işlemin belirli dezavantajları da bulunuyor. Bir hücredeki metilasyon izlerini ve diğer epigenom izlerini yüksek dozda silerseniz hücre kendi kimliğini kaybedebilir. Başka bir deyişle hafızasını tamamen silmiş olursunuz. Bu boş hücreler de ileride işlevsel yeni hücrelere evrilebilir ya da işlevini tamamen yitirebilir. Aynı zamanda kendilerini bir kanser hücresi olarak geliştirebilir ve kişinin tümörler geliştirmesine de neden olabilir.
Izpisua Belmonte, farelere daha az dozda yeniden programlama uygulanması durumunda sonuçların ölümcül olmayabileceğini düşündü. 2016 yılında ekip, progeria ile farelerdeki hücreleri kısmen eski haline döndürecek bir yöntem arayışına girdi. Fareleri, vücutları içerisinde Yamanaka faktörlerini geliştirmesini sağlayacak şekilde düzenleyen araştırmacılar, bu işlemi kontrole almak için bir sistem geliştirdi. Doksisiklin isimli bir antibiyotik erildiği zaman Yamanaka faktörlerini geliştiren fareler, iki farklı gruba ayrıldı.
Izpisua Belmonte'nin laboratuvarında bazı farelere istedikleri zaman doksisiklin içeren bir su verildi. Diğer farelere de haftada iki gün boyunca doksisiklin içeren su verildi. Suyu sürekli tüketen fareler kısa bir süre içerisinde öldü ancak kısıtlı bir şekilde doksisiklinli suyu tüketen fareler %30 daha uzun yaşadı.
Tüm vücudu gençleştirme fikri şu an için biraz uzak bir ihtimal gibi görünse de yaşlılıkla ilgili olan bazı hastalıkların birkaç sene içerisinde durdurulabileceği düşünülüyor. Yamanaka faktörlerini kullanarak epigenetik izleri silen bilim insanlarının yakın gelecekte bu hastalıkları tamamen ortadan kaldırabileceği belirtiliyor.

Kaynak : https://www.technologyreview.com/s/61407

0
08.08.2019 21:28

Asperger sendromu

“Avusturyalı pediatri uzmanı Hans Asperger, 1944'te Kanner'in izlediklerine benzer dört çocukla ilgili bir örnek olay incelemesini yayımladı. Ne var ki İngilizce konuşulan dünyada Kanner psikiyatrideki en etkili kişilerden biri haline gelirken, Asperger'in eserine ilgi sönük kaldı ve 1981'e kadar sadece Almanca yayınına ulaşılabildi. Tıpkı Kanner gibi, Asperger de hastalarının büyük ilerleme gösterebilecek yetide olduğu kanısındaydı. Çoğu durumda yaratıcılığı, son derece gelişkin sanat zevkini ve yaşın ilerisinde kavrayışı kapsamak üzere güçlü yanları olduğunu da saptadı. Asperger'e göre, belgelendirdiği durum, çocuklarını baskı altında tutan ve daha sonra hüsrana uğrayınca içe kapanan üst-orta sınıf insanlarına özgü bir dertti.
Asperger sendromlular çocukluklarından bir hayli konuşkan olurlar; ancak çoğu kez dili kendilerine has bir tarzda kullanırlar. Genellikle normal bilişsel gelişim gösterirler ve biraz beceriksizce olmakla birlikte, insan etkileşimine ilgi duyarlar; Asperger sendromlu genç bir adamın oluşturduğu bir web sitesi, empatiyi "başka bir kişinin hissettiklerini başarıyla tahmin etme" olarak açıklar. Böyle kişiler çoğu kez temel sosyal becerilerden yoksun olurlar; Asperger kendi hastalarını tarif etmek için küçük profesörler terimini ortaya atmıştır. Asperger sendromlu kişilerin genelde klasik otizmli kişilere nazaran, durumlarının daha çok bilincinde olmaları, birçoğunu klinik depresyona sürükler. Çoğu kez iletişimi başlatmak yerine, iletişime daha rahat tepki verirler. Amerikan Psikiyatri Derneği günümüzde bu teşhisi literatürden çıkarma yönelişi içindedir; Asperger sendromlu kişilerin durumunu dosdoğru otizm spektrum bozukluğu, yani ağır otizmli kişileri ve çocukluk dönemi ayrışma bozukluğu gibi diğer bağlantılı teşhisler konulmuş kişileri de kapsayan bir kategori çerçevesinde görme eğilimindedir. Değişen bu yaklaşım, söz konusu teşhisleri açık seçik çizgilerle ayırmanın neredeyse imkansız olduğunu öngörür.”
“ANDREW SOLOMON - ARMUT DİBİNE DÜŞMEYİNCE” adlı kitaptan alıntıdır.

