Kurban Bayramı
Eid Al-Adha(Kurban Bayramı) Müslümanların, dini bir görüm sonucu İbrahim'in oğluna cinayet girişimini, hayvanları öldürerek kutladıkları bir Müslüman bayramıdır.
1. Kuran da, İbrahimin Hikayesi
Kuranda, İbrahim'in oğluna karşı dini nedenlerle cinayet teşebbüsü şöyle anlatılır:
"Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.” Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. Her ikisi de teslim olup onu alnı üzere yatırdı." Saffat 100-103
Kelimenin tam anlamıyla bir rüyada(في المنام) olduğu söyleniyor. İbrahim, oğlunu bir rüyaya dayanarak öldürmeye çalıştı ve Müslümanlar bu olayı kutladılar.
2. Hadislerde
Hayvanları öldürmek zorundasınız.
"Bera bin Azib tarafından anlatılana göre: "Kurban bayramı namazında Peygamber efendimizi hutbe okurken işittim. Şöyle diyordu: “Bugün ilk yapacağımız şey bayram namazı kılmak, sonra dönüp kurbanlarımızı kesmektir. Kim böyle yaparsa bizim sünnetimize uygun hareket etmiş olur." Sahih Buhari 2:15:71
Ve biraz müzik var:
Muhammed müzik aletlerini ve şarkıcı kızları yasakladı. Ve bununla ilgilenenlerin maymunlara ve domuzlara dönüşeceğini söyledi.
Ebu Malik El-Eşari tarafından anlatılana göre Allahın Resulü şöyle söyledi: "Benim ümmetimden bazıları başka isimler altında mutlaka içki içeceklerdir. Başuçlarında çalgılar çalınacak ve kadın sanatçılar şarkı, türkü söyleyecekler. Allah onları yere batırsın! Ve onlardan domuzlar, maymunlar yapsın!" Sünen-i İbn Mace 5:36:4020
Ama İbrahim'in cinayet teşebbüsünü kutlamaya gelince müzik kullandı.
"Aişe tarafından anlatılana göre: "Bayram günü iki cariye, kahramanlık şiirlerini def çalarak şarkı söylüyorlardı. Resulullah yatağına yatıp yüzünü çevirdi, sonra babam(Ebu Bekir) içeri girdi. "Bu ne hal, Resulullah’ın huzurunda şeytanın düdüğü ve sesi ne arıyor?" diye beni azarlayınca, Resulullah "Bırak onları, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır." buyurdu. Babam başka şeyle meşgulken, cariyelere işaret ettim, dışarı çıktılar." Sahih Buhari 2:15:72
Ve kafirleri öldür:
"Ebu Said el-Hudri tarafından anlatılana göre: "“Rasulullah Kurban ve Ramazan Bayramı günlerinde musallaya çıkardı. Orada önce namazla başlardı. Namazı kıldırıp selamı verince cemaat namaz kıldığı yerde otururken ayağa kalkar ve onlara yönünü dönerdi. Şayet kendisinin bir müfreze gönderme ihtiyacı olursa bunu insanlara söylerdi. Veya başka bir şeye ihtiyacı olursa onu insanlara emrederdi..." Sahih Buhari 2:15:76
SONUÇ
İbrahim, gördüğü bir rüyaya dayanarak kendi oğlunu öldürmeye karar verdi. Ve Muhammed bu olayı İslamda haram olan müziği dinleyerek, hayvanları öldürerek ve insanları öldürerek kutlardı.
Atatürk'ü neden sevmezler
- Kula kulluğu kaldırmıştır sevmezler.
- Din üzerinden dönen parayı kaldırmıştır sevmezler.
- Padişahlarının yapamadıklarını yapmıştır sevmezler.
- Dini bir devlet olgusunu din kişi içindir olarak uyarlamıştır sevmezler.
- İmkanı varken diktatör olmamış, devlet halk için demiştir sevmezler.
