Popüler

Bugün en çok okunan başlıklar
25.08.2019 13:13

Ferruccio Lamborghini

Ferruccio Lamborghini, İtalyan araba üreticisi Lamborghini markasının kurucusudur.

Doğum tarihi: 28 Nisan 1916, Renazzo, İtalya
Ölüm tarihi ve yeri: 20 Şubat 1993, Perugia, İtalya
Doğum: Ferruccio Elio Arturo Lamborghini; 28 Nisan 1916; Cento, İtalya
Eş: Clelia Monti (e. ?–1947)
Torunlar: Elettra Lamborghini, Ferruccio Lamborghini, Lucrezia Lamborghini, Flaminia Lamborghini, Ginevra Lamborghini
Çocuklar: Tonino Lamborghini, Patrizia Lamborghini

Çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1944'te İtalyan hava kuvvetlerine katıldı. Daha sonra İngilizlere savaş esiri düştü. İngilizler onu motor bölümünde çalıştırdı ve bu esaret ona otomobiller hakkında eşssiz bilgiler kazandırdı.

Savaşdan sonra köyüne dönüp köylülere yönelik traktör tasarlamaya başladı. Yani Lamborghini ilk olarak traktör üretiyordu.

Traktör işinden zengin olunca, spor arabalara merak saldı ve Ferrari ile tanıştı. Aracında vitesinde yaşadığı sorunu için kurucu enzo ferrari ile görüşmek isteyince olumsuz yanıt aldı.

Enzo Ferrari'nin; o traktör üretmeye devam etsin spor arabaları bana bıraksın demesi üzerine Bugunki Lamborghini firması doğdu.

0
25.08.2019 02:19

Valhalla

İskandinav mitolojisinde ve en tanınmış Tanrı olan Odin'in hakim olduğu Asgard'da bulunan 540 odalı görkemli ve muazzam bir salon.

Valhalla'da ölüler, Einherjar olarak bilinen savaşta ölenlerin yanı sıra Ragnarök olayları sırasında Odin'e yardım etmeye hazırlanan Cermen mitolojisinin birkaç efsanevi kahramanının arasına katılır . Salon yükselmeden önce altın Glasir ağacı ve odanın tavanı altın kalkanlarla kaplıdır. Eikþyrnir geyiği ve Heidrun keçisi gibi salonun çevresinde birkaç yaratık yaşıyor. Her ikisi de Valhalla'nın tepesinde ve Læraðr ağacının yapraklarını tüketiyor.

3
25.08.2019 01:44

Süper lig yayın hakları

Arkadaşlar süper lig maç özetleri için hiç bir kanal (şifreli kanallar hariç) yayın yapmıyor mu yoksa ben mi bulamıyorum ya deli olcam maç özeti izleyemiyorum boş boş yorum yapıyorlar nedir bu saçmalık bilgisi olan var mı ya..

0
25.08.2019 01:15

Turing testi ve sanat hakkında

Fotoğraftaki eser kara kalemle çizilmiş hiper realist bir eser.
Beyninin görsel bölümü diğer insanlardan biraz daha fazla gelişmiş dünyaya gelirsen hiper realist ressam olman çok da zor bir iş değil.
Tabi tek başına yetenek yetmez ,eğitim almak, tekniğe hakim olmak da şart.
Elbette bu eserde de soyutlama var. Son duruşmada 3 boyutlu bir varlık 2 boyutlu bir zemine resmediliyor.
Ama sanat temelde yorumlama ve soyutlamadır.
Böyle olmasaydı en iyi ressamlar pikseli en yüksek olan fotoğraf makineleri sayılabilirdi.
Son yüzyılın en büyük resim dahilerinin çoğu ya sürrealist yada gerçeküstücü tarzda eserler üretti.
Bu konunun yapay zekayla da bir alakası var.
Bana göre genel yapay zekanın yetkinliğini ölçmek için "turing testi" yetersiz.
Kanımca yapay zeka ne vakit kendi zihninin ürünü olan ve insanın gözlerini yaşartan bir roman,bir şiir yazabilir,şarkı besteler veya resim çizebilirse işte o zaman testi geçmiş sayılmalıdır.

