Popüler

Bugün en çok okunan başlıklar
Şirin Baba frigs paylaştı

“Reis bizi Afrin’e götür” diyen AKP Kocaeli Gençlik Kolları Başkanı Emre Kahraman, askerlik görevini bedelli yaptı

0
22.07.2019 01:32

Johnson mektubu

Sayın Bay Başbakan,

Türkiye Hükümetinin, Kıbrıs'ın bir kısmının askeri kuvvetle işgal etmek üzere müdahalede bulunmaya karar vermeyi tasarladığı hakkında Büyükelçi Hare vasıtasıyla sizden ve Dışişleri Bakanınızdan aldığım haber beni ciddi surette endişeye sevk etmektedir. En dostane ve açık şekilde belirtmek isterim ki geniş çapta neticeler tevlit edebilecek böyle bir hareketin Türkiye tarafından takip edilmesini, Hükümetinizin bizimle evvelden tam bir istişarede bulunmak hususundaki taahhüdü ile kabili telif addetmiyorum. Büyükelçi Hare, görüşlerimi öğrenmek üzere birkaç saat tehir etmiş olduğunuzu bana bildirdi.

Yıllar boyu Türkiye'yi en sağlam şekilde desteklediğini ispat etmiş olan Amerika gibi bir müttefikin, bu şekilde neticeleri olan tek taraflı bir kararla karşı karşıya bırakılmasının, Hükümetiniz bakımından doğru olduğuna hakikaten inanıp inanmadığınızı sizden sorarım. Binaenaleyh, böyle bir harekete tevessül etmeden önce Birleşik Amerika Devletleri ile tam istişarede bulunmak mesuliyetini kabul etmenizi hassaten rica etmek mecburiyetindeyim.

1960 tarihli Garanti Antlaşması ahkamı gereğince böyle bir müdahalenin caiz olduğu kanaatinde bulunduğunuz intibaındayım. Bununla beraber Türkiye'nin mutasavver müdahalesinin, Garanti Antlaşması tarafından sarahaten men edilen bir hal sureti olan takvimi gerçekleştirme gayesine matuf olacağı yolundaki anlayışımıza dikkatinizi çekmek zorundayım. Ayrıca, söz konusu Antlaşma teminatçı Devletler arasında istişareyi gerektirmektedir.. Birleşik Amerika bu durumda, tek taraflı harekete geçme hakkının henüz kabili telif olmadığı kanaatindedir.

Diğer taraftan, Bay Başbakan, NATO vecibelerine de dikkat nazarınızı celp etmek mecburiyetindeyim. Kıbrıs'a vaki bir Türk müdahalesinin Türk-Yunan kuvvetleri arasında askeri bir çatışmaya müncer olacağı hususunda zihninizde en ufak bir tereddüt olmamalıdır. Dışişleri Bakanı Rusk, Lahey'de yapılan son NATO Bakanlar Konseyi toplantısında, Türkiye ile Yunanistan arasında bir harbin "kelimenin tam manasıyla düşünülemez" olarak telakki edilmesi gerektiğini beyan etmişti. NATO'ya iltihak esası icabı olarak, NATO memleketlerinin birbirleriyle harp etmeyeceklerini kabul etmek demektir. Almanya ve Fransa NATO'da müttefik olmakla yüzyıllık husumet ve düşmanlıklarını gömmüşlerdir; aynı şeyin Yunanistan ve Türkiye'den de beklenmesi gerekir. Ayrıca, Türkiye tarafından Kıbrıs'a yapılacak askeri bir müdahale Sovyetler Birliği'nin meseleye doğrudan doğruya karışmasına yol açabilir. NATO müttefiklerinizin tam rıza ve muvafakatleri olmadan Türkiye'nin girişeceği bir hareket neticesinde ortaya çıkacak bir Sovyet müdahalesine karşı Türkiye'yi müdafaa etmek mükellefiyetleri olup olmadığını müzakere etmek fırsatını bulmamış olduklarını takdir buyuracağınız kanaatindeyim.

Diğer taraftan Bay Başbakan, bir Birleşmiş Milletler üyesi olarak Türkiye'nin vecibeleri dolayısıyla da endişe duymaktayım. Birleşmiş Milletler Ada'da sulhu korumak için kuvvet temin etmiştir. Bu kuvvetlerin vazifesi zor olmuştur, fakat geçen son birkaç hafta zarfında, Ada'daki şiddet hareketlerinin azaltılmasına tedrici bir şekilde muvaffak olmuşlardır. Birleşmiş Milletler Arabulucusu henüz işini bitirmemiştir.. Hiç şüphem yok ki, Birleşmiş Milletler üyelerinin çoğunluğu, Birleşmiş Milletler gayretlerini baltalayacak olan ve bu zor meseleye Birleşmiş Milletler tarafından makbul ve barışçı bir hal tarzı bulunmasına yardım edebilecek herhangi bir ümidi yıkacak olan Türkiye'nin tek taraflı hareketine en sert şekilde tepki gösterecektir.