0
08.08.2019 15:15

Dessana kabilesi

Dessana Kabilesi, Güney Amerika’da Brezilya’nin başkentine yaklaşık 5 bin kilometre uzakta Amazon ormanlarının içinde yaşıyor. Kabilenin yaşadığı topraklara Brezilya’nın kuzeyindeki Manaus kentinden bir tekneyle ulaşılabiliyor. Bu kabilenin en şaşırtıcı özelliği ise kabile üyelerinin çok güzel olması.

Dessana Kabilesi
1
08.08.2019 11:46

Erhan Nacar’dan gurbetçilere uyarı: Türkiye’deki varlıklarınızı gizleyin

Sosyal Güvenlik Uzmanı Erhan Nacar, Türkiye’de varlıkları olan gurbetçileri, emekliliğine 1 yıl kala hizmet birleştirmesi yapması gerekenleri, Kurban Bayramı kapsamında ikramiye alacak emekliyi, yurt dışına tatile gidecek vatandaşları ve 18 yaşında çocuğu olan aileler için yapılması gerekenleri sıraladı.

GURBETÇİLER TÜRKİYE’DEKİ VARLIKLARINI GİZLESİN

Türkiye’nin 146 ülke ile ‘otomatik bilgi paylaşımı’ anlaşması imzaladığını söyleyen Nacar, “ Bu kapsamda, Hollanda hükümeti, Türkiye’de mal varlığı olup bildirmeyerek yardım alan gurbetçi Türklerin mal varlıklarına haciz koyabiliyor. Bu uygulamada Hollanda kobaydır ve sistem tutmuştur. Almanya, Fransa, Avusturya gibi ülkelerden de yardım alan Türkler etkilenecektir. Anlaşma olmasaydı diğer ülkelerden örneğin FETÖ’cülerin mal varlıklarına ilişkin Türkiye’de bilgi alamayacaktı. Avrupa’da yaşayan gurbetçiler zor durumda kalınca Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) getirildi işte bu kanunda varlık gizleme var, gurbetçiler varlıklarını gizlesinler” diye konuştu.

“TÜRKİYE’YE DÖNDÜĞÜNÜZDE EVSİZ KALABİLİRSİNİZ”

Başvurudan sonra 28 gün içerisinde varlıkların gizlendiğini söyleyen Nacar, “Sosyal Güvenlik Kurumu’nda (SGK) çalışmalarımız sonucunda bir form hazırlandı. Gurbetçilerimiz bize müracaat ettiğinde 28 gün içerisinde hem tapudaki mal varlıkları hem de SGK’dan almış oldukları emekli maaşları gizlenebiliyor. Bu bilgiler, gizleyen kişiden başka kimseye verilmiyor. O yüzden Avrupalı Türkler varlıklarını Türkiye’de gizlesinler. Hollanda’da yaşıyorsunuz bir gün çıkıp Türkiye’ye tatile geldiniz. Baktınız eviniz artık sizin değil. Hollanda hükümeti eve tedbir koydurmuş ve sattırmış. Böylelikle evsiz kalabilirsiniz lütfen varlıklarınızı gizleyin” açıklamasında bulundu.

