31.05.2019 15:19

Telefonkolik

1876 yılında Graham Bell adındaki bir mucit, Telefonu icat etmiş ve insanlar birbirleri ile haberleşsinler, iyi günde kötü günde birbirlerinin acılarını azaltmak ve sevinçlerini çoğaltmak, ayrıca her konuda görüş alışverişinde bulunmak, ve hayatı kolaylaştırmak için insanlığın hizmetine sunmuştur. Telefon kullanan herkesin Graham Bell’e bir teşekkür borcu vardır. Daha sonra yapılan geliştirmelerle bu günkü haline dönüştürülüp akıllı telefon adını almıştır. Sanki telefon eski haliyle geri zakalı ve akılsızımış’ta, şimdilerde akıllı telefon ünvanına sahip olmuş. Keşke telefon ilk icat edildiği saf ve temiz haliyle sadece haberleşme cihazı olarak kalsaydı. Yeşil tuşa basıp konuşup, kırmızı tuşa basıp konuşmamızı sonlandırarak işimize gücümüze baksaydık. Ayrıca içinde haberleşme fonksiyonu, yani telefon özelliği olmayan fakat, bu gün kullandığımız ve akıllı telefonun bütün özelliklerine sahip, internet bağlantılı cihazları ihtiyaç olduğunda kullansaydık. (Bilgisayar, Ipad ) gibi. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasına olumsuz etki eden en önemli şey, insanların zamanlarını lüzumsuz, gereksiz yere harcayıp tasarlamaya, üretmeye ve çalışmaya fazla zaman ayırmamalarından kaynaklanmaktadır. Öyle bağımlı bir hale geldik ki, telefonkolik olduk. Elimizden telefonumuzu alsalar Sudan çıkmış balığa döneceğiz. Hatta bazı telefon kullanıcılarına telefon manyağı olmuş da diyebiliriz. Sabah gözünü açınca hemen telefonuna bakıyor, gündüz elinden düşürmüyor, gece yatmadan önce de telefonuna bakıp uyuyor. Belki rüyasında bile telefonunu görüyor. Yolda yürürken, metroda, işyerinde, okulda her yerde, yediden yetmişe herkesin telefonu elinde. Bu son derece yanlış gidişi bir düzene sokamazsak, gelecek nesillerimiz insani özelliklerini kaybedip robotlaşacak ve sanal alemin yapay pembe dünyasında kaybolup gidecektir. Öğrenmeye, Tasarıma, üretime ve işine odaklanması gereken beyinler, maalesef hiçbir fayda üretmeyen konularla telafisi mümkün olmayan çok değerli zamanlarını harcıyorlar. Lütfen çocuklarımızı ve gençlerimizi bu konuda uyaralım. sanal alemden gerçek aleme dönmeleri için yardımcı olalım.

1
30.05.2019 22:15

Fransız Tostu

Bizim bildiğimiz yumurtalı ekmeğin biraz tatli hali, favorim vanilyalı ve yanında reçel ile.

0
29.05.2019 22:58

Şirinler

Küçük mavi yaratıkların komunal hayat sürmesini anlatan, baş kötü karakteri olan Gargamel tarafından sürekli taciz edilip yenilmeye yada altına dönüştürülme denemeleri ile şirinleri darlanmasını konu alan ve komünist düşünceleri empoze etmekle suçlanmış çizgifilm.

2
29.05.2019 18:00

Sansür

Neyi izleyip izleyemeyeceğinize başkaları tarafından karar verilen sistemler bütünü

6
28.05.2019 11:34

Türkiye'de tarım alanı sorunu

Türkiye tarım alanlarının yüzde 8,3’ünü kaybetti

Türkiye son 16 yılda tarım alanlarının yüzde 8,3’ünü kaybetti. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, tarım alanlarının 3 milyon 400 bin hektar küçüldüğünü söyledi. Bu oran Belçika'nın toplam büyüklüğüne denk geliyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, başta buğday, arpa, nohut, mercimek olmak üzere önemli ürünlerin daralan tarım alanları içindeki paylarını Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) aldığı verilerle açıklayarak, alınması gereken önlemleri sıraladı.