Turing testi ve sanat eseri
0
25.08.2019 01:05

İlk Türk füzesi

Asırlar önce gökyüzüne dalıp, oradaki şekilleri bayrağına işleyen bir kültürün, bugün gök ve uzay bilimlerinden bu kadar kopuk olması hepimize oldukça şaşırtıcı geliyor değil mi? Yükselmek bir yana, sürekli alçalmanın nedenini; on yedinci asırda yaşamış olan Lagari Hasan Çelebi’den, Vecihi Hürkuş’a, Nuri Demirağ’dan, Kirkor Divarcı’ya kadar bu yolda başarılı çalışmalar yapmış fakat hep görünmez eller tarafından önleri kesilmiş değerli insanlarımızın hayatlarına baktığımızda anlayabiliyoruz.
Bu yazımda arkadaşlarıyla birlikte, günümüzde bile yapılacak olsa ülkedeki herkes tarafından çılgınca karşılanacak büyük işlere imza atan Kirkor Divarcı ve Bandırma Füze Kulübü’nün hikayesine gidelim.

Yıl 1959… Dünyanın ilk yapay uydusu Sputnik’in uzaya gönderilmesinden 2 sene sonrası. Bandırma’da, yıllardır akılları uzay ile meşgul olan ve Sputnik’in uzaya gönderilmesinden sonra iyice heyecanlanan bir grup lise öğrencisi, Türkiye’de daha önce eşi benzeri görülmemiş çılgınca bir işe imza atarak, okullarında Bandırma Füze Kulübü’nü kurdular. Bu gençler, oldukça kısıtlı imkanlara rağmen hemen işe koyuldular. İnsanların ilgilerini uyandırmak amacıyla, okullarda kişisel olarak atom enerjisi, dış dünya, roket ve füzeler konularında konferanslar verdiler.