HİZMET BİRLEŞTİRMESİ YAPARAK YÜKSEK EMEKLİ MAAŞI ALABİLİRSİNİZ

SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı gibi farklı kurumlarda çalışmış olan vatandaşların emekliliklerine 1 yıldan az kaldığında SGK hizmet birleştirmesi için başvurmaları gerektiğini aktaran Erhan Nacar, “Farklı illerde 25 yıl boyunca çalışan sigortalı, aldığı farklı numaralar kaybolmasın diye hizmet birleştirmesi dilekçesi verebilir. Birçok vatandaş bunu bilmiyor. Böylece kişilerin prim kazançları artacak ve yüksek emekli maaşı alacak. Emekliliklerine 1 yıl kala hizmet birleştirmesi yapmalarını tavsiye ediyorum. 3-4 yıl önceden yapmalarına gerek yok çünkü arada yine çalışma söz konusu olacak. Son 1 yıl kala hizmet birleştirmesi yaparlarsa hem dosyaları toplanmış olacak hem de emeklilik aşamasına geldiklerinde 1-2 ayda emekli maaşı bağlanmış olur” dedi.

EMEKLİYE İKRAMİYE TAVSİYESİ

Yaşlıların ikramiyelerini ve maaşlarını çok beklemeden almaları için önerilerde de bulunan Nacar, “Bayram öncesi emekliye biner lira ikramiyeye alıştık. Bundan ziyade 9 Ağustos’ta Bağ-Kur ve SGK emeklisine de maaşları yatacak. O yüzden ATM önüne erken veya geç saatte gitmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü çok kuyruk olacaktır” ifadelerini kullandı.

YURT DIŞINDA ÜCRETSİZ SAĞLIK KONTROLÜ İMKANI

SGK’nın yurt dışında sağlık anlaşması yaptığı 20’den fazla ülke olduğunu söyleyen Nacar, “Kişi eğer Türkiye’de sigortalıysa ve örneğin tatile Almanya’ya gidecekse o ülkenin formunu alarak onaylatırsa gittiğinde sağlık problemi yaşadığında olanaklardan cebinden para çıkmadan faydalanabilir. ‘Bana bir şey olmaz’ demesinler formu doldurup, onaylatıp yanlarında götürsünler. SGK’nın yurt dışı sağlık bölümleri var hizmet dökümü olarak oraya gitsinler, belli şartları yerine getirirlerse o vatandaşlar sağlık alanında imkanlardan yararlanabilir” diye konuştu.

DOLAR BORÇLANMA TAHAKKUKLARINI BİLGİSAYAR ORTAMINA GEÇİRİN

Nacar, “Eskiden bilgisayar ortamına alınmayan dolar borçlanma tahakkukları yarın kişilerin ellerinden kaybolduğunda bir daha çıkaramazlar. O yüzden o tahakkukları bir şekilde SGK’ya veya bize başvurarak bilgisayar ortamına geçirmek zorundalar. Aksi takdirde kaybolursa böyle bir hakları ve talepleri olamayacak” ifadelerini kullandı.

GENEL SAĞLIK SİGORTASINDAN FAYDALANIN

Devletin geliri olmayanlara vatandaşlara ve çocuklarına Genel Sağlık Sigortası kapsamında baktığını dile getiren Sosyal Güvenlik Uzmanı Erhan Nacar, “Sadece 75 lira yatırarak hem annenize, babanıza hem de eşinize, çocuğunuza bakabiliyorsunuz. Belediyelerin ‘sağlık sigortası yapacağız’ söylemi emeklilikte yaşa takılanları sanki başka bir maksatla kullanmaktır diye düşünüyorum. Çünkü bu insanlara zaten devlet bakmak zorundadır” dedi.

“ÖDEYECENİZ TARİHLERİ MUTLAKA BİLDİRİN”

Yurt dışında yaşayan vatandaşların Türkiye’den emekli olmak için yeni çıkan yasadan yararlanarak  ‘yurt dışı borçlanma formu’ doldurduğunu söyleyen Nacar, “Onlara borçlanma tahakkukları gelecek, ödeme yapmadan önce ödeyecekleri tarihleri mutlaka belirtsinler. Eğer tarihleri belirtmezlerse, kafalarına göre para yatırılarsa o zaman aylıkları bin, bin 500 liraya düşer. Yüksek aylık almak istiyorlarsa ilgili kuruma gidip ödeyecekleri tarihlerin dilekçesini gönderip 2 gün sonra ödemeleri yapsınlar” uyarısında bulundu.