- Bu kadar güçlü olmasının tek mantığı dış yardım almasıdır başka türlü olamaz demişlerdir (Kurtuluş savaşında her hanenin 1 çift çarık vermesi gerektiğini kanunla bildirdiklerini bilmezler) sevmezler.
- Çarşafı kaldıranın #Atatürk olduğunu zannederler sevmezler.
- Şapkaların sadece Devlet kurumları için olduğunu bilmezler sevmezler.
- Arap seviciliği yapmamıştır sevmezler.
- Dini kitapları bir olgu olarak yorumlamıştır sevmezler. (Düşük inançlı padişahların olduğunu şarap içen padişahların olduğunu bilmezler)
- Kemalizm algısını anti din olarak anlamışlardır sevmezler.
- Kuranı anlamaları için Türkçeye cebinden para verip çeviri yaptırmıştır fakat insanların dini öğrenmeleri hoşlarına gitmez.
- Kendi sermayesi ile banka fabrika açmıştır sevmezler.
- 4 karı kuralı kalkmıştır s*** açıkta kaldığı için sevmezler.
- Para çeviren Tekke zaviyeleri kapattığı için sevmezler.
- Mason localarını bizzat kapatmasını bilmezler mason derler sevmezler.
- Atatürk döneminde basılan kuran sayısını bilmezler kuran okumayı yasaklattı derler sevmezler.
- Ezanı Türkçeye çevirdi derler fakat İsmet'in çevirdiğini ve Ezanın mübarek bir olgu olmadığını hristiyan çanından bir farkı olmadığını bilmezler sevmezler.
- Ayasofyayı müze yaptı derler sevmezler.
- Osmanlıyı çok büyük bir devlet sanıp yıktı derler sevmezler.
- Harf devrimi yaptı derler fakat halkın yine bu konuştuğumuz dili konuştuğunu bilmezler sevmezler. - Şeriatı kaldırdı derler sevmezler.
- Atatürk karı kız düşkünü derler derler oğlancılığın Osmanlı'da resmi kurum olduğunu vergi verdiklerini bilmezler sevmezler.
- Atatürk'ün soyu belli değil derler Yörük Türkü olduğunu ve atalarının Komutanlık vasıflarını taşıdığını bilmezler sevmezler.
- Atatürk Yahudi derler fakat Yunanistan'ın günümüz Yahudi nüfusunun neredeyse 300 olduğunu ve bir mahallesi olduğunu bilmezler sevmezler.
- Atatürk'ü Müslümanlığa karşı sanırlar fakat Türkiye kurulmasaydı İslam'ın tamamen sapacağını bilmezler sevmezler.
Kısacası IQ seviyeleri 10'dur bilmezler anlamazlar ve sevmezler.
Kimi, neden severler?
-Hayatında savaş yapmadan kömür makarna ile sözde başkomutan olanı severler.
-Senin paranla yol yapanı, ota boka KDV keseni severler.
-Ülkenin her toprağını riskli diye parsel parsel başkasına satanı severler.
-15 yılda bir tek fabrika kapısı açmamış adamları severler.
-Sokaklarda miting yapıp anayasayı çiğneyenleri severler.
-Herşeyi senin paranla yapıp kendi güçleriymiş gibi göründüğü için severler.
-Sen çalışıp didinirken senin vergini elin suriyelisine vereni, okumadan atanan suriyeliyi ülkeye aldığı için severler.
-işsiz kaldıkları için severler.
-Açlık sınırı 4700 tl iken asgari maaş aldıkları için severler.
Ama ne hikmet ki 57 yıllık hayatında 11 savaş 24 madalya 7 nişan 13 kitap 1 ülke kurmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Anafartalar komutanı Gazi Mareşal Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk'ü sevmezler.
Seyirci kalmanın natomisi
Yolda yürürken birisi sizi kenara çekip boğazınıza bir bıçak dayasaydı, kaç kişi bu duruma şahit olsa kurtulma şansınız daha yüksek olurdu? Bir? On? Yüz?