Aynı zamanda, Bay Başkan, askeri yardım sahasında Türkiye ve Birleşik Devletler arasında mevcut iki taraflı Anlaşma'ya dikkatinizi çekmek isterim. Türkiye ile aramızda mevcut Temmuz 1947 Anlaşmasının 4'üncü maddesi mucibince, askeri yardımın veriliş maksatlarından gayrı gayelerde kullanılması için Hükümetinizin, Birleşik Devletlerin muvafakatini alması icap etmektedir. Hükümetiniz, bu şartı tamamen anlamış bulunduğunu muhtelif vesilelerle Birleşik Devletlere bildirmiştir. Mevcut şartlar tahtında Türkiye'nin Kıbrıs'a yapacağı bir müdahalede Amerika tarafından temin edilmiş olan askeri malzemenin kullanılmasına Birleşik devletlerin muvafakat etmeyeceğini samimiyetimle ifade etmek isterim.

Mutasavver Türk hareketinin fiili neticelerine gelince, böyle bir hareketin Kıbrıs adası üzerinde on binlerce Kıbrıslı Türk'ün katledilmesine yol açabileceği keyfiyetine en dostane bir şekilde dikkatinizi çekmek mecburiyetini hissediyorum. Tarafınızdan böyle bir harekete tevessül edilmesi, infiali mucip olacak ve girişeceğiniz askeri hareketin himaye etmeye çalıştığınız kimselerin pek çoğunun imhasını önlemeye yeter derecede müessir olması imkânsız olacaktır. Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin mevcudiyeti böyle bir faciayı önleyemez.

Sözlerimi pek fazla sert bulabilir ve bizim Kıbrıs meselesinde Türkiye'nin ilgisine karşı bigane olduğumuzu düşünebilirsiniz. Durumun böyle olmadığını size temin ederim. Gerek alenen gerek hususi olarak, Kıbrıs Türklerinin emniyetini sağlamakta ve Kıbrıs meselesinin nihai hal tarzının konuyla doğrudan doğruya ilgili tarafların rızasına dayanması hususu üzerinde ısrar etmekte gayret gösterdik. Amerika Birleşik Devletleri'nin sizin lehinize yeter derecede faaliyet sarf etmediği hissini taşımanız mümkündür.

Fakat herhalde bilirsiniz ki politikamız Atina'da en sert şekilde infiale yol açmış (bizim aleyhimize orada nümayişler yapılmış) ve Amerika Birleşik Devletleri ile Başpiskopos III. Makarios arasında esaslı bir uzaklaşma husule getirilmiştir. Daha birkaç hafta önce yaptığımız görüşme sırasında Dışişleri Bakanınıza da söylediğim gibi, Türkiye ile olan münasebetlerimize çok büyük değer veriyoruz. Sizi kendisiyle temel ortak menfaatlerimiz olan büyük bir müttefik telakki etmişizdir. Sizin güvenlik ve refahınız Amerika halkı için ciddi bir alaka mevzuu olagelmiş ve bu alakamız en pratik şekillerde ifadesini bulmuştur. Biz ve Siz, komünist dünyasının ihtiraslarına karşı koymak üzere birlikte dövüştük. Bu tesanüt bizim için büyük bir mana ifade etmektedir. Hükümetiniz ve halkınız için de aynı derecede bir mana taşıdığını ümit ederim. Kıbrıs'la ilgili olarak Türk cemaatini tehlikeye maruz bırakacak herhangi bir hal tarzını desteklemeyi düşünmüyoruz. Nihai çözüm yolu bulmaya muvaffak olamadık, zira bunun dünyadaki en girift meselelerden biri olduğu aşikârdır. Fakat Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin menfaatleri konusunda ciddi şekilde alakadar olduğumuz ve alakadar kalacağımız hususunda sizi temin etmek isterim.

