27.06.2019 14:02

Komşu

Baş edilmez komşular... Kimin karşısına çıkmamıştır ki? 27 yıllık ömrümde değiştirdiğim onlarca evde komşuculuk kavramının samimiyetsiz kullanımından kaçtım ve selam vermek dışında hiçbiri ile iletişim kurmadım. Buna rağmen gelip sataşmak için hep onlar beni buldular. Lakin şimdi öyle bir komşu edindim ki bin evin bin komşusunu toplasan bir bu -aile- etmez. 24 saat alkol tüketen, 24saat kavga edebilen, size küfür kültürünü yakından tanıtacak, edepsiz ve kaç kişiden oluştuğu belirsiz bir aile, beni onları çeşitli yerlere şikayet etmeye mecbur bırakan bir aile.

1
25.06.2019 11:38

Kısa Öykü

Kısa öyküler yazan edebiyatçı arkadaşları bu başlığın altına alalım.
#KısaHikayeler

6
19.06.2019 12:00

Özgürlük

Genel olarak ifade edersek, özgürlük, istediği gibi yapma yeteneğidir. Modern siyasette özgürlük, otorite tarafından kişinin yaşam biçimi, davranışı veya politik görüşleri üzerine getirdiği baskıcı kısıtlamalardan toplum içinde özgür olma durumudur.

Felsefede özgürlük, determinizmden farklı olarak özgür iradeyi içerir.

Teolojide özgürlük, "günah, manevi kulluk, dünyevi bağlar" ın etkilerinden bağımsızdır. Bazen özgürlük, sadece olmasa da, öncelikli olarak, dilediği gibi yapma becerisi ve kişinin ne yapma gücü olduğunu ifade etmek için "özgürlük" kelimesini kullanarak özgürlükten ayrılır; ve dahil olan herkesin haklarını göz önünde bulundurarak keyfi kısıtlamaların olmaması anlamına gelen "özgürlük" kelimesini kullanmak. Bu anlamda, özgürlüğün kullanılması başkalarının haklarıyla sınırlı ve kabiliyetlidir.

Böylece özgürlük, başkalarını özgürlüklerinden mahrum etmeden, hukukun üstünlüğü altında özgürlüğün sorumlu bir şekilde kullanılmasını gerektirir.

Özgürlük, tamamen bir kısıtlama eksikliğini veya kişinin arzularını yerine getirme konusunda sınırsız yeteneğini temsil ettiği için daha geniştir. Örneğin, bir kişi cinayet özgürlüğüne sahip olabilir, ancak cinayet özgürlüğüne sahip olamaz, çünkü ikinci örnek başkalarını zarar görmeme hakkından mahrum eder. Özgürlük bir cezalandırma şekli olarak ele alınabilir.
Birçok ülkede, insanlar cezai fiillerden hüküm giymişlerse özgürlüklerinden yoksun bırakılabilirler.

3
18.06.2019 16:21

Çeviri nedir/ne değildir?