Güngör Gezer, Artuğ Sayıner, Osman Caran, Atilla Yedikardeşler ve Adnan Zambak isimli beş gencin kurduğu, ilk bakışta ilginç olsa da kaybetmeye mahkum bir oluşum olarak görünen bu kulüp, daha sonra katılan gençlerin üst düzey teknik bilgisi ve hummalı çalışmasıyla gerçekten füze tasarlayabilecek duruma geldi. Bir süre sonra Bandırma Füze Kulübü liseden ayrılarak “Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği” ismiyle resmiyet kazandı.
10 Ekim 1959 tarihine gelindiğinde ekip ilk füzesini fırlatmaya hazırdır. Bir metre boyunda, 10 santimetre çapında ve üç kilo ağırlığındaki Bernark tipi bu füze, yaklaşık 40 metre yükseğe çıktıktan sonra denize çakılır. Aynı yıl yapılan ikinci atış denemesi de başarısızlıkla sonuçlanır. Bu başarısız sonuçların ardından gençleri küçümseyici haberler yapılır. O dönemde Cumhuriyet Gazetesi yazarı olan Cevat Fehmi Başkurt, 10 Şubat 1960 tarihli yazısında gençlerin durumundan şu şekilde bahseder: “Gençler darılmasınlar. Bizlere biraz hak versinler. Onlar başka dünyalarda yaşıyorlar. Halbuki biz, daha bu dünyadaki meselelerimizi halledemedik. Durun bakalım. Parti kavgaları bitsin. Cezayir meselesi sona ersin. Kıbrıs’ta cumhuriyet ilan edilsin. Seçimler yapılsın. Kongreler tamamlansın. Elbet füzelere de sıra gelir.”
Gazetelerin yanı sıra insanlar da nerede görseler, “N’aber füzeciler, hani Ay’a gidiyordunuz?”, “Füzeci ağabey, dikkat et cebinde patlamasın!”, “Gazoza bak, senin füzenden iyi patlar.”gibi sözlerle alay ediyordu. Bir yandan maddi sıkıntılarla boğuşan gençler, bir yandan da konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan bu alaycılara kulaklarını tıkayarak çalışmalarını sürdürmeye çalışırlar.
Alaycı kesime nazaran az da olsa, gençlerin çalışmalarının Türkiye için oldukça önemli olduğunu düşünen insanlar yok değildir. Derneğe desteğini hiçbir zaman esirgemeyen bu kişilerden Kenan Kurtkaya’nın “İlk Türk Füzeciler” başlıklı yazısı şöyledir:“Sene 1959… Bandırma’dayız. Sakal ve bıyıkları yeni terlemeye başlayan genç, önündeki kağıtlara eğilmiş mütemadiyen çiziyor, şekiller yapıyor, bir eli başında hesaplıyor, esmer esmer düşünüyor. Fakat teşvik ve yardıma bu çevre tarafından, garip tezatlar arz eden şekillerde (alayla) karşılandılar. Alay edip peşlerinden güldüler. Günlerini, evet en mesut ve gamsız günlerini, memleketleri için, ilim için harcayan bu gençler, ne acı ve ne garip bir tecelli ile karşılaştılar. Sayın Türk büyükleri; yaratıcı idealistlerin bu çırpınan başarılarına yardım edelim. Bu küçümsenemeyecek bir olaydır.”
1960 yılının şubat ayında üçüncü denemelerini yaparlar. İki kademeli ve otomatik ateşleme sistemine sahip, 10 santimetre çapında, 1,5 metre boyundaki füzeyi 750 metre yüksekliğe fırlatmayı başarırlar. Bir avuç gencin bu başarısı yabancı basında da büyük yankı uyandırır; Amerika, Hollanda ve İtalya’da uzay çalışmaları ile ilgili dergilerde yer alırlar. Amerika Basın Ataşeliği, Amerika’da yayınlanmak üzere dernek başkanı ile röportaj yapar.
Füzeci gençler artık ülkelerini yurtdışında temsil etmenin verdiği özgüvenle hareket ederler. Bu dönemde derneğin adı “Bandırma Havacılık ve Astronomi Roket Kulübü (BHARK)” olarak değiştirilir. Başarılar geldikçe derneğe üniversiteliler, uzmanlar, akademisyenler katılır. O dönemde derneğe katılanlardan biri de İTÜ Makine Mühendisliği’nde görev yapan akademisyen Kirkor Divarcı’dır. Hayali; kendi tasarladığı Marmara-1 isimli roketi fırlatmak olan Divarcı, nişanlısı ile biriktirdikleri 400 lirayı hiç düşünmeden füze için kullanacak kadar gönül vermiştir bu işe. Projesinin İTÜ tarafından onaylanmasının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri ile temasa geçilir. Ordunun da desteğini alan Kirkor, ekibiyle birlikte gece gündüz çalışır ve 30 Ağustos 1962’de yani Zafer Bayramı’nda fırlatılması kararlaştırılır.

O gün geldiğinde, halkın ve basının heyecanlı bakışları arasında, bu zamanda bile çılgınca karşılaşacak bir olay gerçekleşmiştir: Üzerinde Türk bayrağı olan, 1 metre 33 santimetrelik, 1,5 kilogramlık ilk Türk füzesi Marmara-1 gökyüzünde süzülmektedir. 920 metre yüksekliğe çıkan füze, bazı teknik aksaklıklar ve şanssızlıklara rağmen, gökyüzünü zorlayan “ilk gerçek füzemiz” olarak tarihe adını yazdırır.vadeden çalışmaları sayesinde zamanla daha da güzel gelişmeler
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Hamdi Varoğlu, 2 Eylül 1962 tarihli yazısında, gençlerin bu büyük başarılarına yapılan alaycı eleştirilere ve ilgisizliğe şu satırlarıyla karşı çıkar: “El alem gökleri fethetti, fezada dolaşmadık bucak bırakmadı, yakında Merih’e Ay’a, sonra belki öteki yıldızlara, sabah kahvesine gider gibi seyahat tertip edecek. Biz beri tarafta, bu işi merak edip sırrını keşfetmeye çalışan gençlerimize ilgi yerine uçak mezarlığı gösteriyoruz. Asıl utanç verici başka bir şey daha var: Bandırmalı gençlere en çok yardım eden Amerika Füze Kulübü imiş. İlgi yok, yardım yok, ama el birliği ile işin alayındayız. Hezarfen Ahmet Efendi’den bu yana bir arpa boyu yol alamamışız diyeceğim geliyor.”