Tarihte karşılaşılmış bazı dramatik olaylar ve bu olaylardaki esrarı çözebilmek için çeşitli deneyler yürütmüş olan sosyal psikologlar, tek bir şahit olmasının onlarca şahit olmasından daha avantajlı bir durum olduğunu söylüyor.
İlk olarak 1964 yılında gerçekleşen “Kitty Genovese” cinayetinden yola çıkılarak ortaya konan ve “Seyirci Etkisi” olarak anılan bu durumun tam olarak tahlilini yapmak zor, ancak bir fenomen olarak hayatımızda yer aldığı da bir gerçek…
The New York Times: “Biz nasıl insanlarız?”
“Komşuların bizi gördüğünü fark ettim ve çekip gidecektim, ama hepsi korku içinde pencerelerini kapattılar ve uyumaya gittiler, ben de rahatça işimi gördüm”
Yukarıdaki sözler Winston Moseley isimli bir seri katile ait. Yakalandıktan sonra polis tarafından alınan itirafnamede geçiyor
Catherine “Kitty” Genovese 1964 yılının 13 mart sabahı saat yaklaşık 3:20 cıvarında çalıştığı kafeden çıkıp arabasına bindi. Evinin 100 adım mesafesindeki otoparka arabasını park etti. Sokak lambasının altına geldiğinde bir adam Genovese’yi yakaladı. Kadın bağırmaya başladı. Hemen yakındaki on katlı apatmanda ışıklar yandı. Kadın “Beni bıçakladı Tanrım yardım edin”diye bağırdı. Apartmandaki pencerelerden biri açıldı. Bir adamın ‘kızı rahat bırak ‘diye bağırdığı duyuldu. Saldırgan apartmana doğru baktı, omuzlarını silkti geri sokağın başına kadar yürüdü. Kadın güçlükle doğruldu. Apartmandaki ışıklar tekrar söndü.
Saldırgan geri gelip kadını yeniden bıçakladı. Bayan Genovese “Ölüyorum, Ölüyorum” diye bağırdı tekrar. Etraftaki apartmanlarda ışıklar tekrar yandı. Saldırgan arabasına yönelerek uzaklaştı. Bayan Genovese yavaş yavaş doğrulmaya çalıştı. Şimdi saat 3:35 ‘ti. Saldırgan son kez geri döndü. Onu evinin merdivenlerinde yakaladı. Üç kez daha bıçakladı. Öldürücü darbeyi vurmuştu artık. Saat 3:50’de polis olay hakkında ilk telefonu almıştı. Hızlı bir şekilde olay yerine geldiklerinde Bayan Genovese çoktan ölmüştü. Arayan bir erkekti ve polise bir arkadaşı ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra haber vermişti. Daha sonraki ifadesinde olayın içinde yer almak istemediğini beyan etmişti.
The New York Times gazetesi, cinayeti 27 Mart 1964 tarihli nüshasında yukarıdaki şekilde aktarmıştı.
“Başımıza iş almayalım…”
Böylesine trajik bir olayla karşılaşsanız ne yaparsınız sorusunun cevabının polisi aramak olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat o gece işler tam olarak düşünüldüğü gibi ilerlememişti. Polise zamanında ihbarda bulunulmamış, meskun mahalde gerçekleşen ve yaklaşık yarım saat süren acımasız bir saldırı hiçbir müdehale ile karşılaşmadan sonlanmıştı. En az cinayet kadar tüyler ürpertici olan bu ayrıntının sebepleri nelerdi peki? Sözkonusu bir insanın hayatı iken nasıl bu kadar duyarsız olunabilmişti?