Günlük hayatımızın (farkında olmadığımız) kahramanı "çeviri" nedir ve ne değildir adına bir çevirmen olarak çok şey söylemek istiyorum. Şimdilik birkaç konuya değineceğim. Sonra ilgilileri ile uzun uzun da konuşabiliriz.
-
Öncelikle çeviri yalnızca diller arasında gerçekleşen bir eylem değildir. Yani çeviri, iki dil gerektirmez.
Lütfen bunu unutmayalım.
-
Günlük hayatımızda diliçi çeviri yaptığımızın ne kadar farkındayız?
Şuanda benim gerçekleştirdiğim eylem de bir çeviri eylemi, farkında mısınız?
Uzmanı olduğunuz bir alanı alan dışından birine anlatırken ne yaparsınız?
Basit söylemek gerekirse diye başladığınız hemen hemen her cümlede diliçi çeviri yaparsınız.
-
Peki bu kadar hayatımızın parçası olan bir konu neden bu kadar göz ardı ediliyor, önemsizleştiriliyor?
Yeterince kavramadığımız, farkında olmadığımız için olabilir mi?
Belki de biz çevirmenler de meramımızı anlatmak konusunda eksik kalıyoruz. Hatta belki bizler bile önemini yeterince kavrayamıyoruz.
-
Yabancı dil bilen herkesin çeviri yapabildiğine dair olan algımızı değiştirelim öncelikle.
Bence zaten konuşma becerisi olan herkes az ya da çok çeviri yapıyor.
Üstte bahsettiğim diliçi çeviri eylemini gerçekleştirerek yapıyor üstelik.
Ama tam da burada biz çeviriden ne anlıyoruz? Neyi yanlış anlıyoruz?
Yani ben anadilimden başka dil bilmiyorum, çeviri yapmıyorum demeyin. Yapıyorsunuz.
Ve artık bunu biliyorsunuz :)
-
Bunda hemfikir olduktan sonra da şunu bilmeliyiz, dikkat, çok önemli.
Yabancı dil bilen herkes çeviri yapabiliyor mu? - BİNGO. Evet, isterse yapabilir.
Fakat konu buraya varınca nasıl bir çeviriden söz ettiğimiz önem taşıyor.
Burada çeviriye sorulacak yüzlerce soru var onların hiçbirini sormadan, daha ne istediğimizi bilmeden istemek ne yazık ki olumlu sonuçlara ulaşmıyor. O zaman da çeviri eylemini gerçekleştiren şahsı eleştirmeyi tercih ediyoruz. Lütfen bunu yapmayın.
-
Burada benim başıma gelmiş sıradan bir örnekten bahsetmek istiyorum.
Rap dinleyen bir vatandaş benimle tanıştığında çok heyecanlanıp dinlediği yabancı rap şarkıların sözlerini Türkçe'ye çevirmemi talep etti. Herhangi bir dilde rap müzik dinlemeyen, böyle bir kültürü olmayan bir çevirmen olduğumu ve yapamayacağımı söyledim. Şok geçirdi, hakim olduğum yabancı dile olan hakimiyetimi sorgulamaya çalıştı. Bu sürekli başıma gelen bir şey olduğu için aldırış etmedim, gülümsedim. Bu tespiti yapmasına rağmen de çeviri talebinde ısrarcıydı. Metne göz gezdirdim. %90'ı küfürden oluşan ve bütünlüğü olmayan bir metindi. Küfür ve rap müzik kültürü olmayan biri olarak benim çevirebileceğim bir metin değildi. -Tam olarak burada çeviride uzmanlık alanı konusuna geliyoruz ama oraya girersek çıkamayız, uzatmak istemiyorum.-
Yaptığım hiçbir açıklamayı kabul etmeyen, kendince benim becerilerimi sorgulayan ve ısrar etmeye devam eden bu şahsa küfür içermeyen hepi topu birkaç cümleyi çevirdim. Tabiki de memnun olmadı. Ona göre ben ne yabancı dil biliyordum ne de çevirmen olabilirdim. Beni derhal gözden çıkardı, teşekkür etmeyi başarmış olsa bile, yeterli değildim, yüzünden anlaşılıyordu.
-
Bu ve buna benzer örnekleri yaşadıktan sonra insanları reddetmek için kendime yeni yollar aramaya başladım. Bir süre başka nedenlerle mesleğimden uzaklaştım ve öğretmenlik yapmaya başladım. (Onun da eğitimini almıştım zaten.)
Bu sefer de yabancı dil öğretmeni olunca "zaten" çeviri yapabilirsin, "o kadarını da yaparsın" muamelesi görmeye başladım.
-
Son günlerde çeviri eğitimi almamış ve farklı dillerde "çevirmenlik" yapan insanların çalıştığı bir ofiste çalışıyorum. Ve kendime sürekli şunu soruyorum: Çeviri nedir/ne değildir?
Konu öyle çok öyle çok canımı sıkmaya başladı ki yazmak istedim.
Konunun uzmanlarının üzerine yazdıkları çok yazı var tabii. Ancak hemen hemen bütün yazıların "diliçi" çeviriye ihtiyacı var. Anlaşılabilmesi için...
-
Bir de çevirmen kimdir/kim değildir'i konuşmalı. Başka zaman.

0
18.06.2019 15:11

Haftada 6 Günde 8

Haftada 6 gün, günde 8 saat çalışmak insanlığın da dünyanın da sonunu getirecek. Özellikle Türkiye gibi bir ülkede çalışanlardan alınabilecek verimi düşüren en büyük faktör bu bence. Hayatınızdan geriye, size bir şey kalmamasına sebebiyet verip mutsuz ettiği için ve yine de kiramı nasıl ödeyeceğim/ayın sonunu nasıl getireceğim kaygısı ile yaşadığınız için, sadece iş hayatınızda değil, hayatın genelinde de verimsiz oluyorsunuz.

3