18 YAŞINA GİREN ÇOCUĞUNUZA SİGORTA YAPIN

Erken sigortalı olmanın önemine de dikkat çeken Nacar, “Ayrıca 18 yaşını doldurup Avrupa’da yaşayan gençler var. Her zaman söylüyorum erken sigortalı olun. 18 yaşına giren çocuklarınızı sigortalı yaparsanız emeklilikleri de erken olur. 18 yaşında şimdiden sigortalı olan gençler 62-63 yaşında emekli olabilir” diye konuştu.

0
Umit frigs paylaştı

RTÜK'den sonra Netflix

0
07.08.2019 15:41

Seyirci kalmanın natomisi

Yolda yürürken birisi sizi kenara çekip boğazınıza bir bıçak dayasaydı, kaç kişi bu duruma şahit olsa kurtulma şansınız daha yüksek olurdu? Bir? On? Yüz?

Tarihte karşılaşılmış bazı dramatik olaylar ve bu olaylardaki esrarı çözebilmek için çeşitli deneyler yürütmüş olan sosyal psikologlar, tek bir şahit olmasının onlarca şahit olmasından daha avantajlı bir durum olduğunu söylüyor.

İlk olarak 1964 yılında gerçekleşen “Kitty Genovese” cinayetinden yola çıkılarak ortaya konan ve “Seyirci Etkisi” olarak anılan bu durumun tam olarak tahlilini yapmak zor, ancak bir fenomen olarak hayatımızda yer aldığı da bir gerçek…

The New York Times: “Biz nasıl insanlarız?”

“Komşuların bizi gördüğünü fark ettim ve çekip gidecektim, ama hepsi korku içinde pencerelerini kapattılar ve uyumaya gittiler, ben de rahatça işimi gördüm”

Yukarıdaki sözler Winston Moseley isimli bir seri katile ait. Yakalandıktan sonra polis tarafından alınan itirafnamede geçiyor

Catherine “Kitty” Genovese 1964 yılının 13 mart sabahı saat yaklaşık 3:20 cıvarında çalıştığı kafeden çıkıp arabasına bindi. Evinin 100 adım mesafesindeki otoparka arabasını park etti. Sokak lambasının altına geldiğinde bir adam Genovese’yi yakaladı. Kadın bağırmaya başladı. Hemen yakındaki on katlı apatmanda ışıklar yandı. Kadın “Beni bıçakladı Tanrım yardım edin”diye bağırdı. Apartmandaki pencerelerden biri açıldı. Bir adamın ‘kızı rahat bırak ‘diye bağırdığı duyuldu. Saldırgan apartmana doğru baktı, omuzlarını silkti geri sokağın başına kadar yürüdü. Kadın güçlükle doğruldu. Apartmandaki ışıklar tekrar söndü.

Saldırgan geri gelip kadını yeniden bıçakladı. Bayan Genovese “Ölüyorum, Ölüyorum” diye bağırdı tekrar. Etraftaki apartmanlarda ışıklar tekrar yandı. Saldırgan arabasına yönelerek uzaklaştı. Bayan Genovese yavaş yavaş doğrulmaya çalıştı. Şimdi saat 3:35 ‘ti. Saldırgan son kez geri döndü. Onu evinin merdivenlerinde yakaladı. Üç kez daha bıçakladı. Öldürücü darbeyi vurmuştu artık. Saat 3:50’de polis olay hakkında ilk telefonu almıştı. Hızlı bir şekilde olay yerine geldiklerinde Bayan Genovese çoktan ölmüştü. Arayan bir erkekti ve polise bir arkadaşı ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra haber vermişti. Daha sonraki ifadesinde olayın içinde yer almak istemediğini beyan etmişti.

The New York Times gazetesi, cinayeti 27 Mart 1964 tarihli nüshasında yukarıdaki şekilde aktarmıştı.

“Başımıza iş almayalım…”

Böylesine trajik bir olayla karşılaşsanız ne yaparsınız sorusunun cevabının polisi aramak olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat o gece işler tam olarak düşünüldüğü gibi ilerlememişti. Polise zamanında ihbarda bulunulmamış, meskun mahalde gerçekleşen ve yaklaşık yarım saat süren acımasız bir saldırı hiçbir müdehale ile karşılaşmadan sonlanmıştı. En az cinayet kadar tüyler ürpertici olan bu ayrıntının sebepleri nelerdi peki? Sözkonusu bir insanın hayatı iken nasıl bu kadar duyarsız olunabilmişti?

