Ousmane Sembène
u/Sia Rosa
Seaside Girl Little Seven olarak bilinen canlı yayın sunucusu, düzenli olarak deniz ürünlerinin tadını çıkaran klipler yayınlıyor. Ancak bu kez daha fazla popülerlik kazanma umuduyla, başka bir şey denedi. Video görüntüleri internette sızmış bir Game of Thrones korsan versiyonu gibi yayılırken, Seaside Girl Little Seven'ın suratına 8 silahlı ahtapot yüzüne yapışarak nispeten intikamını aldı.
Beden Dili ve Mikro Mimik Uzmanı Semih Pehlivan, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) İstanbul seçimini şaibeli bir şekilde iptal etmesiyle mazbatası elinden alınan seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ve rakibi Saray'ın adayı Binali Yıldrıım'ın katıldığı ortak canlı yayın programını değerlendirdi.
Yıldırım'ın, programın moderatörü İsmail Küçükkaya'nın 'beka' sorusu sonrasında "dur" ya da "sus" işareti yaptığını gözlemlediğini söyleyen Pehlivan, İmamoğlu'nun ise oldukça rahat bir yayın geçirdiğini belirtti.
Sözcü'den Kubilay Aydın'ın sorularını yanıtlayan Pehlivan'ın açıklamaları şöyle:
İsmail Küçakkaya taviz vermeyen ve kontrolü kaybetmeyen bir görüntü çiziyor. Zaman zaman Binali Yıldırım'a zaman zaman da Ekrem İmamoğlu'na destek oluyor gözükse de tarafsız bir portre çizdi. Bu anlamda beden dilini etkin bir şekilde kullandı.
'YILDIRIM HEYECANLI'
Binali Yıldırım, Ekrem İmamoğlu’na göre oldukça gergin. Ekrem İmamoğlu ise oldukça heyecanlı. Binali Yıldırım daha çok ezberlediğini tekrarlıyor izlenimi veriyor. Zaten ezber dışına çıkıldığı anda ya müdahale ediyor yada bir takım sesler çıkarıyor.
'DUR YA DA SUS İŞARETİ'
İsmail Küçükkaya sorular arasında “Beka sorunu var demiştiniz” deyince Binali Yıldırım çok gerildi ve iki eliyle İsmail Küçükkaya’ya “Dur” veya “Sus” anlamına gelecek hareket yaptı.
Ekrem İmamoğlu veriler gösterirken Binali Yıldırım asla o tarafa bakmıyor, genelde mümkün oldukça o tarafa bakmak istemiyor.
Binali Yıldırım bazı konularda çok geriliyor. Özellikle AA veya YSK ile ilgili iletişimlerde çok gergin bir hal alıyor. En çok rahatsız olduğu şey ise “Kul hakkı yendi” konusu idi. Bu konuda açıklama yaparken sesi çok net olarak düştü.
'ELİNİ GÖĞSÜNE GÖTÜRÜYOR'
Binali Yıldırım kendi de inanmadığı şeyleri söylerken elini göğsüne götürüyor. Örneğin; Seçimi kazanmışız tabii ki afişleri asacağız derken bu hareketi yaptı. Bunun anlamı beden dilinde vücudunun savunmasız yerlerini kapama ihtiyacı olarak açıklanır. Bu hareketin benzerini bazen siyasetçiler elleriyle ceketlerinin önünü kapama şeklinde gösterirler. Benzer bir şekilde vakıflara destek olmak gerekiyor derken eli tamamen göğsündeydi. Tüm program sırasında bu hareket tekrarlandı. Mal varlığı konusunda da durum aynı idi.
Ekrem İmamoğlu beden dilini Binali Yıldırıma göre çok daha iyi kullanıyor. Örneğin “Demokrasiyi sekteye uğratanlar” derken eliyle Binali Yıldırımı gösterdi.
Ekrem İmamoğlu bir noktada kontrolü kaybediyor gibi göründü. O da 'Ne soru soracağımı siz mi karar vereceksiniz' dedi. Fakat bu kontrolü kaydetmekten ziyarete hakkının yendiğini düşündüğü için müdahale olabilir.
Binali Yıldırım normalde solak bir siyasetçidir. Fakat gergin olduğu anda sağ elini yoğun kullandı. Kişiler gergin olduklarında aktif kullandıkları ellerinin tersini kullanır.