Kirkor Divarcı’nın ve bu işe gönül vermiş idealist gençlerin umut yaşanır. Marmara-1’den sadece dört gün sonra Marmara-2 büyük bir başarıyla fırlatılır. Füze 822 metre yüksekliğe ulaşmış, toplamda ise 15 kilometre yol kat etmiştir. Aynı zamanda bu başarılı denemeyle ekip, amatörler arası füze yarışında Amerika ve Almanya’nın ardından dünya üçüncüsü olur. Bu büyük başarı, her tarafta konuşulur, aynı zamanda devletin ve ordunun da dikkatini çeker. Dönemin Cumhurbaşkanı ve Genel Kurmay Başkanı ekiple görüşür, destek sözü verirler. Bu destekler ekibi yeni projeler, daha güçlü, daha uzağa gidebilen roketler yapmak için oldukça motive eder.

Ekip artık neredeyse her hafta yeni bir atış denemesi yapmaktadır. Marmara-2’yi, Hürriyet-1 ve Hürriyet-2 füzeleri izler. Marmara-3 denemesinde füze havalanamaz. Uzun bir aradan sonra gelen bu başarısız sonuç, ekibin canını sıksa da şevkini kırmaz. Daha da hırslanarak, Marmara-4’ü yaparlar. Büyük bir fiyasko olan Marmara-3’ün aksine, Marmara-4 tam 5415 km yükseğe çıkarak müthiş bir başarı sağlar. Ekip, bu başarısından dolayı Hava Üs Komutanı Albay Halim Menteş tarafından tebrik edilir. Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in ise ekibe mesajı şöyledir: “Sizi yolunuzdan döndürmek isteyen kişiler bulunacaktır. Onlara içinizdeki, Türk milletine has, yapılmayacak gibi görünen şeyleri yaptıracak olan imanınızla cevap veriniz.”
Her şey güzel gidiyor, Kirkor ve ekibinin kendine güveni, moral ve motivasyonu her geçen gün artıyordu. Sürekli değişik projeler ortaya çıkartmaya başladılar. Sirius, Vega, Aktrüs, Ata-1, Uçan Türk bu projelerden bazılarıydı. İçlerinde en heyecan verici proje nitekim Aktrüs idi. 500 kilogram ağırlığında ve 4 metre uzunluğundaki bu roketle uzaya canlı gönderilmesi düşünülüyordu. Kapsülüne koyulan farenin hareketleri yol boyunca takip edilecek, roket 150 kilometreye ulaşınca kapsül ayrılacak, ayrılan kapsülden düşen fare paraşütle dünyaya inecek, böylece farenin durumu görülebilecekti. Aktrüs’ün yanında Vega da oldukça iddialıydı. 300 kilogram ağırlığında, 3,6 metre boyundaki roketin menzili 410 kilometre olarak tasarlanmıştı. 2017 yılı içinde Sinop’ta yapılan ve yere göğe sığdıramadığımız yerli füze denemesinin menzili 280 kilometredir. Elli senede bırakın bir arpa boyu yol gidebilmeyi, daha da geri gittiğimizi görmek ne kadar hazin, değil mi?