BELÇİKA’NIN YÜZÖLÇÜMÜ 3 MİLYON HEKTAR

Tarım alanlarının son 16 yılda 41 milyon 200 bin hektardan 37 milyon 800 bin hektara gerilediğini anlatan Atalık, en fazla tarım alanı kaybının tahıllar, diğer bitkisel ürünler ve sebze alanlarında yaşandığını söyledi. Atalık, “Avrupa Birliği’nin (AB) göbeğindeki Belçika’nın yüzölçümü 3 milyon hektar. Bizden 4-5 kat fazla tarımsal ihracat geliri olan Hollanda’nın toplam yüzölçümü ise 4 milyon hektar. Çiftçinin her geçen yıl alım gücü geriliyor. Bu da üretim alanlarına yansıyor. Geçimini tarımdan sağlayan insanlar para kazanamadığı ve maliyetler yüksek olduğu için üretimden çekiliyor. Borcu artan çiftçi de bankaların tarımsal kredilerine yönleniyor ve borcu artıyor” dedi.

BUĞDAYDAKİ KÜÇÜLME 2 MİLYON HEKTAR

Tahıl grubu bitkiler içerisinde en büyük ekim alanına buğday ve arpanın sahip olduğunu belirten Atalık, “Yaklaşık yüzde 91’ini bu iki bitki oluşturuyor. Buğdaydaki küçülme 2 milyon hektar. Arpadaki küçülme ise 1 milyon hektara ulaşmış vaziyette” diye konuştu.

“BUĞDAY İTHALATINA 1.3 MİLYAR DOLAR ÖDEDİK”

2018 yılında Türkiye’nin 5.8 milyon ton buğday ithalatına 1.3 milyar dolar ödediğini hatırlatan Atalık, "Çiftçinin ekmekten vazgeçtiği 2 milyon hektarlık buğday arazisinde tekrar ekim olsa 6 milyon ton gibi ilave bir üretime kavuşuruz. İthalatı karşıladığımız gibi 200 bin ton da elimizde buğday olacak” ifadelerini kullandı.

2018’DE 655 BİN TON ARPA İTHAL EDİLDİ

Çiftçinin ekmekten vazgeçtiği tarım alanlarının yeniden ekilmesi halinde ithalatın önüne geçileceğini vurgulayan Ahmet Atalık, “655 bin ton arpa ithal ettik. Ekilmeyen 1 milyon hektarlık araziyi arpayla buluştursak 2 milyon 600 bin ton civarında arpa elde edeceğiz. 600 bin tonun ithalatı karşıladığını düşünürsek elimizde 2 milyon ton fazladan arpa kalacak. Yani çiftçinin ekmekten vazgeçtiği araziyi üretimle buluşturduğumuzda dışarıya ödediğimiz dövizler halkımızın refahı için ülke içinde kalacak” dedi.

KURU BAKLAGİLLERDEKİ DARALMA 1 MİLYON 200 BİN HEKTAR

Desteklemenin kesildiği anda tarım alanlarının küçüldüğünü söyleyen Atalık, “Kuru baklagilde ekim alanlarımız en yüksek seviyeye 1989 yılında 2 milyon 100 bin hektara ulaştı. Ancak günümüze kadar 1 milyon 200 bin hektar küçülerek 900 bin hektara kadar geriledi. 1990 yılı başlarında destekleme alımlarının sonlandırılmasını takiben kazanamayan çiftçi kuru baklagil üretiminden vazgeçmeye başladı” diye konuştu.

