Popüler

Bugün en çok okunan başlıklar
Nightingale frigs paylaştı

“Altın ateşle sınanır, güçlü insanlar zorluklarla.”

#kenetlendikseferberiz #bahçesaray

0
Spock frigs paylaştı

2020 Dünya ve ülkemiz için afetlerle imtihan dolu bir yıl oluyor. Allah sonumuzu hayırlı etsin... #KenetlendikSeferberiz

0
04.02.2020 19:14

Maltego

Maltego, Paterva tarafından geliştirilen açık kaynaklı zeka ve adli tıp için kullanılan bir yazılımdır. Maltego, açık kaynaklardan gelen verileri bulmak için bir dönüşüm kütüphanesi sağlamaya ve bu bilgiyi bağlantı analizi ve veri madenciliği için uygun bir grafik biçiminde görselleştirmeye odaklanır.

Kararlı sürüm: 4.2.8 / 2019
Önizleme sürümü: 4.2.7 / 2019
İlk piyasaya sunum tarihi: 2007
Programlama dili: Java
Platformlar: Linux, macOS, Microsoft Windows

0
27.01.2020 21:01

Rousseau felsefesi

İşte, yeryüzünde yalnızım; kendimle baş başayım; artık ne kardeşim var, ne benzerim, ne de dostum. İnsanların en seveceni, en cana yakını, bu insanlar arasından söz birliğiyle çıkarıldı. Bunlar, düşmanlıklarını hainliğin son sınırına götürerek, duyarlı ruhuma hangi üzüntünün daha çok dokunabileceğini araştırdılar ve beni kendileriyle birleştiren bağların hepsini kesip attılar.

Kendileri istemeseler de, onları sevebilecektim; sevgimden ancak insan olmaktan çıkmak yoluyla kurtuldular. Öyle istediklerine göre, şimdi benim için yabancı, adı sanı bilinmeyen insanlar onlar; birer hiçler! Ama, onlardan ve her şeyden sıyrılmış bulunan ben neyim? Bana bunu araştırmak kalıyor. Ne çare ki, önce benim durumuma bir bakmak gerek; sözü benzerlerimden kendime aktarmak için de gerekli bu.

Bu garip duruma düşeli on beş yıldan çok geçtiği halde, yine de düş gibi geliyor. Hâlâ sindirim güçlüğü çektiğimi, kötü uyuduğumu ve uyanınca dostlarıma yine kavuşacağımı sanıyorum. Evet, hiç kuşkusuz, ayrımına varmadan uyanıklıktan uykuya, daha doğrusu yaşamdan ölüme geçmiş olacağım. Her nasılsa, eşya doğasından çıkarak, içinde bir şey seçemediğim bir düşleme yuvarlandım. Ve bugünkü durumumu ne denli çok düşünürsem, nerede bulunduğumu o denli az anlıyorum.

Ah, varacağım sonu önceden nasıl anlayabilirdim; beni pençesine aldığı bugün bile anlayamıyorum. Hiç değişmeyen, hâlâ ne idiyse o olan benim, bir gün gelip bir canavar, zehir saçan bir adam, bir öldürmen (katil) sayılacağımı, insanoğlunun nefret ettiği ayak takımının oyuncağı olacağımı, gelen geçenin beni yüzüme tükürerek selâmlayacağını, bütün bu kuşağın söz birliğiyle beni diri diri gömmekten hoşlanacağını kestirmeye sağduyum izin verir miydi? Şaşkınlık ve katlanamayış, beni on yıldır dinmeyen bir sabuklama nöbeti içine attı. Bu sürede de yanlış üstüne yanlış, budalalık üstüne budalalık yaparak, önlemsizliğimden dolayı talihimi ellerine alanlara yazgımı kesin olarak belirlemeye yarayacak birçok silah vermiş oldum.

Uzun zaman boşuna var gücümle çırpındım. Becerikli, ikiyüzlü, usta ve önlemli olmadığım gibi, açık sözlü, sabırsız ve çabuk kızar bir kişi olduğum için çırpındıkça daldım ve düşmanlarıma, bana yeni yeni kötülükler etme konusunda, asla savsaklamadıkları fırsatları verdim. Sonunda, çabamın yararsızlığını, boşuna üzüldüğümü görüp, geri kalan tek karara vardım ki, o da yazgıya başkaldırmadan boyun eğmekti. Acı ve boşuna bir karşı koymanın yorgunluğuyla uzlaşamayan o her şeye katlanmanın verdiği dinginlikle derdimi unutabildim.