Bu başarılar, Türkiye’nin gelişmesini istemeyenleri rahatsız etmiş olacak ki, bir anda destekler çekilmeye, her şey tepetaklak olmaya başlar. Kulüp, önce 60’lı yılların gergin siyasi ortamından nasibini alır. 1966 yılında havacılık sergisinde sergiledikleri, Amerika Haberler Merkezi tarafından hediye edilen X-35 uçağının maketi sebebiyle bazı gazeteciler tarafından Amerikan propagandası yapmakla suçlanırlar. Kulüp başkanı Artuğ Saygıner, bu kötü suçlamalara şöyle cevap verir: “Bazı çevrelerce açtığımız sergi dolayısıyla ‘Amerikan propagandası yapmak’ isnadını şiddetle reddederiz. Sergiden gayemiz, en kültürlü kişilerce bile bilinmeyen, modern feza çalışmalarını halkımıza göstermekten ibarettir. Biz ne Amerika emperyalizmini, ne de Sovyet sosyalizmini tanıyoruz. Tek ışığımız, Türk milletinin senelerce köle olarak kullandığı devletlerden olan teknik geriliğini gidermek için ilk adımı atmamız ve Türk milletinin yüceliğidir.”
Bu da yetmezmiş gibi, ekibin beyni olan Kirkor Divarcı’nın evinde bilinmeyen bir sebeple yangın çıkar ve projelere dair tüm yazılı belgeler, planlar ev ile birlikte kül olur. Olay için şanssızlık denir ve üzerine hiç gidilmez, hala da aydınlatılmış değildir. Emekleri boşa giden Divarcı olaydan çok etkilenir, adeta hayata küser ve çalışmalarına bir daha başlamamak üzere son verir. Devamında da ekip hızla dağılır. Kısıtlı imkanlarına, tüm alaycı eleştirilere rağmen, uzay konusunda büyük işler yapan, Amerika, Almanya, Rusya ile yarışan ekipten geriye sadece birkaç gazete kupürü ve hayata küsen Kirkor Divarcı’nın unutulan hikayesi kalır.
İnsan ister istemez düşünüyor; bu karanlık olaylar olmasaydı eğer; bugün yine hava savunmamız için milyonlarca dolar harcar mıydık?

Kaynak: http://savunmasanayi.org/bandirma-fuze-kulubu-ve-ilk-turk-fuzesi/

0
25.08.2019 00:54

Amazon ormanları günlerdir yanıyor

Devlet başkanlığını ele geçirmiş bir CIA elemanı olan Bolsonaro ise ormanı çevreciler yaktı diyor. Kendisi seçimlerde amazonu maden şirketlerine ve tarımsal tekellere açma vaadinde bulunmuştu. Dünyadaki oksijenin 5'te 1'ini tek başına üreten bir ağaç toplumundan bahsediyoruz. Eğer yok olursa, insanların kitleler halinde ilaçsızlıktan ölmesine kadar varacak ve çeşitlenecek bir dizi kalıcı, geri dönüşü olmayan felaket dünyayı bekliyor. Bolsonaro uşağı "Brezilya'nın yangınla mücadele edecek kaynağı yok" yalanına başvurarak ormanların yok olmasının önünü açtı. Bizde de çok kirli işler dönüyor. İzmir yangınında görev alan bir pilot otel odasında ölü bulundu. Yanan alana Kanada şirketi madencilik için ruhsat almış idfiaları ortalıkta dönüyor. Bu mevzunun üstü güzelce örtülecek. Kısacası sağcılar dünyaya savaş açıyor. Dünya da sağcılara ve kapitalizme savaş açmalı.

0
25.08.2019 00:08

Namaz

Salah (Namaz)

Salah ya da Salat, İslamın beş şartından biridir. Şartları, prosedürleri ve zamanları olan zorunlu bir İslam ritüel duadır. Müslümanlar duadan önce yıkanmalıdırlar; bu yıkanmaya "Wudu" (Abdest) denir.

İslamın beş şartının çoğu Kuranda yoktur. Dolayısıyla Kuran, günde 3 vakit namazdan bahseder: Bunlar (Nur 58 ve Bakara 238) Salat al-Fajr(Sabah Namazı), Salat El-İsha(Yatsı Namazı) ve Salat El-Wusta(Orta Namaz, Alimler Al Zuhr(öğle namazı) olduğunu söyler)'dır. Günde 5 vakit namaz Hadislere göre belirlenmiştir. Bu namazlar ve emredilen vakitleri şunlardır:

1. Salat Al Fajr - Güneş doğarken, şafakta kılınır.
2. Salat Al Zuhr - Asr'dan önceki vakit kılınır.
3. Salat Al Asr - Öğleden sonra kılınır.
4. Salat Al Maghrib - Güneş battıktan sonra kılınır.
5. Salat Al Isha'a - Şafağa doğru alacakaranlıkta kılınır.