Binali Yıldırım duruş olarak sanki kulaklıktan talimat alıyormuş izlenimi veriyordu.
İkinci bölümde Binali Yıldırım yönünü mümkün oldukça Ekrem İmamoğlu’na göre ters tarafa çevirdi.
İmamoğlu zaman yönetimi konusunda sıkıntılı…
Ekrem İmamoğlu zaman yönetimi konusunda sıkıntılı. Bazen aynı şeyleri sıklıkla tekrarlama eğiliminde olduğu için süreyi iyi değerlendiremiyor. Dolayısıyla bazen 3 dakikalık sürede soruya vereceği cevap için 15-20 saniye kalıyor."
Kotanın ne büyük hızla dolduğunu üzüntüyle müşahede etmenize ve lakin içinizdeki sinema aşkının baskın gelmesi ile her ay kotayı aşıp normal tarifenin iki katı fatura ödemenize sebebiyet verir. Ayda bir bu çile tembellikten sınırsız tarifeye geçilmediği için sürekli kendini tekrarlar.
İngilizler Hindistan'ı işgal edince orada kendi tesktil mallarını Hint kumaşına rakipsiz kılabilmek için Hint tekstil sanayisini ayakta tutan 40bin Hintli kumaş imalatçı ustanın parmaklarını kesmişlerdir. Bulunmaz Hint kumaşı deyimi de buradan gelir.
CHP'nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu ile AKP'nin İstanbul adayı Binali Yıldırım, 23 Haziran seçimleri dolayısıyla ortak yayında bir araya geldi.
İki aday moderatör İsmail Küçükkaya'nın sorularını yanıtlayacak.
Yıldırım'ın canlı yayın için Kongre Merkezi'ne geç gelmesi nedeniyle canlı yayın 3 dakika gecikmeyle başladı.
İsmail Küçükkaya: Biz bu seçime niye gidiyoruz?
Binali Yıldırım: Sizin oylarınız sayılırken gariplikler oldu, şaibeler karıştı. YSK seçimin sahibi olarak yenilenmesine karar verdi. Bizim tercihimiz yenilenmemesiydi. Tercihimiz tüm oyların yeniden sayılmasıydı.
Oylar çalındı. Benim oyum bir başka adaya yazıldıysa bu çalınmadır, YSK bunu dikkate alarak bu seçimin yenilenmesine karar verdi.
İsmail Küçükkaya: Ben bu seçime niye gidiyorum, Yıldırım'ın sözlerini nasıl yorumlarsınız?
Ekrem İmamoğlu: 31 Mart gecesinde 23.25'te Binali Yıldırım seçimi kazandım dedi, sonra AA veri girişini durdurdu. O günün sabahında YSK başkanı bizi teyit eden açıklamayı yaptı. 29 bin fark vardı diyor Yıldırım, ilk fark 24 bindi. AA bu veriyi niye kesti, Yıldırım'ın tek bir açıklaması yok. Sondaj yapacağız dediler, 13 bine indi. Son tutanak 14 bin 657 fark. Bu zarfta 4 oy var. 4 oydan üçü temiz, biri değil diyorlar. Seçim sonucu tertemizdir anamızın ak sütü gibi tertemiz.
İsmail Küçükkaya: O gün ne oldu, veri akışı durdu...
Binali Yıldırım: Verileri çarpıtmaya gerek yok. Fark 29 bin olarak açıklanmıştı. Ekrem Bey ilk açıklamayı 21.00'de yaptı. AA niye yayını kesti kesmedi, o benim işim değil, elimizdeki verilere göre konuşuyoruz. Elimizde veriler var. 4 pusula olayı aldatmaca, 4 pusula var, itiraz edilen büyükşehir. İlçelerde de itirazlar vardı.
İsmail Küçükkaya: 31 Mart'ta bitti seçim, YSK 6 Mayıs'ta seçim kararı verdi... Şimdi yeni bir seçime gidiyoruz, bu seçimi biraz anlatmanızı istiyoruz. Biz İstanbul seçimine mi gidiyoruz?
Binali Yıldırım: Ekrem Bey yeniden sayıma itiraz etmedik diyor, bu kocaman bir yalan. Sandıkların tamamı sayılsaydı sonuç lehimize değişecekti. Benim söylemlerim değişmedi, organik bir kampanya yapacağımı, İstanbullularla buluşacağımı söyledim. Bunu yaptım, yapmaya da devam edeceğim:
İsmail Küçükkaya: Beka söylemi vardı...
