Çok karmaşık duygulara sahibim bu film için. Az önce izledim sıcağı sıcağına yazayım. Birincisi, hani şu din propagandası yapan filmler vardır. Allah’ın ipine sarılmazsanız sonunuz berbat olur, gelin etmeyin gitmeyin, kutsal kitabımızın yolundan ayrılmayın mesajını verirler. İşte o filmlerle aynı torbadan çıkmış bir film ama… İşte bu “ama” çok önemli. Öte yandan onlardan hiçbirine de benzemiyor.
Mesela “günah keçisi” ilan edip kimseye saldırmadan, etiketlemeden, yargılamadan, düşmanlık tohumu ekmeden bu mesajı vermişler. Eğer dindarlıksa da son derece liberal bir dindarlık anlayışı var. Hoşgörü çıtasını epey yükseltmişler.
Bu arada dindarlık soslu filmlerdeki acemiliklerden de çok uzak. Sanatsal çıta da yükselmiş. Baştan sona görsellik ve oyunculuk çok başarılı. Güney Florida ve Key West güzellikleri harika. Genç oyuncu Lucas Hedges’dan daha geçen gün bahsetmiştim. Çocuk her filminde döktürüyor. Daha 20’li yaşlarının başında ama daha şimdiden harika oynadığı 5-6 film sayabilirim. Bu filmde Kanadalı bir melez genç kız ile de tanışmış olduk: Taylor Russell. Hem çok güzel bir kız, hem de harika bir oyuncu.
Filmin zayıf noktaları da var. Mesela iki ana konusunun olması. Sanki bir film bitmiş, yeni bir film başlamış gibi. İşin tuhafı 4 yıl önce bugün izlediğim The Place Beyond the Pines filminde de aynı şeyden şikâyet etmişim. Bir başka zayıf nokta da şu: Bizim varlıklı siyah ailenin üzerine titreyerek yetiştirdiği oğlu, kız arkadaşı ile ettiği bir kavgada elinden bir kaza çıkıp kızı öldürüyor. Sonra da ailenin hayatı kayıyor.
Şimdi tamam, elbette herkes için trajedi ama biz Münevver Karabulut, Ceren Damar, Özgecan Aslan, Ceren Özdemir ve Şule Çet’in ülkesinde yaşıyoruz. 30 yıl hapis cezası yiyen tosuna ve dağılan ailesine üzülmek bizim için fazla lüks. Çocuk yetiştirme, aile olma, ana baba ile diyalog gibi konularda doğru mesajı veriyor olsa bile. Ayrıca o katil olan oğlana sporda fazla rekabetçi ve hayatta fazla cinsiyetçi bir rol model olan babanın bu hatası üzerinde hiç durulmamış olması da bir eksi…
Tabii bir de hiç babalık yapmamış olan baba ile onun iyi oğlu var. İkinci hikâyede de tam tersi bir adaletsizlik görüyoruz. Bana göre bu çok olası bir durum. Boşanmış annelerin oğulları çoğunlukla centilmen olur, sağduyulu olur. Orasını hiç yadırgamadım.
Trey Edwars Shultz’un üçüncü filmi. IMDB puanının 7,7 olmasını şaşırtıcı buldum. Fena değil ama 7’nin altında olsaydı hiç şaşırmazdım.
Kaynak: Muammer Özdemir