NAMAZIN YÖNÜ

Kurana göre Müslümanlar namazı Kabe'ye dönerek kılmalıdırlar. Oysa bu ancak dünya düz olsaydı mümkün olabilirdi. Dolaylı olarak bu sorun Kuranın yazarının düz bir dünya modeline inandığını gösteren kanıtlardan sadece biridir.

1. Dünyanın küreselliğinden dolayı herhangi bir yönden dua Mekke'ye değil, gökyüzüne/dış uzaya doğru olacaktır.

2. Dünyada Mekke'nin doğrudan karşı tarafında bulunan insanlar yere doğru, dikey olarak namaz kılmak zorunda olurlardı.

3. Geleneksel Müslüman yöntemi olan Kıble büyük bir daire şeklinde belirlenirse namaz kılan kişi hem Kabe'ye yüzü dönük hemde arkası dönük şekilde dua etmiş olurdu.

4. Bir Müslümanın, Kabe'ye doğru tek bir yönün olmadığı bir yer olacaktır. Örneğin Kabe, Kuzey kutbundaysa ve Müslüman Güney kutbundaysa, 360 derece herhangi bir yön doğru olacaktır, sonuç olarak tek bir yön doğru olmayacaktır.

HADİS

1. Çocuklar

İslam Peygamberi Muhammede göre bir çocuğa 7 yaşında namaz kılması emredilmeli ve 10 yaşına geldiklerinde namaz kılıyor olmalıdırlar.(Sünen-i Ebu Davud 2: 494)Bu genel olarak Müslüman ebeveynlerin, vasilerin, öğretmenlerin namaz kılamadıkları için çocukları istismar etmelerine neden olmuştur. Örneğin Kanada da 13 yaşındaki bir kız, namaz kılmadığı için babası tarafından dövülerek öldürüldü.

2. Namaz kılmayanlar

Muhammed bir keresinde namaz kılmak için çağrı da bulundu. Ancak yaşlı bir adam namaz kılmadı ve alay etti. Bunun üzerine Muhammed onu öldürdü. -Sahih Buhari 2: 19: 173

3. Namazın önünden geçen kadınlar

Aişe tarafından anlatılana göre Muhammed yaptığı bir açıklama da "Köpek, Eşek ve bir Kadının" namaz kılan kişinin önünden geçmesi durumunda namazı kabul olmaz.

CUMA NAMAZI

Cuma namazı(Jumu'ah) haftanın diğer 6 günü yapılan Zuhr namazının yerini alan Camilerde yapılan cemaat namazıdır. Kuranda Cuma namazı bulunmaz. Sahih Müslim'e göre Cuma namazı Müminler ve Mümin olmayanlar arasında bir çizgi olarak kabul edilir. Ve Hanbeli ekollerinde Cuma namazı kılmayan bir kişi kafir olarak görülür.

DÜNYA DA KATILIM ORANI

1. Müslüman dünyası: Wassim El Kadhi'nin araştırmasına göre genç Araplar arasında katılım düşüyor. İran herhangi bir Müslüman ülkesine göre en düşük katılım oranına sahiptir.

2. Avrupa: Avrupa da bir yıldan daha az süre yaşamış olan Müslümanlar düzenli olarak Camiye katılırlar. Fakat yeni vatanlarında bir yıldan daha fazla yaşadıktan sonra çoğunluğu artık katılmıyor.

3. Hollanda: Hollanda da, Cami'ye katılım oranı Kilise'ye katılım oranından daha hızlı düşüyor.

4. ABD: Ahmed Nassef'in araştırmalarına göre Amerika da Müslümanların %7'si Cami'ye düzenli olarak katılıyor.

0
Eva
24.08.2019 19:58

Sarsuk

Yöresel bir sıfattır. Ne yaptığını bilmeyen kişilere söylenir. Kelime anlamı sersem, ahmak, ve şaşkın olarak kullanılmaktadır. Bartın'ın kızları bu kelimeyi kocalarına çok kullanır.

1
Jelibon frigs paylaştı

#EmineBulut Güzel insan rahat uyu. Sana yapılan cezasız kalmayacak. O küçücük kızın göz yaşlarında boğulun..

0