Tanıklardan bazıları olaya şahit olduğunu doğrulamış fakat basit bir taciz olayı veya sarhoş birkaç serseriden kaynaklanan sesler olabileceğini düşünerek üstünde durmadıklarını beyan etmişlerdi. Gazetelerde haber duyurulurken polisi arayanların olduğu fakat arayanların hiçbir bilgi vermeden telefonu kapattığı yazıyordu. O günlerde Amerika’daki acil telefon numarası olan 911 aranıldığında bazı belli başlı kişisel bilgiler soruluyor bu bilgileri yanıtlamak istemeyen görgü tanıkları, gördüklerinden emin olmadıkları gerekçesiyle telefonu kapatıyordu
Aslında ilk saldırı anı Kitty Genovese’nin iki komşusu tarafından görülmüştü. Bu tanıklardan biri olan Andree Picq, yerde yatan bir kadın gördüğünü doğrularken ifadesinde kadının bir erkek tarafından dövüldüğünü gördüğü beyan etmişti. Ikinci saldırı ise bir görgü tanığı tarafından kadının yere düştükten sonra ayağa kalkarak çantasını aradığı şeklinde tarif edilmişti. Kadının canına kastedildiğine dair herhangi bir emare görgü tanıklarının ifadesinde yer almamıştı. History Channel, konu ile ilgili belgeselinde olay anınında maktülün ayağa kalktıktan sonra sendeleyerek yürümeye başlamasını görgü tanıklarının tarif ettiği şekilde anlatmıştır. Tanıklar Genovese’nin yürüyerek bir ara sokağa (kendi oturduğu apartmanın girişinin olduğu sokak) saptığını ve kesintisiz bir şekilde olayı izleyemediklerini ifade etmişlerdir. 6 tanık yeminli ifadelerinde bayan Genovese’nin çığlıklarını duymadıklarını belirtmişlerdi. Yardım çığlığını duyan Robert Mozer adlı tanık çığlıkların ne anlama geldiğini tam çıkaramadığını, camı açarak “kadını rahat bırak” diye bağırdıktan sonra adamın arabasına koştuğunu ve bunun üzerine çığlıkların kesildiğini beyan etmiştir.
Saldırgan yakalandıktan sonra soruşturmayı yürüten polis dedektifi Albert Seedman konu ile ilgili seslerin kesilmesi üzerine sokakta her zaman olabilecek bir tatsızlığın yaşandığını ve sonlandığını düşünen tanıkların yataklarına geri dönmüş olabileceği ihtimalinin gözden kaçırlmaması gerektiğini belirtmiştir. Gece bilinçlerinin tam açık olmadığı bir saatte duymayı beklemedikleri bir çığlığın kaynağının ölümcül bıçak darbeleri olduğunu kavrayamamaları akla yatkın görünmektedir. Madalyonun öteki yüzünde ise çığlığa yol açan sebebin nedenine dair kesin bir sonuç alınmadığı, belki de yeterince çaba gösterilmediği görülmektedir.
Seyirci etkisi
Sadece 1964 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde on bin civarında cinayet olayı yaşanmıştı. 13 Mart 1964’teki bu elim saldırı da bu cinayetlerden biriydi ve 28 yaşındaki Catherine Genovese adlı kadının hayatına mal olmuştu. Onu öldüren katil Winston Moseley, 29 yaşında, evli ve iki çocuğu olan ve daha once hiçbir suç kaydı olmayan bir seri katildi ve bu olayı 17 bıçak darbesiyle gerçekleştirmişti. (Moseley’in bir seri katil olduğu bu olaydan çok sonra, 1968’de hırsızlıktan yakalandığında açığa çıkmıştır. Moseley, Kitty’den başka iki kişinin daha katilidir.)
Olayın gerçekleşme biçimi ise kısa sürede haberlerde yer bulmuş kamuoyunun dikkati çekti. New York Times haberi “biz nasıl insanlarız” manşetiyle duyurmuş ve A.M. Rosenthal isimli yazarı da “Hastalığın Adı Duyarsızlık” başlığı taşıyan bir yazı kaleme almıştı.