Tanıklardan bazıları olaya şahit olduğunu doğrulamış fakat basit bir taciz olayı veya sarhoş birkaç serseriden kaynaklanan sesler olabileceğini düşünerek üstünde durmadıklarını beyan etmişlerdi. Gazetelerde haber duyurulurken polisi arayanların olduğu fakat arayanların hiçbir bilgi vermeden telefonu kapattığı yazıyordu. O günlerde Amerika’daki acil telefon numarası olan 911 aranıldığında bazı belli başlı kişisel bilgiler soruluyor bu bilgileri yanıtlamak istemeyen görgü tanıkları, gördüklerinden emin olmadıkları gerekçesiyle telefonu kapatıyordu

Aslında ilk saldırı anı Kitty Genovese’nin iki komşusu tarafından görülmüştü. Bu tanıklardan biri olan Andree Picq, yerde yatan bir kadın gördüğünü doğrularken ifadesinde kadının bir erkek tarafından dövüldüğünü gördüğü beyan etmişti. Ikinci saldırı ise bir görgü tanığı tarafından kadının yere düştükten sonra ayağa kalkarak çantasını aradığı şeklinde tarif edilmişti. Kadının canına kastedildiğine dair herhangi bir emare görgü tanıklarının ifadesinde yer almamıştı. History Channel, konu ile ilgili belgeselinde olay anınında maktülün ayağa kalktıktan sonra sendeleyerek yürümeye başlamasını görgü tanıklarının tarif ettiği şekilde anlatmıştır. Tanıklar Genovese’nin yürüyerek bir ara sokağa (kendi oturduğu apartmanın girişinin olduğu sokak) saptığını ve kesintisiz bir şekilde olayı izleyemediklerini ifade etmişlerdir. 6 tanık yeminli ifadelerinde bayan Genovese’nin çığlıklarını duymadıklarını belirtmişlerdi. Yardım çığlığını duyan Robert Mozer adlı tanık çığlıkların ne anlama geldiğini tam çıkaramadığını, camı açarak “kadını rahat bırak” diye bağırdıktan sonra adamın arabasına koştuğunu ve bunun üzerine çığlıkların kesildiğini beyan etmiştir.

Saldırgan yakalandıktan sonra soruşturmayı yürüten polis dedektifi Albert Seedman konu ile ilgili seslerin kesilmesi üzerine sokakta her zaman olabilecek bir tatsızlığın yaşandığını ve sonlandığını düşünen tanıkların yataklarına geri dönmüş olabileceği ihtimalinin gözden kaçırlmaması gerektiğini belirtmiştir. Gece bilinçlerinin tam açık olmadığı bir saatte duymayı beklemedikleri bir çığlığın kaynağının ölümcül bıçak darbeleri olduğunu kavrayamamaları akla yatkın görünmektedir. Madalyonun öteki yüzünde ise çığlığa yol açan sebebin nedenine dair kesin bir sonuç alınmadığı, belki de yeterince çaba gösterilmediği görülmektedir.

Seyirci etkisi

Sadece 1964 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde on bin civarında cinayet olayı yaşanmıştı. 13 Mart 1964’teki bu elim saldırı da bu cinayetlerden biriydi ve 28 yaşındaki Catherine Genovese adlı kadının hayatına mal olmuştu. Onu öldüren katil Winston Moseley, 29 yaşında, evli ve iki çocuğu olan ve daha once hiçbir suç kaydı olmayan bir seri katildi ve bu olayı 17 bıçak darbesiyle gerçekleştirmişti. (Moseley’in bir seri katil olduğu bu olaydan çok sonra, 1968’de hırsızlıktan yakalandığında açığa çıkmıştır. Moseley, Kitty’den başka iki kişinin daha katilidir.)