Nihayet Bay Başbakan, en ciddi meseleyi, harp mı, sulh mu meselesini vazetmiş bulunuyorsunuz. Bu meseleler Türkiye ve Birleşik Devletler arasındaki iki taraflı münasebetlerin çok ötesinde giden meselelerdir. Bunlar, sadece Türkiye ve Yunanistan arasında bir harbi muhakkak olarak tevlit etmekle kalmayacak, fakat Kıbrıs'a tek taraflı bir müdahalenin doğuracağı, önceden kestirilemeyen neticeler sebebiyle, daha geniş çapta muhasemata yol açabilecektir. Sizin Türkiye Hükümeti'nin Başbakanı olarak mesuliyetiniz var, benim de Birleşik Amerika Başkanı olarak mesuliyetim mevcuttur. Bu sebeple, en dostane şekilde size şunu bildirmek isterim ki, bizimle yeniden ve en geniş ölçüde istişare etmeksizin böyle bir harekete tevessül etmeyeceğinize dair bana teminat vermediğiniz takdirde, meselenin gizli tutulması hususunda Büyükelçi Hare'e vaki talebinizi kabul etmeyecek ve NATO Konseyi ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin acilen toplantıya çağrılmasını istemek mecburiyetinde kalacağım.

Bu mesele hakkında sizinle şahsen görüşebilmemizin mümkün olmasını isterdim. Mateessüf, mevcut Anayasa hükümlerimizin icabı dolayısıyla, Birleşik Amerika'dan ayrılamamaktayım.

Teferruatlı müzakereler için siz buraya gelebilirseniz, bunu memnuniyetle karşılarım. Genel barış ve Kıbrıs meselesinin aklıselimle ve sulh yoluyla halli hususunda sizinle benim çok ağır mesuliyet taşımakta olduğumuzu hissediyorum. Bu itibarla aramızda en geniş ve en samimi istişarelerde bulununcaya kadar sizin ve meslektaşlarınızın tasarladığınız kararı geri bırakmanızı rica ederim.

Hürmetlerimle
Lyndon B. Jonhnson

0
22.07.2019 01:20

Ayetlere göre miras bölüşmek

Varsayalim ki, bir adam öldü ve geride üç kiz evlat, bir ana, bir baba ve eşini birakti.. Yukaridaki ayetlere göre miras paylaşimi şöyle olacaktir:
Üç kiz evlata mirasin 2/3’ü, ana ve babanin her birine 1/6, karisina 1/8 kalacaktir.
Bu durumda, matematik yapalim:
(2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8)= 27/24 = 1,125 bulunur! (1,0 olmasi gerekirdi)

Bir adam ölür ve geride anası, karısı ve iki kızkardeş kalır. Kuran’in aşağıda verdiğimiz miras ayetlerine göre; ana’ya mirasin 1/3’ü, karısına mirasin 1/4 ‘ü, iki kızkardeşe de toplam 2/3’ü kalacaktir:
Hesap yapalim:
(1/3)+(1/4)+(2/3)= 15/12= 1,25
Burada da, miras paylaşiliyor, paylar toplaninca, mirastan daha büyük, %25 daha büyük çıkıyor.

Nisa/4:11. Allah size, çocuklariniz hakkinda, erkege, kadinin payinin iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadin iseler, ölünün biraktiginin üçte ikisi onlarindir. Eger yalniz bir kadinsa yarisi onundur. Ölenin çocugu varsa, ana-babasindan her birinin mirastan altida bir hissesi vardir. Eger çocugu yok da ana-babasi ona vâris olmuş ise, anasina üçte bir (düşer). Eger ölenin kardeşleri varsa, anasina altida bir (düşer. Bütün bu paylar ölenin) yapacagi vasiyetten ve borçtan sonradir. Babalariniz ve ogullarinizdan hangisinin size, fayda bakimindan daha yakin oldugunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafindan konmuş farzlardir (paylardir). şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.
Nisa/4:12. Yapacaklari vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eger çocuklari yoksa, biraktiklarinin yarisi sizindir. Çocuklari varsa biraktiklarinin dörtte biri sizindir. Çocugunuz yoksa, sizin de, yapacaginiz vasiyetten ve borçtan sonra, biraktiginizin dörtte biri onlarindir (zevcelerinizindir). Çocugunuz varsa, biraktiginizin sekizde biri onlarindir. Eger bir erkek veya kadinin, anababasi ve çocuklari bulunmadigi halde (kelâle şeklinde) mali mirasçilara kalirsa ve bir erkek yahut bir kizkardeşi varsa, her birine altida bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktirlar. (Bu taksim) yapilacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara ugramaksizin (yapilacak)tir. Bunlar Allah’tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkiyle bilendir, halîmdir.
Nisa/4:176. Senden fetva isterler. De ki: “Allah, babasi ve çocugu olmayan kimsenin mirasi hakkindaki hükmü şöyle açikliyor: Eger çocugu olmayan bir kimse ölür de onun bir kizkardeşi bulunursa, biraktiginin yarisi bunundur. Kizkardeş ölüp çocugu olmazsa erkek kardeş de ona vâris olur. Kizkardeşler iki tane olursa (erkek kardeşlerinin) biraktiginin üçte ikisi onlarindir. Eger erkekli kadinli daha fazla kardeş mevcut ise erkegin hakki, iki kadin payi kadardir. şaşirmamaniz için Allah size açiklama yapiyor. Allah her şeyi bilmektedir.