Binali Yıldırım: Biz bir ittifak olarak giriyoruz seçime, bu ittifakta partiler var.
Ekrem İmamoğlu: YSK'nın kararında çaldılar yok, sadece sandık kurulu üyelerine bakıyor. Ben kazanmış belediye başkanım. Bu seçim bir demokrasi mücadelesidir. Bu süreçte hiç beka söylemi yoktur. Hakkımız yendi, kul hakkı yendi aynı zamanda derinden bir demokrasi mücadelesi bu.
İsmail Küçükkaya: Neden size oy vereyim 23 Haziran'da?
Ekrem İmamoğlu: 31 Mart akşamında yaşananları geçemeyiz. Bu süreçte yaşananlar çok çarpıcıdır. AA'nın veri girişi, Yıldırım'ın kazandık demesi, İl Başkanı'nın sayı vermesi. Tüm İstanbul gönül belediyeciliği kazandı diye afişlerle donatıldı, biz tutanaklarımızı tutmasaydı o gece bu iş biterdi. Bu bir kurgu sürecidir, çok net. Biz demokrasi mücadelesi veriyoruz, kul hakkı yenilmesine karşı mücadele veriyoruz.
İsmail Küçükkaya: Neden size oy vereyim?
Binali Yıldırım: İthamlar var, kul hakkı yemek, kibirli olmak. Bunlar kimi adresliyor? Biz hukuk mücadelesi vererek hakkımızı aradık, bu seçim tekrarlanıyor. Bu ilk defa olmuyor. CHP oyların tamamını sayılmasına direnmeseydi bu seçim yenilenmeyecekti. Rahatlıkla geçecektik. Biz birbirimize yakın oylar aldık. En son fark 13 bin civarındaydı. İkimiz arasında oylar yeniden sayıldı, ben 10 kazandım, Ekrem Bey 2 kazandı. Ben AA ile görüşmedim. Benim en tahammül edemeyeceğim şey yalan konuşmak Ekrem Bey. Ben ne bileyim neden kesilmiş AA'nın veri akışı.
İsmail Küçükkaya: Vaatleri vardı rakibinizin...
Binali Yıldırım: 25 yıldır biz İstanbul'a çok şey yaptık. 25 yıldır AKP belediyeciliği İstanbul'a çok şey kazandırdı.1994'de kişi başı 14 litre su veriliyordu, şimdi 101 litre veriliyor. 1994'te 32 bin kişi metroyla taşınıyordu, bugün 4 milyondan fazla. Böyle devam ediyor... Dediniz ya ne yaptınız diye.
Su indirimi bizim de vaatlerimiz arasında vardı ama Ekrem Bey'in önerdiği indirim tarzı değil, bizim önerdiğimiz şekilde çıktı.
İsmail Küçükkaya: Mazbatayı aldığınız 18 gün nasıl geçti?
Binali Yıldırım: Ben yalan konuşmam öncelikle onu söyleyeyim. Yanlış kampanya yönettiniz ampüle bas diye, geçersiz oylar sizde daha çok oldu. Biz vaatlerimizi tek tek yerine getirdik, bizim projelerimiz kopyalanıyor. Biz ulaşım indirimi dedik, nasıl olacak dediler, hesap yapmayı bilmiyor dediler. 25 yılda elbette bir şeyler yapacaklar. Bu indirimler bizim kararlarımız, biz taahhüt ettik, yerine getirdiler.
İsmail Küçükkaya: Binali Bey'e bir soru sorabilir misiniz? O da size soracak.
Ekrem İmamoğlu: Anadolu Ajansı'nın o akşam yaptıkları sizin için ne ifade ediyor, 12 saat veri verememesi. Bakanlarla yaptığınız görüşmeleri doğal karşılarken, AA ile görüşmediğinizi söylüyorsunuz. İstanbul'da gönül belediyeciliği afişlerine kim karar verdi, çaldıların muhattabı kim?
Binali Yıldırım: Veriyi neden kestiğini Anadolu Ajansı yetkilileri açıklamalı. Normal değil, kabul ediyorum ama muhattabı ben değilim. Neden gönül belediyeciliği kazandı afişleri asıldı çünkü çok sayıda ilçe kazandık, 25 belediye kazandık, 14 de karşı taraf. Sonuç buyken kaybettik mi diyecektik? Bu gayet doğal, bir iki gün sonra onlar da astılar.