1968 yılında John Darlet ve Bibb Lateen adlı sosyal psikologlar olayı derinlemesine araştırmaya yönelik bir çalışma başlattılar. Acil durumlarda seyircilerin davranışını analize yönelik on iki yıl süren yaklaşık elli adet deney tasarlanmıştı. Bu deneyler ile seyircilerin acil durum karşısında ne kadar çabuk müdehale ettikleri, hangi şartlar altında müdehale etme kararı aldıkları gibi soruların yanıtları aranmıştı. Araştırmaların sonunda seyircilerin müdahale olasılığı ile seyircilerin sayıları arasında ters orantılı bir ilişki olduğu ortaya konmuştu.
2008 yılında ise Mark Levin adlı sosyal psikolog bir başka şiddet senaryosu ile yaptığı çalışmalarda farklı parametreler kullandı. Deneylerinde seyircilerin birbirlerini tanıyor olmaları ve saldırıya uğrayan kişiye sosyal statü açısından hissedilen yakınlık durumu gibi parametrelerin müdahale etme ihtimalini artırdığı sonucuna ulaştı.
Bir başka çalışma erkeklik güdüsü ile korelasyon üzerine yapıldı, daha maskülen baskın karaktere sahip olan seyircilerin müdahale etme olasılığının potansiyel utanma duygusunda dolayı daha yüksek olduğu saptandı.
Seyircilerin müdahalesiz kalmasının birçok nedeni olduğu söylenebilir. Fakat araştırmacılar sosyal etki ve sorumluğun yayılması olarak kategorize edilebilecek iki başlığın üzerinde durmuşlardır.
Sosyal etki başkalarının acil durumu izlediği bilgisine sahip olması durumunda ortaya çıkar. Seyircinin bireysel olarak müdahale etmemesi ve gruptaki herkesin aynı şekilde düşünmesi müdahalenin gecikmesi, belki de hiç yapılmaması sonucunu doğurmaktadır.
Bir diğer başat neden olan sorumluluğun yayılması da seyircilerin gruptaki diğer kişilerce müdahale edilmemesi durumunda sorumluluk hissini bireysel olarak daha aza indirmesi neticesinde oluşur.
Bir başka neden de seyircinin müdahale etmeyeye yetkin olup olmadığını sorgulamasıdır. Örnek olarak seyirci duruma göre müdahalenin bir polis memuru veya doktor gibi nosyonlara sahip yetkin kişilerce yapılması gerektiğini düşünebilmektedir.
2007 yılında Robert Thoronberg tarafından yapılmış bir başka çalışmada çocuklarda da seyirci etkisi gözlenmiştir. Çocukların sıkıntı içine düşen sınıf arkadaşlarına yardım etmemeleri, sıradanlık hissi, çekingenlik, çoğunluğu takip etmek, sorumluluğun yayılması etkisi nedenleri ile açıklanmıştır.
Seyirci etkisinin görüldüğü başka örnekler
16 Haziran 2008‘de Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyaletinde Sergio Aquiar adlı bir şahıs, bir yol kenarında aralarında arkadaşları, ailesi ve içinde bir itfaye şefinin bulunduğu bir grubun önünde iki yaşındaki oğlu Axel Casian’ı döverek öldürmüştü. İzleyicilerin donmuş bakışları arsında kendi oğlunu tekmeleyen adam en sonunda bir polis tarafından başından vurularak öldürülmüştü.
10 Nisan 2010 ‘da New york Queens’te Hugo Alfredo isimli şahıs sokak ortasında bir hırsız tarafından bıçaklanarak yaralandı. Yaklaşık bir saat yerde yatan adama yanından yaklaşık 25 kişinin geçmesine rağmen hiçbir yardım ya da destek görmedi. Hatta yanından geçen bir kişi adamın fotoğrafını çektikten sonra yoluna devam etti.