0
22.07.2019 01:17

Ritmik hareketler yaparak metronom gibi davranan nöron

Brown Üniversitesi’nde araştırma yürüten bilim insanları; beynin dokunma duyusuna ilişkin bölgesinde bulunan tekil nöronların elektriksel uçlarında ölçüm yaptı ve bir metronom gibi çalışan yeni bir hücre tipi keşfettiler.

Brown Üniversitesi’nde profesör olarak çalışma yürüten ve Carney Sinirbilim Enstitüsü’nde yönetici olan Chris Moore, “Bu tip nöronlar; dış etkilerden bağımsız olarak, ritmik ve birbirleriyle uyumlu bir şekilde hareket ederler” açıklamalarında bulundu. Gamma ritimleri olarak da bilinen ve saniyede 40 devir yapan beyin dalgaları üzerinden insanlar ve kemirgenler ile yapılan çalışmalar, 1930’ların ortasında başlamıştı. Moore’un laboratuarında yapılan önceki çalışmalarda da, kemirgenlerin doğal gamma ritimlerinin laboratuvar ortamında artırılması, canlıların daha zayıf bir algıya sahip olmalarına neden olmuştu.

Yeni çalışmaya ilişkin açıklama yapan Moore, “Gamma ritimleri, büyük bir tartışma konusu oldu” dedi ve ekledi: Bazı sinir bilimciler, gama ritimlerini bir sihir olarak görüyorlar. Onlara göre; gama ritimleri, beyindeki bölgeler ile sıralı sinyalleri bütünleştiren bir noktada” diyor. Moore; gama ritimlerinin, metronom benzeri bir işleve sahip olduğunun daha önce de fark edildiğini ancak o dönem, çalışmanın duyurulmasını ertelediklerini ifade etti. Çünkü gama ritimleri, duyumlara verilen yanıtlara göre değişiklik gösterebiliyorlardı.

Yeni çalışmaya ilişkin bulgular 18 Temmuz günü “Neuron” dergisinde yayımlandı. Moore ve Brown Üniversitesi’nde doktora öğrenimini sürdüren Hyeyoung Shin, metronom hareketine benzer bir ritmik harekete sahip olan nöronları bulmak için yola çıkmadı. Bu durumun aksine başlangıçta, hislere odaklanan gamma ritimlerini incelemek istediler.

Shin, kemirgenlerin bıyıklarının hafifçe hareket etmesi için oldukça hassas bir makine kullandı. Böylelikle sadece bir kemirgenin hareketi tespit etme yeteneğinin yanı sıra; bıyıklar üzerindeki hareketin beyin tarafından nasıl algılandığı, bu bölgede bulunan nöronların aktivitesi üzerinden araştırılmış oldu. Araştırmayla Shin; kemirgenin bıyıklarına hafifçe vurulduğu an ile vurulmadığı anı karşılaştırarak beyinde ne gibi değişimlerin yaşandığını görmek istedi.

Shin, konuya ilişkin olarak, “Özellikle de kısıtlayıcı internöronlara ait bir alt tip ile ilgilendik. Bu hücreler yerel ölçekte iletişim kurarlar ve hücrelerin ana fonksiyonları, diğer hücrelerin neden olduğu ani voltaj yükselmelerini engellemektir” dedi ve ekledi: “Bu internöronların üçte birinin çok düzenli bir şekilde çalıştığını gözlemledik. Buradaki çalışmanın düzeninin artması, kemirgenin daha ince hisleri algılayabildiğini gösteriyor.”