Binali Yıldırım: Göreve gelir gelmez neden verileri kopyalama emri verdiniz, bunun kişisel verileri koruma kanununa aykırı olduğunu bilmiyor muydunuz?
Ekrem İmamoğlu: Bir belediye başkanı belediyesiyle ilgili her türlü işlemi yapabilir demişti Yıldırım. Afaki değişiklik yapılabilir, bize ihbarlar geliyor. Kaldı ki yapamadık mahkeme kararı sonrası. Kaldı ki o da hukuksuz bir karar. Ancak veri yedekleme, bu kadar basit, bu kadar kolay bir işlemi başka yerlere taşımak. Bunun güvenlik açısından hiçbir riski yok, zaten belediyede saklanacaktı.
1800'lü yıllarda J. Marion Sims isimli bir jinekoloğ siyahi köle kadınları satın alıp denenmemiş cerrahi deneylerinde kobay faresi gibi kullandı. Siyahi kadınlar üzerinde tekrar tekrar ANESTEZİ YAPMADAN genital ameliyatlar yaptı.Çünkü ona göre "siyahi kadınların acı çekmiyordu" Siyahi kadınlar üzerinde uyguladığı bütün bu insanlık dışı testlerine rağmen, Sims'e “modern jinekolojinin babası” denildi. Heykeli hala New York Tıp Akademisi'nin önünde duruyor.
Ayten Öztürk, nasıl gözaltına alındığını anlattıktan sonra 6 ay boyunca Türkiye’de gayrımeşru şekilde tutulduğu yeri tarif etti: “Zemini gri halıfleksli, kapısına vurduğum zaman ses çıkmıyor.Belirli saat ve günlerde üst kattan ayak ve kadın topuk sesi gelmesinden ve konuşmalardan bulunduğum yerin devletin resmi bir kurumu olduğunu anladım.”
Mahkemde ifadesine devam eden Öztürk detaylı olarak maruz kaldığı işkenceleri mahkeme kaydına geçirtti.
İlk yirmi gün sabah, öğle, akşam konuşmam için özellikle psikolojik işkence yaptılar. İğneyle bayılttılar. Gözümü açtığımda herkesi bulanık görüyordum. Yüzleri maskeliydi. Devamlı Türklüğü öne çıkaran şarkılar dinletiyorlardı. Saçımı çekip kafamı yatırarak ağzıma bir hortumla zorla sıvı gıda vermeye çalışıyorlardı yemek yemediğim için. “Devlet olarak her olanağımız var, bayılır düşersin ayıltırız, organını kaybedersin, ameliyat eder yine kaldırırız, işkence devam eder.” dediler.
Yemek yemedim, çünkü orada insanlık bitmişti, insanlığın bittiği yerdeydim. Bana “Buralarda gebereceksin, direndiğini kim biliyor?” dediler.
Sıvı gıdayı kabul etmediğim için üstüm başım şekerli sıvı oluyor ve öylece kuruyordu, kokuyordum. Bir ay öyle kaldım. İnce tül çekerek ayrılmış bölmede banyo yapmam istendi, orada banyo yapmak istemedim. Çok zayıflamıştım. Vücudum pul pul olmuştu, dökülüyordu.
İki çeşit elektirik işkencesi uyguladılar. Biri tırnakla parmak arasından, parmak ucundan vererek uygulanan işkenceydi. Serçe parmağımdan veriyorlardı. İzi hala var. Bir defasında gözümü açarak götürdüler işkence odasına. Masada jop, kayış, spot lamba vardı.
Duvardaki halkalara ellerimi bağlıyorlardı. Regl olduğum dönemlerde daha çok işkence yapıyorlardı, bitkin düşüyordum. Üzerime sıvı benzeri şeyler sürerek ahlaksız sözler sarfediyorlardı. Jobla taciz ve tecavüz etmeye çalışıyorlardı. Bu sırada söyledikleri sözleri savunmamda yazılı şekilde belirttim.