NOHUT EKİM ALANI YÜZDE 42 KÜÇÜLDÜ

1990’dan 2018 yılına kadar nohut ekim alanlarında 376 bin hektarlık küçülme olduğunu söyleyen Atalık, “Yani yüzde 42 daralmış. Mercimekte ise 723 bin hektar yani yüzde 72 küçülmüş, çok daha büyük. Türkiye bu ürünleri dünyaya ihraç eden bir ülkeyken özellikle 2010 yılı sonrasında ithalatçı bir konuma gelmiş vaziyette. 2018 yılında ithal ettiğimiz 93 bin ton nohuta yaklaşık 120 milyon dolar ödedik. Türkiye ekmekten vazgeçtiği 376 bin hektarlık alanda tekrar nohut ekse 460 bin ton ilave nohut üretmemiz mümkün. İthal ettiğimiz 93 bin ton bunun yanında son derece küçük bir miktar” ifadelerini kullandı.

PATATES ÜRETİM ALANI 136 BİN HEKTARA GERİLEDİ

Artan nüfusa karşın ekim alanlarının her geçen gün daraldığını söyleyen TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, “1999 yılında en geniş haliyle 220 bin hektara ulaşan patates ekim alanımız 2018 yılı itibariyle 136 bin hektara geriledi. Nüfusumuz, ülkemize gelen göçmen ve turist sayılarıyla artıyor, buna karşı maalesef her geçen yıl ekim alanlarımızda daralmalar oluyor” dedi.

SEBZE EKİM ALANI YÜZDE 15 KÜÇÜLDÜ

Kuru soğan, pırasa ve patlıcan üretim alanında yaklaşık yüzde 35’lik daralma olduğunu söyleyen Atalık, “Sebze üretim alanlarındaki daralma da ciddi boyutlara ulaştı. 2005 yılından günümüze 930 bin hektardan 784 bin hektara inerek 146 bin hektarlık bir küçülme oldu. Yani yüzde 15’lik bir daralma olmuş. Bu ürünler içerisinde kuru soğan, pırasa ve patlıcan ekim alanları yaklaşık yüzde 35 alanında daralmış. Domates, salatalık ve sivri biber ekim alanlarımız ise yüzde 10-17 arasında küçüldü” diye konuştu.

KOOPERATİF ÜYESİ OLMAYAN ÇİFTÇİ KALMAMALI

Tarım alanlarını korumak ve toprağa küsen çiftçiyi tekrar üretimle buluşturmak için önerilerde bulunan Atalık, “Ülkemizde kooperatifleşme sorunu var. Kooperatif üyesi olmayan bir tane çiftçi kalmamalıdır. Kooperatiflerin sayıları çok olmakla birlikte Avrupa Birliği (AB) ile kıyasladığımız zaman verim ve etkinlik düzeyleri çok düşük” ifadelerini kullandı.

TARIMSAL KİT’LER YENİDEN OLUŞTURULSUN

Atalık, “Kamu İktisadi Teşebbüsü’nün (KİT) özelleştiği her alanda tarımsal üretimimiz gerilemiştir. Bunların önemini düşünerek tekrar tarımın sorun yaşanılan alanlarında tarımsal KİT’lerin oluşturulması hem üretici hem tüketici hem de bu alandan geçimini sağlayan özel sektör için çok önemli ve verimli bir adım olacaktır” dedi.

ARAZİ TOPLULAŞTIRMA VE SULAMA SORUNU

Verim ve kaliteyi artırmak için tarımsal altyapı eksiklerini tamamlamak gerektiğini vurgulayan Atalık, "Arazi toplulaştırma ve sulama gibi altyapı eksikliklerimiz hala var. Bunların en kısa sürede çözülmesi gerekiyor. Çünkü parçalı arazi yapısı çiftçiye fazladan mazot yaktırıyor. Daha uzun süre o işe vakit ayırmasına neden oluyor. Sulama doğrudan verimi artırıyor, kaliteye çok önemli bir etkisi var. Dolayısıyla ülkemizin daha düşük maliyetle üretim yapabilmesi, verimi ve kaliteyi artırabilmesi için bu altyapıları artık tamamlamalıyız” diye konuştu.

1