Shin’in çalışmasını özgün kılan şey ise; ortalama nöron aktivitesi yerine, tekil nöron aktivitesi üzerinde çalışmalar yapmasıydı. Shin; tekil nöronlara bakarak birbirinden farklı olan üç tür nöron keşfetti. Bu nöronlardan bazıları, bıyık hareketi sonrası oluşan histen bağımsız bir şekilde enerji yükleniyordu. Bu nedenle, genellikle bilim insanları tarafından göz ardı ediliyorlardı. Bu grup düzenli olarak voltajlanan metronom nöronlarının alt grubuna ait bir nöron grubuydu. Diğer iki tip ise rastgele enerji yüklenen nöronlardı. Bu gruptaki nöronlardan bazıları bıyıktaki hareketlerin ardından değişikliğe uğradı, bazılarında ise değişiklik gözlenmedi. Çalışma sırasında Shin, dokunmanın algılandığı beyin bölgesinde bulunan metronom nöronlarının birbirleriyle uyumlu bir şekilde çalıştıklarını ortaya çıkardı.

Moore, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Bilim insanları ilk kez dış dünyadaki uyaranlara cevap veren bir nöron bulduklarını ifade ediyorlar. Nöronlar, dış dünyaya cevap vermezse; bilim insanları o nöronlarla neler yapacaklarını bilemezler ve bu tip nöronları görmezden geliriz. Aslında çok basit, ya o nöronları yorumlayın ya da temel önemdeki şeyleri kaçırın. Çünkü, henüz onları görmek için hazır değilsiniz” dedi ve ekledi: “Ancak Shin, yaptığı çalışmada; düzenli bir voltaj artışına sahip metronom nöronlarını görmek için hazırdı. Shin, çalışmaya başlamadan önce kapsamlı bir literatür taraması yaptı ve nöronların ani voltaj yüklenmelerinin mantığını anlamaya çalıştı. Bu çalışma için ise, bilgisayar modellemeleri kullandı.”

0
20.07.2019 13:51

Türkiye ve son dönem NATO ilişkileri

Eski NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı Oramiral Stavridis: Türkiye'yi NATO'dan çıkarmak Putin'e armağan olur.

Türkiyede natodan çıkalım diyen fazla birisi yok zaten. Ama batıda, medyanın 24/7 anti Türkiye propagandası yüzünden bir çok insan Turkiyeyi Natodan çıkartmanın iyi birşey olduğunu sanıyor.

Türkiye natonun ikinci büyük ordusu.

Şuanda twitter'a PKKlilar #TurkeyOutOfNATO hashtagi başlatmış lol

0
Şirin Baba frigs paylaştı

“Kalabalığa karışmak için hiçbir özellik gerekmez. Ama yalnız ve dik durmak için, gerçekten çok şey gerekir.” Charles Bukowski

0
29.08.2019 21:59

1952'de Amerika gözüyle Türkiye

Ülkenin yıllar içinde giderek eritilmesi ve gelen bir çok hükümetin iyi yönetememesi sonucu; ülkenin şu an ki gerilemesini ve eski potansiyeli ne kadar güzel göstermiş video.

0
29.08.2019 20:31

İlham veren Richard Branson sözleri

Saygı etkilemek istediğiniz insanlara değil, herkese nasıl davradığınızla alakalı bir olgudur.

İş kurmak atom parçalamak kadar zor değildir. İş kurmak şahane bir fikre sahip olmak ve bu fikri bir bütün olarak tahayyül edebilmekle alakalıdır.

Hatalarınızdan ders çıkarın. Eğer girişimciyseniz ve ilk işiniz başarısız olmuşsa, bunu “Girişimciliğe hoş geldin” mesajı olarak görün.

Benim başarı tanımım şudur: Bir işle ne kadar aktif bir şekilde ilgilenirseniz o kadar başarılı hissedersiniz.

Yürümeyi belli kuralları takip ederek değil, düşe kalka öğrenirsiniz.

Başarılı şirketlerin temelinde mutluluk vardır. Mutlu bir şirketiniz varsa başarı kaçınılmazdır.

Hayatınızda tutkunuzu takip etmekten ve bu uğurda çalışmaktan daha güzel bir şey yoktur.

Bir fikriniz varsa, bunu karmaşık bir hale getirmemek çok önemlidir. Basit ve net bir şekilde düşünmek zordur.

Küçük şeylere zaman ayıramıyorsanız büyük şeylere de zaman ayıramazsınız.

Dinleyin ve size en faydalı kısmı alın. Önemsiz yerleri ise aklınızda tutmasanız da olur.

İlk denemede başarılı olmadıysanız, başarısızlık kavramını anmaya gerek yoktur. Kalkın ve tekrar deneyin.

Girişimcilikte açık zihin önemlidir. İyimserlik insanları muhtemel senaryolara daha iyi hazırlar ve yapılan işten keyif almayı sağlar.