Olayın gerçekleşme biçimi ise kısa sürede haberlerde yer bulmuş kamuoyunun dikkati çekti. New York Times haberi “biz nasıl insanlarız” manşetiyle duyurmuş ve A.M. Rosenthal isimli yazarı da “Hastalığın Adı Duyarsızlık” başlığı taşıyan bir yazı kaleme almıştı.

1968 yılında John Darlet ve Bibb Lateen adlı sosyal psikologlar olayı derinlemesine araştırmaya yönelik bir çalışma başlattılar. Acil durumlarda seyircilerin davranışını analize yönelik on iki yıl süren yaklaşık elli adet deney tasarlanmıştı. Bu deneyler ile seyircilerin acil durum karşısında ne kadar çabuk müdehale ettikleri, hangi şartlar altında müdehale etme kararı aldıkları gibi soruların yanıtları aranmıştı. Araştırmaların sonunda seyircilerin müdahale olasılığı ile seyircilerin sayıları arasında ters orantılı bir ilişki olduğu ortaya konmuştu.

2008 yılında ise Mark Levin adlı sosyal psikolog bir başka şiddet senaryosu ile yaptığı çalışmalarda farklı parametreler kullandı. Deneylerinde seyircilerin birbirlerini tanıyor olmaları ve saldırıya uğrayan kişiye sosyal statü açısından hissedilen yakınlık durumu gibi parametrelerin müdahale etme ihtimalini artırdığı sonucuna ulaştı.

Bir başka çalışma erkeklik güdüsü ile korelasyon üzerine yapıldı, daha maskülen baskın karaktere sahip olan seyircilerin müdahale etme olasılığının potansiyel utanma duygusunda dolayı daha yüksek olduğu saptandı.

Seyircilerin müdahalesiz kalmasının birçok nedeni olduğu söylenebilir. Fakat araştırmacılar sosyal etki ve sorumluğun yayılması olarak kategorize edilebilecek iki başlığın üzerinde durmuşlardır.

Sosyal etki başkalarının acil durumu izlediği bilgisine sahip olması durumunda ortaya çıkar. Seyircinin bireysel olarak müdahale etmemesi ve gruptaki herkesin aynı şekilde düşünmesi müdahalenin gecikmesi, belki de hiç yapılmaması sonucunu doğurmaktadır.

Bir diğer başat neden olan sorumluluğun yayılması da seyircilerin gruptaki diğer kişilerce müdahale edilmemesi durumunda sorumluluk hissini bireysel olarak daha aza indirmesi neticesinde oluşur.

Bir başka neden de seyircinin müdahale etmeyeye yetkin olup olmadığını sorgulamasıdır. Örnek olarak seyirci duruma göre müdahalenin bir polis memuru veya doktor gibi nosyonlara sahip yetkin kişilerce yapılması gerektiğini düşünebilmektedir.

2007 yılında Robert Thoronberg tarafından yapılmış bir başka çalışmada çocuklarda da seyirci etkisi gözlenmiştir. Çocukların sıkıntı içine düşen sınıf arkadaşlarına yardım etmemeleri, sıradanlık hissi, çekingenlik, çoğunluğu takip etmek, sorumluluğun yayılması etkisi nedenleri ile açıklanmıştır.

Seyirci etkisinin görüldüğü başka örnekler

16 Haziran 2008‘de Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyaletinde Sergio Aquiar adlı bir şahıs, bir yol kenarında aralarında arkadaşları, ailesi ve içinde bir itfaye şefinin bulunduğu bir grubun önünde iki yaşındaki oğlu Axel Casian’ı döverek öldürmüştü. İzleyicilerin donmuş bakışları arsında kendi oğlunu tekmeleyen adam en sonunda bir polis tarafından başından vurularak öldürülmüştü.

10 Nisan 2010 ‘da New york Queens’te Hugo Alfredo isimli şahıs sokak ortasında bir hırsız tarafından bıçaklanarak yaralandı. Yaklaşık bir saat yerde yatan adama yanından yaklaşık 25 kişinin geçmesine rağmen hiçbir yardım ya da destek görmedi. Hatta yanından geçen bir kişi adamın fotoğrafını çektikten sonra yoluna devam etti.

