18.01.2020 02:47

Rahşan Ecevit

Rahşan Ecevit, Türk ressam, yazar ve siyasetçi, Demokratik Sol Parti ile Demokratik Sol Halk Partisi'nin kurucusu ve ilk başkanıdır. 1946'da Bülent Ecevit ile evlendi. Aslen Selanik'ten Şebinkarahisar'a yerleşmiş bir ailenin çocuğudur. Babası Namık Zeki Aral, annesi Zahide Aral'dır.

Doğum tarihi: 1923, Bursa
Ölüm tarihi ve yeri: 17 Ocak 2020
Eş: Bülent Ecevit (e. 1946–2006)
Eğitim: Robert Koleji
Kitaplar: Pülümür'de aşk: 1960'lar Türkiyesi'nden bir kesit: bir perdelik oyun, Ecevit ve gizli arşivi
Ebeveynler: Namık Zeki Aral, Zahide Aral

rahsan ecevit
1
Şirin Baba frigs paylaştı

Merkez Bankası ekonomik kurtuluş savaşı verdiğimizi iddia ettikleri şu günlerde, 8 toplantı için 1.044.000 ₺ harcadı.

Merkez Bankası'nın kendi binası var!
En son teknoloji ile donatılmış toplantı salonları var!

Milletin parasını israf etmek Merkez Bankası'na yakışıyor mu?

#MerkezBankası

0
16.01.2020 00:48

Papaz bağının hikayesi

Ahmet Efendi'nin eşi Şaziye Hanım bağ evinde çamaşır yıkamaktadır. Her çamaşır gününde bağ evinde, çamaşırların kaynatıldığı açık ateşte gözleme yapılır ve çay demlenir, camaşır gününün yorgunluğu atılmaya çalışılırmış.

İşte böylesi bir günde meraklı bir ODTÜ'lü öğrenci '(ki bilirsiniz genellikle hep meraklıdırlar) çamaşır yıkayan Şaziye Hanım'ı görür ve bağ evini görmek için izin ister. Şaziye Hanım öğrenciye izin verir ve ardından da yaptığı gözleme ve çayı ikram eder. Öğrenci ısrarla ücret ödemek ister. Şaziye Hanım da ısrarla reddeder. Sonunda öğrenci gelecek hafta sonu arkadaşlarıyla buraya gelmek istediğini söyler. Tek koşul ise Şaziye Hanım'ın bu kez ikramlar karşısında ücret almasıdır. Nitekim öyle de olur...

Giderek artan yoksulluk içinde misafir grubunun bıraktığı para oldukça işe yarar niteliktedir. Böylece Şaziye Hanım bu işi sürekli yaparak aileye ekonomik destek sunmaya karar verir. Bağ evinin bugünkü işlevine kavuşmasının öyküsü de, işte böylesi ilginç bir öyküdür. Yıl 1963'tür.

Papazınbağı adı sonradan çıkar... Bu bölgede geçmişte Hıristiyan nüfus yaşadığı ve alanın çok yakınında kilise olduğu için, bag işletmeye açıldıktan ve çok rağbet görmeye başladıktan sonra, bazı rakipleri, "oraya gitmeyin orası papazınbağı" diye bir söylenti yaymaya başlarlar. Bu söylenti amacına ulaşmaz. Halk burayı çok sever ve vazgeçmez. Ama adı halk arasında Papazınbağı olarak bilinmeye ve bu adla sevilmeye başlanır. Aile bağ evini satmamakta direnir... Zamanla bağevi kentin rantı en yüksek alanında, adeta yalıtılmış, dokunulmamış, gizli bir cennet bahçesi olarak kalır. Beton cehennemi içinde doğal bir cennet...

İşte o zaman beton ve para ile doğa ve insan sevgisi, karşılıklı sert bir mücadeleye girer. Papazın bağına çok güçlü talipler çıkar. Aileye büyük paralar teklif edildiği gibi sıklıkla aba altından sopa da gösterilir. Ama aile direnir. Bu güzel cennet bahçesini betona teslim etmek istemez. 1994 yılında ise "Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu"na başvurarak Papazınbağı'nı 1. dereceden doğal sit alanı ilan edilmesini sağlarlar. Papazınbağı kurtulmuştur. Ankara için çok teşekkürler Kuloğlu ailesi...
Girişte kuş sesleri, horoz sesleri ve küçük bir derenin huzur veren şırıltısı karşılar sizi. Papazınbağı'nda doğa sesinden başka hiç bir mekanik ses duyamazsınız. Yalnızca doğanın o eşsiz melodisi. Asırlık çam, çınar, dut, Ankara armudu, Ankara ayvası, üvez, ceviz ve muşmula ağaçlarıyla süslenmiş 14 bin m2'lik küçük bir cennet adacığı burası... Üstelik de tam şehrin göbeğinde...

0
Şirin Baba frigs paylaştı

Gençlerin bilim ve teknolojiye yönelmesi gerekir iken, biz onları bir avuç sakallıya yöneltiyoruz... #diyanetkapatılsın

0
Şirin Baba frigs paylaştı

Saf temiz Anadolu insanı yalanını kim uydurduysa Allah belasını versin. Bu milletin neresi temiz. Pislik kaynıyor toplum, ahlak saygı yok. Herkes üçkağıtçı, herkes hile peşinde. Camiden çıkıp yolda torunu yaşındaki kızların arkasına bakanlar, bu ne kadar sorusuna, önce müşterinin tipine bakıp sonra fiyat söyleyenler, işten kaytarmayı, uyanıklık; çalışkanlığı enayilik sananlar. İki torba kömür iki kuruş para için parti tutanlar. Kendi görüşünden olmayanları boğazlayacak kadar kin güdenler. Komşusu fakirleşsin diye içten içe dua edenler. Başkaları mutsuz olsun diye mutsuz olmayı kabul edenler, daha neler neler. Çürüyen pislik içinde bir toplum bizimkisi...

0