Bir fırsat fark edip bundan heyecan duyuyorsanız kendinizi bu işe adayın.

Teknolojinin kölesi olmayın. Telefonu siz kullanın, onun sizi kullanmasına izin vermeyin.

Çalışırken duygularınızdan kaçmayın. İçgüdüler ve duygular size yardımcı olmak için vardır.

Hatalarınızdan utanmayın, onlardan ders alın ve yeni baştan başlayın.

Başarılı olmak için risk almak durumundasınız. Birinden izin almak yerine bu kişiden af dilemeyi tercih ederim.

Eğer bir iş için dişinizi tırnağınıza takıp mücadele ettiyseniz ve yine de başarısız olduysanız başka bir işe girişmenin zamanı gelmiş demektir.

Şansınızı denemekten korkmayın. Kendinizi test etmenin en iyi yolu budur. Eğlenin ve sınırları zorlayın.

İş, sizi içine katmalı, sizi eğlendirmeli ve yaratıcılığınızı körüklemelidir.

Girişimcilik size heyecan veren bir şeyi paraya çevirme işidir. Ne kadar bu işi yaparsanız o kadar ilerlersiniz.

Kendiniz olmaktan asla vazgeçmeyin.

Lütfen nazik olun. Hayattaki hiçbir şey teşekkür etme alışkanlığınızı öldürmemeli.

Şans çalışmakla olur. Ne kadar çok çalışırsanız o kadar şanslı bir insan olursunuz.

Hayır yerine evet derseniz hayatın çok daha eğlenceli bir yer olacağını göreceksiniz.

Bir şeyi öğrenmenin en iyi yolu o işi yapmaktır.

İnsanlar iyi eğitin, böylece istediklerinde işten ayrılabilsinler. İnsanlara iyi davranın, böylece işten ayrılmak istemesinler.

Hayat iniş ve çıkışlardan oluşur. Bu aksiyonu anlamlı kılacak şeyler yapın.

Kötü bir insanla iyi bir iş yapamazsınız. İyi insanlarla çalıştığınızda başarısız olma ihtimaliniz yoktur.

Bir şeyi en ucuz ya da en hızlı şekilde nasıl yapabilirim diye düşünmeyin. Bu işi en iyi şekilde nasıl yapabilirim diye düşünün.

Size verebileceğim en iyi tavsiye tutkulu olduğunuz alanda çalışmanızdır.

Başarılı bir girişimci olmak zengin olmak demektir. Ancak çok zenginliğin de çok sorumluluğu vardır. Benim sorumluluğum yeni şirketler kurmak, yeni insanlar işe almak ve fark yaratabilmek adına gerekli birikimi yapmaktır.

Disleksiden muzdariptim. İlkokulda öğretmenin anlattığı hiçbir şeyi anlamıyordum. Bu nedenle 15 yaşındayken okul hayatım bitti. Bir şey benim ilgimi çekmiyorsa onla ilişiğimi keserim.

Müzik sektörü farklı bir doğaya sahip. Pop gruplarının isimleri aynı zamanda marka isimleridir. Bazı dönemlerde sadece bu marka adı satış rekoru kırmayı sağlar.

Bence iş hayatı takım elbise giyip yatırımcıların gönlünü hoş etmek değil, kendine karşı dürüst olmak ve sahip olduğun fikirlerin özüne odaklanmaktır.

Kendinize zor bir hedef belirlediğiniz zaman fit olmak için bir nedeniniz daha olur.

Benim hayat felsefem hayatın her dakikasının keyfini çıkarmak şeklinde. Hiçbir zaman yaptığım bir şeyi angarya olarak görmedim.

Gazeteci-dergici olmak istemiştim, girişimcilikle ben alakam yoktu. Ben de dergimi ayakta tutabilmek için girişimci o oldum.

Hayatı sonu olmayan bir öğrenme süreci olarak görüyorum. Başka bir havayolu şirketinin uçağında beğenmediğim bir şey olursa, kendi havayolu şirketimde bu durumun olmamasına özen gösteriyorum.

Pek çok sektöre girip bu sektörlerin işleyişini değiştirmiş olmaktan ötürü mutluluk duyuyorum.
İş hayatında fırsatlar otobüs gibidir. Birini kaçırırsanız diğeri mutlaka bulunduğunuz durağa doğru geliyordur.

İş hayatında tek bir şey kesindir. Siz ve herkes mutlaka hata yapacaktır.