13 Ekim 2011’de Çin’in Foshan şehrinde Wang Yue adlı iki yaşındaki küçük kız dar bir sokakta yürürken bi kamyonetin çarpması sonucu yere düştü. Kamyonet sürücüsü durmak yerine yoluna devam etti. 18 kişi kızın yerde yattığını gördüğü halde hiçbir müdahalede bulunmadan yoluna devam etti. Bu sırada yolda yatan kıza sokaktan geçen bir kamyonet tekrar çarptı. Ilk müdehaleyi yapan kişi kızı kaldırıma çıkararak olay yerinden uzaklaştı. Tam yedi dakika sonunda bir kadın küçük çocuğu kucağına alarak hastaneye götürdü. Tüm bu olanlar yakındaki bir işletmenin güvenlik kamerası ile tesadüf eseri kayda alındı. Yazının sonunda yer alan videodan tüyler ürpertecek bu ilgisizliği seyredebilirsiniz.
Abartı mı, yanılsama mı, gerçek mi?
American Psycologists adlı dergide 2007 yılında yayımlanan bir yazıda Genovese Sendromu olarak literatüre geçen Genovese cinayetinin medya tarafından oldukça dramatize edildiği yorumunda bulunuldu. 1985 yılında Pensilvanya Üniversitesi’nden Prof. Lance Shotland, Genovese olayındaki izleyicilerin normal bir davranış gösterdiklerini, kafaları karışmış, korkmuş ve ne olduğu konusunda emin olmayan insanlar oldukları yorumunda bulundu.
Nihayetinde Genovese olayında bir seyirci etkisi olup olmadığı konusunda net bir kanıya varılması güç görünüyor. Ne var ki olayın seyirci etkisi, sosyal etki, sorumluluğun yayılması kavramları ile tanışmamıza sebep olduğu açık.
Peki izleyici etkisinde izleyicilerin sadece acil bir durumla karşılaşmış olmaları gerçekten sorumluluk yükler mi ? Yüklemeli mi? Gerçekten de vergisini ödeyen bir vatandaş için bu gibi konuları güvenlik güçlerinin yetki alanında görmesindeki beis nedir?
Kral çıplak öyküsünü hepimiz biliriz. Üzerinde hiç giysi olmadan halkını selamlayan kralın içine düştüğü komik durumu dahası hiç kimsenin bunu krala söyleyememesi gülümsetici bir öykü olarak anlatılagelinir. Fakat seyirci etkisi her zaman böyle gülümsetici sonuçlar ortaya çıkartmıyor. İnsanlar kralların çıplak değil despot, zalim olduğunu söyleyemediği dönemler yaşamışlardır. Neredeyse bütün inanç sistemlerinin ortak paydası olan haksızlığa zulüme karşı davranmak modern zamanlarda gittikçe gözümüze daha çok batmakta.
Bir başkasına yönelen tehditin hemen yakınlarında bulunmanın belli bir korku yaratacağı kabul edilebilir. Prof. Lance Shotland ‘ın vurguladığı üzere böyle bir durumda müdehale etmemek bir insanın anormal olduğu anlamı içermez. Fakat iki yaşında daha yürümeye yeni başlamış bir çocuğun, bir insanın yerde yatarken yanından geçmek tarif edildiği üzere “anonimleşmek”, ya da daha gündelik bir deyimle duyarsızlaşmaktır.
Belki de insan hayatına verilen değer nüfusun artması ile ters orantılı olarak düşüyor. Bireysellik gittikçe ön plana geçiyor. Yukarıdaki geçen dramatik olayların hepsinde söz konusu bir insanın hayatı. Ünlü fransız edebiyatçı Andre Malroux “Bir hayat hiç birşey değildir, hiç birşey de bir hayat değildir” demiş. Belki de insan hayatını temel alan bir sorumluluk bilinci geliştirmek ve tüm bu olayları bu kapsamda değerlendirmek, medeniyetimizin “insani” yönünü arttırmamız için esas teşkil edecektir.
Konuk Yazar: Ömer Cansızoğlu
Kaynak. Açık Bilim
Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi, İktisat Bölümü’nden alan Ömer Cansızoğlu Açık Bilim Radyo Programı sunucularındandır. Ekonomi, tarih, siyaset bilimi ve sosyal psikoloji ile ilgilenir.