13 Ekim 2011’de Çin’in Foshan şehrinde Wang Yue adlı iki yaşındaki küçük kız dar bir sokakta yürürken bi kamyonetin çarpması sonucu yere düştü. Kamyonet sürücüsü durmak yerine yoluna devam etti. 18 kişi kızın yerde yattığını gördüğü halde hiçbir müdahalede bulunmadan yoluna devam etti. Bu sırada yolda yatan kıza sokaktan geçen bir kamyonet tekrar çarptı. Ilk müdehaleyi yapan kişi kızı kaldırıma çıkararak olay yerinden uzaklaştı. Tam yedi dakika sonunda bir kadın küçük çocuğu kucağına alarak hastaneye götürdü. Tüm bu olanlar yakındaki bir işletmenin güvenlik kamerası ile tesadüf eseri kayda alındı. Yazının sonunda yer alan videodan tüyler ürpertecek bu ilgisizliği seyredebilirsiniz.

Abartı mı, yanılsama mı, gerçek mi?

American Psycologists adlı dergide 2007 yılında yayımlanan bir yazıda Genovese Sendromu olarak literatüre geçen Genovese cinayetinin medya tarafından oldukça dramatize edildiği yorumunda bulunuldu. 1985 yılında Pensilvanya Üniversitesi’nden Prof. Lance Shotland, Genovese olayındaki izleyicilerin normal bir davranış gösterdiklerini, kafaları karışmış, korkmuş ve ne olduğu konusunda emin olmayan insanlar oldukları yorumunda bulundu.

Nihayetinde Genovese olayında bir seyirci etkisi olup olmadığı konusunda net bir kanıya varılması güç görünüyor. Ne var ki olayın seyirci etkisi, sosyal etki, sorumluluğun yayılması kavramları ile tanışmamıza sebep olduğu açık.

Peki izleyici etkisinde izleyicilerin sadece acil bir durumla karşılaşmış olmaları gerçekten sorumluluk yükler mi ? Yüklemeli mi? Gerçekten de vergisini ödeyen bir vatandaş için bu gibi konuları güvenlik güçlerinin yetki alanında görmesindeki beis nedir?

Kral çıplak öyküsünü hepimiz biliriz. Üzerinde hiç giysi olmadan halkını selamlayan kralın içine düştüğü komik durumu dahası hiç kimsenin bunu krala söyleyememesi gülümsetici bir öykü olarak anlatılagelinir. Fakat seyirci etkisi her zaman böyle gülümsetici sonuçlar ortaya çıkartmıyor. İnsanlar kralların çıplak değil despot, zalim olduğunu söyleyemediği dönemler yaşamışlardır. Neredeyse bütün inanç sistemlerinin ortak paydası olan haksızlığa zulüme karşı davranmak modern zamanlarda gittikçe gözümüze daha çok batmakta.

Bir başkasına yönelen tehditin hemen yakınlarında bulunmanın belli bir korku yaratacağı kabul edilebilir. Prof. Lance Shotland ‘ın vurguladığı üzere böyle bir durumda müdehale etmemek bir insanın anormal olduğu anlamı içermez. Fakat iki yaşında daha yürümeye yeni başlamış bir çocuğun, bir insanın yerde yatarken yanından geçmek tarif edildiği üzere “anonimleşmek”, ya da daha gündelik bir deyimle duyarsızlaşmaktır.

Belki de insan hayatına verilen değer nüfusun artması ile ters orantılı olarak düşüyor. Bireysellik gittikçe ön plana geçiyor. Yukarıdaki geçen dramatik olayların hepsinde söz konusu bir insanın hayatı. Ünlü fransız edebiyatçı Andre Malroux “Bir hayat hiç birşey değildir, hiç birşey de bir hayat değildir” demiş. Belki de insan hayatını temel alan bir sorumluluk bilinci geliştirmek ve tüm bu olayları bu kapsamda değerlendirmek, medeniyetimizin “insani” yönünü arttırmamız için esas teşkil edecektir.

Konuk Yazar: Ömer Cansızoğlu
Kaynak. Açık Bilim
Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi, İktisat Bölümü’nden alan Ömer Cansızoğlu Açık Bilim Radyo Programı sunucularındandır. Ekonomi, tarih, siyaset bilimi ve sosyal psikoloji ile ilgilenir.

0