Başarı ve başarısızlık arasında çok ince bir çizgi vardır. Finansal açıdan sağlam olmadan iş kurmaya çalışırsanız bu çizginin maalesef olumsuz olan tarafına kayarsınız.

Neyse ki halka arz edilmiş bir holding değiliz. Bağımsız şirketler topluluğu olarak faaliyet gösteriyoruz ve bu nedenle ne istersem onu yapabiliyorum.

Şatafatlı yatlar, özel uçaklar, limuzinler sizi mutlu edemez. Sizin çalışanlarınızın moralini bozar. Bu kadar büyük paralar mesela Afrika’daki problemlerin çözümü için harcanabilir.

Eğer param varsa onu mutlaka yeni bir işe yatırırım. Bankada tutmam.

Ailemin desteğini ve sevgisini hissetmediğim tek bir dakikam olmadı. Birbirimizle kedi köpek gibi kavga eden bir aileyiz ancak birbirimize sonsuz sevgi beslediğimizi de biliriz. Bu nedenle aile bağlarım çok kuvvetli olduğu için kendimi şanslı hissediyorum.

Annem beni ve kardeşlerimi özgür ruhlu yetiştirdi. Dört yaşındayken bir keresinde eve dönmek üzere arabadaydık. Annem arabayı durdurdu ve beni eve 3 kilometre mesafede indirdi. Evimizi asla bulamayacakmışım hissine kapılıp kaybolmuştum.

Şans, hazırlık ve fırsatın buluşmasıyla ortaya çıkar.

Her toplantıda not alırım. Tarihleri, süreçleri, yapılacak işleri mutlaka not ederim. Aksi halde iki otobiyografi kitabı yazamazdım.

Bir şeyi yapmamış olmaktan ötürü pişmanlık duymak, yapmış olmaktan dolayı pişmanlık duymaktan daha kötüdür. İstediğiniz bir şeyi yaptığınız zaman başınızı yastığa rahat bir şekilde koyarsınız.

Sorgulamaya sonuna dek devam edeceğim. Gerçeğe asla tamamen ulaşamayabilirim ancak gerçeğe ulaşmak için arayışım sonuna kadar sürecek.

Hayattaki temel felsefem şudur: En fazla ne olabilir, hadi yapalım!

Çalışanlarını düşüncelerini ifade ettiği için cezalandıran yönetici, liderlik hakkında en ufak fikre sahip değildir. Lider pozisyonundaki kişiler çalışanlarını güçlendirmelidir, onları sindirmemelidir.

Yatırımcılar insana ve fikre yatırım yapar.

Hayatta risk almak çok önemlidir ancak bu riskler hesaplanmış olmalıdır. Başarı ihtimali çok zayıf bir şey için ne canınızı ne de paranızı riske atmamalısınız.

Para, ödüller, şöhret çok bir anlama sahip değildir. Sizin ve sevdiğiniz kişilerin sağlıklı olmasından önemli bir şey yoktur.

Ailem bana insanların güzel yanlarını görmeyi öğretti. İnsanları seviyorum. İnsanlarla zaman geçirmeyi, onlardan yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum.

Girişimcilik insanları eşitler. Yani girişimciliğin özünde sadece para yoktur. Tutku, kararlılık, çalışanlık gibi ücretsiz şeyler vardır girişimciliğin özünde.

Maddi şeyler zevk verir ancak yine de önemsizdir.

Daha üretken olmak istiyorsanız, bulunmanız gereken yere zamanında gidin. Toplantı, uçuş, randevu fark etmez. Saat 2’de orada olacağınızı söylediyseniz 2’de orada olmak zorundasınız. Bu biraz demode bir tavsiye gibi gelebilir ancak 50 yıldır iş hayatında bu kaide bana çok fayda sağladı.

Hayalleriniz gözünüzü korkutmuyorsa çok küçük düşünüyorsunuz demektir.

Cesur bir insan sonsuza kadar yaşayamayabilir fakat korkak bir insanın yaşadığını da söyleyemeyiz.

0
29.08.2019 15:04

Dr. Eray Güçlüer: Türkiye bölgede oyun kurucudur

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüer, İdlib özelinde Suriye’deki son gelişmeleri anlatarak, Türkiye, Rusya ve ABD ilişkilerini değerlendirdi. Dr. Eray Güçlüer, “İdlib’teki mevcut soruna rağmen Türkiye ile Rusya ilişkilerinin bozulacağını düşünmüyorum. Rusya’nın rejimin saldırılarındaki rolünü zaman gösterecek. Rusya’nın Suriye’de kontrol edemediği unsurlar var. Şubat ayında rejime bağlı iki tümen çatıştı ve 170 asker öldü. Yine bölgede Rusya’nın sözünü dinlemeyen İran destekli silahlı gruplar da var” dedi.