Duruşma sonunda Ayten Öztürk’ün Tutukluluğunun Devamına karar verildi. Duruşma 3 Ekim 2019 tarihi Ayten Öztürk, nasıl gözaltına alındığını anlattıktan sonra 6 ay boyunca Türkiye’de gayrımeşru şekilde tutulduğu yeri tarif etti: “Zemini gri halıfleksli, kapısına vurduğum zaman ses çıkmıyor.Belirli saat ve günlerde üst kattan ayak ve kadın topuk sesi gelmesinden ve konuşmalardan bulunduğum yerin devletin resmi bir kurumu olduğunu anladım.”
Mahkemde ifadesine devam eden Öztürk detaylı olarak maruz kaldığı işkenceleri mahkeme kaydına geçirtti.
İlk yirmi gün sabah, öğle, akşam konuşmam için özellikle psikolojik işkence yaptılar. İğneyle bayılttılar. Gözümü açtığımda herkesi bulanık görüyordum. Yüzleri maskeliydi. Devamlı Türklüğü öne çıkaran şarkılar dinletiyorlardı. Saçımı çekip kafamı yatırarak ağzıma bir hortumla zorla sıvı gıda vermeye çalışıyorlardı yemek yemediğim için. “Devlet olarak her olanağımız var, bayılır düşersin ayıltırız, organını kaybedersin, ameliyat eder yine kaldırırız, işkence devam eder.” dediler.
Yemek yemedim, çünkü orada insanlık bitmişti, insanlığın bittiği yerdeydim. Bana “Buralarda gebereceksin, direndiğini kim biliyor?” dediler.
Sıvı gıdayı kabul etmediğim için üstüm başım şekerli sıvı oluyor ve öylece kuruyordu, kokuyordum. Bir ay öyle kaldım. İnce tül çekerek ayrılmış bölmede banyo yapmam istendi, orada banyo yapmak istemedim. Çok zayıflamıştım. Vücudum pul pul olmuştu, dökülüyordu.
İki çeşit elektirik işkencesi uyguladılar. Biri tırnakla parmak arasından, parmak ucundan vererek uygulanan işkenceydi. Serçe parmağımdan veriyorlardı. İzi hala var. Bir defasında gözümü açarak götürdüler işkence odasına. Masada jop, kayış, spot lamba vardı.
Duvardaki halkalara ellerimi bağlıyorlardı. Regl olduğum dönemlerde daha çok işkence yapıyorlardı, bitkin düşüyordum. Üzerime sıvı benzeri şeyler sürerek ahlaksız sözler sarfediyorlardı. Jobla taciz ve tecavüz etmeye çalışıyorlardı. Bu sırada söyledikleri sözleri savunmamda yazılı şekilde belirttim.
Duruşma sonunda Ayten Öztürk’ün Tutukluluğunun Devamına karar verildi. Duruşma 3 Ekim 2019 tarihine ertelendi.
Kaynak: https://iskenceraporu.com
Eğri Orman ya da diğer kullanımıyla Çarpık Orman, Polonya'nın kuzey batısındaki bir kasabada yaklaşık 400 tane çam ağacından oluşan koru. Bu ormanda bulunan bu çamların neden gövdelerinin bir kısmından sonra 90 derecelik bükülmeyle eğri bir şekilde büyüdükleri henüz tespit edilemedi. (fotoğraflar Kilian Schönberger)
Bölgede mamutlara dair iz arayan bölge halkı tarafından bulunan kurt başının, Pleistosen dönemine ait olduğu belirtildi.
Gece saatlerinde elektrik direğine tecavüz etmeye çalışan bir adam, güvenlik kamerasına yakalandı. Mahalle sakinlerinin durumu fark etmesiyle olay yerinden uzaklaşan şahıs ile ilgili soruşturma başlatıldı.
Damacana, cansız manken, otobüs durağı derken ilginç bir tecavüz haberi de Ordu’dan geldi.
#Ordu’nun Altınordu ilçesinde bir kişi gece saat 23.00 sıralarında yolda yürürken gözüne kestirdiği elektrik direğiyle cinsel içerikli fantezi yapmaya başladı.
İlçenin Şirinevler Mahallesi’nde meydana gelen olayda, elektrik direğine tecavüz etmeye çalışan kişi güvenlik kamerasına yakalandı.
Saniye saniye görüntülenen kişinin, yoldan araba geçerken durduğu hatta sokakta yürüyen bir kadının peşinden gittiği anlar yer aldı. Mahalle sakinlerinin durumu fark edip sokağa çıkmasıyla kimliği belirsiz şahıs olay yerinden uzaklaştı.