“BÖLGEDEKİ KİLİT FAKTÖR TÜRKİYE’DİR”

Geçtiğimiz ağustos ayında ‘kazan kazan’ mantığı şeklinde oluşturulan İdlib mutabakatının artık ‘kaybet kaybet’ şekline dönüşmeye başladığını belirten Dr. Güçlüer, “Eğer mutabakat bozulursa Rusya’nın özellikle güneydeki askeri üslerinin güvenliği ciddi şekilde tehlikeye girer. Bölgedeki terör varlığının ortadan kaldırılması sadece rejimin operasyonlarıyla mümkün değil. Buradaki kilit faktör Türkiye’dir. Yani Han Şeyhun’u rejim ele geçirdi de oradaki muhalifleri etkisiz hale getirebildiler mi hayır. Amaçlarının muhalifleri etkisiz hale getirmek olduğunu söylüyorlar ama küçük toprak parçası ele geçirmenin ötesinde bir şey yapamıyorlar. Bunun sonucu olarak da İdlib’teki silahlı unsurlar daha da radikal hale geliyorlar” diye konuştu.

“TÜRKİYE SINIRINDA TEDBİRLER ALMALIYIZ”

Rejimin Han Şeyhun’u ele geçirmesinin Rusya açısından güvenlik sorununu ortaya çıkaracağını belirten Dr. Güçlüer, “Türkiye için ise göç, insani krizin derinleşmesi halinde sınırımızda ilave tedbirler almamız gerekecek. Gözlem noktalarımıza yapılan son saldırılarda İdlib mutabakatı ve Rusya’ya rağmen Türkiye rejim güçlerine müdahale etti. Ancak bunu belli bir seviyede dengelemeye çalışıyor çünkü arka planda stratejik Türk-Rus iş birliğini bozmak istemiyor. Geçen gün gerçekleşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin görüşmesi de bunun sonucudur. Muhtemelen 16 Eylül’de Ankara’da yapılacak İran’ın da dahil olduğu üçlü zirvede İdlib mutabakatıyla ilgili yeni bir takım hususlar gündeme gelecektir” ifadelerini kullandı.

“ABD GÜVENLİ BÖLGE İSTEMİYOR”

Türkiye’nin ABD için öneminin her geçen gün daha da arttığını söyleyen Dr. Güçlüer, “ABD’nin niyetinde bir değişiklik olmasa da bölgedeki tutumunda değişim var. Türkiye güvenli bölge oluşturmak istiyor, Amerika bunu istemiyor. Son dönemde SU-35 ve 57 uçaklarının Türkiye verilmesi gündemde ve bunlar önemli, F35 seviyesinde uçaklar. Bu uçaklar da dikey iniş, kalkış yapabiliyorlar. Teknolojileri de sürekli geliştiriliyor. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon ‘Türkiye’ye F35 verilmesini askıya aldıysak da stratejik ortağımız Türkiye ile konuşabiliriz’ diye açıklama yaptı. Bu açıklama bir geri adımdır. Türkiye, ABD için artık vazgeçilmez bir argümandır. Bu güne kadar Türkiye ile terör örgütü PKK/PYD arasında tavrını PYD yönünde koyan ABD, artık Türkiye’nin yanında tavır koymak zorunda kalmaktadır” dedi.

BÖLGEDE ATILMASI GEREKEN ADIMLAR

Türkiye’nin rejime müdahale edecek gücü olduğunu vurgulayan Dr. Güçlüer, bölgede yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

“Bundan sonraki süreçte saldırılar devam ederse Türkiye, rejime müdahale edebilir. Türkiye’nin Türk konvoyuna yapılan hava saldırısını durduracak ve önleyecek gücü var. Türkiye sınırlarına ciddi bir göç dalgası olursa Suriye sınırındaki kritik noktalara müdahale ederek buralarda geçici tampon bölge kurabilir. Ancak 16 Eylül’deki üçlü zirvede Rusya ve İran’ın Rejim üzerindeki baskısını arttırması ve saldırıların durması sağlanırsa Türkiye’de sahada daha fazla inisiyatif alabilir. Ve sorun krize dönüşmeyebilir.”

 

0
Umit frigs paylaştı

"Pırlantadan alınmayan vergi, kitaplardan alınıyordu; çünkü pırlanta alanlardan değil; kitap okuyanlardan korkuluyordu."

#EmileZola

0