Bu dinginliğe bir etken daha karıştı. Acımasız düşmanlarım, bana çektirme konusunda daha başka düzenler düşünürken birini unuttular ki, o da her seferinde yeni bir darbe indirerek acımasızlıklarının etkisini sürekli tazelemekti. Bana ufak bir umut ışığı bırakmak becerisini gösterseydiler, bu umut sayesinde beni hâlâ ellerinde tutar, oyalayabilir, gerçekleşmeyen bekleyişimle beni yeni bir üzüntüye mahkûm edebilirlerdi. Ancak, ellerindeki araçların hepsini birden kullanmadan tükettiler; bana hiçbir şey bırakmamakla kendilerini de her şeyden yoksun ettiler. Beni boğdukları kara çalma, alay, rezillik ve aşağılanma ne artabilir, ne de eksilebilir; ne onlar yeğinleştirebilirler, ne de ben bundan sıyrılabilirim. Perişanlığımı en son sınırına vardırmakta öyle çok çabaladılar ki, bütün insan gücü, cehenneme özgü bütün hilelerin yardımıyla bile, ona hiçbir şey katamaz. Beden sızısı bile bu acıyı çoğaltacağına avutur, beni inletirken içimi çekmekten kurtarır; vücudumun parçalanması yüreğimin parçalanmasını durdurur.

Jean-Jacques Rousseau
Yalnız Gezerin Düşleri’ nden…

0
27.01.2020 20:39

Tarihin ilk kadın doktoru

Mesleği uğruna 56 yıl kadın olduğunu gizledi, sırrı ölünce ortaya çıktı.
1856 yılında kayıtlara ilk kadın doktor olarak geçen, Elizabeth Garrett’ten tam yarım yüz yıl önce, bir başka kadın, Margaret Ann Bulkley, doktorluk mesleğini başarı ile yerine getiriyor, tıp dünyasına önemli katkılar sağlıyordu. Maalesef ki Bulkley’in, 19. Yüzyılın başında bunu kadın kimliği ile yapmasına imkan yoktu. Toplumun kısıtlayıcı ve adaletsiz yaklaşımını aşmak için adını değiştirdi, erkek kılığına girdi. Üstelik mesleğini İngiliz Ordusunda icra etti. Öldüğünde kadın olduğu anlaşıldı. Ordu, doktorun sırrının açıklanmasını yasakladı. 100 yıl boyunca Margaret Ann Bulkley’in hikayesi gizli kaldı.

Margaret Ann Bulkley nasıl Dr James Barry oldu?

1789 yılında İrlanda’nın Cork kentinde, bir bakkalın kızı olarak dünyaya gelen Margaret Ann Bulkley, sosyal ve dışa dönük bir çocuktu. 14 yaşına geldiğinde, maddi güçlükler, babasının borçları nedeni ile hapse düşmesine, Margaret ve annesinin de Londra’da yaşayan amcasının evine sığınmak zorunda kalmasına neden oldu.

Margaret, Londra’da amcası James Barry sayesinde, elit bir sosyal çevre ile tanışma fırsatı yakaladı. Margaret’ın sosyal statüsü, bu elit çevreden biri ile evlenmesine engeldi. Fakat aile, bu elit çevrenin desteği ile zeki kızları Margaret’ın öğretmen olabileceği umudunu taşıyor ve onu bu yönde yüreklendiriyorlardı.

Margaret, bu elit çevrede, devrimci Venezuela generali Francisco Miranda ile tanıştı. Bu tanışma Margaret’ın yaşamında dönüm noktası oldu. Birlikte yaptıkları plana göre, Margaret cinsiyetini gizleyerek tıp eğitimi alacak, mezun olduktan sonra Venezuela’da mesleğini icra edecekti.

1806 yılında Margaret, vefat eden amcasının adını ve miras bıraktığı parayı alarak, Edinburgh Üniversitesi’ne girdi. Ancak mezun olduğunda, Miranda ile yaptıkları planı hayata geçiremediler. Zira, 1812 yazında devrim engellenmiş ve Miranda, İspanyollar tarafından hapsedilmişti. Margaret, kadın kimliğini gizleyerek yaşamına Dr. Barry olarak devam etmeyi seçti.

1813 yılında hekim olarak, İngiliz Ordusuna katıldı. 1815 yılında Güney Afrika’daki İngiliz sömürge birliğine, atandı.

Barry’nin yaşam stili ile dikkat çekiyordu. Vejeteryandı. Sütünü içtiği bir keçisi ve adı Psyche olan küçük bir köpeği vardı. Gittiği her yere çok güvendiği yardımcısı Danzer’i de götürüyordu. (Danzer Barry’nin 50 yıl boyunca yanında kaldı.) Her sabah Danzer, Barry’e 6 küçük havlu verirdi. Barry bu havluları, kıvrımlı hatlarını yok etmek için vücuduna sarar ve omuzlarını daha geniş göstermesi için vatka gibi omuzlarına yerleştirirdi.

Titiz ve zor beğenen mizacından kaynaklı problemler yaşıyordu. Sinirli doktorun reformcu hemşire, Florence Nightingale ile sorunlar yaşadığı bilinmektedir.

Öfkeli mizacına karşın, Barry hastalarını destekler ve onlarla yakın ilişki kurardı. Hatta başarılı sezaryan opreasyonu sonrasında, doğan bebeğe ailenin, James adını verdiği, doktorun da bebeğin vaftiz babası olduğu bilinmektedir.

Cape Town valisi Lord Charles Somerset ile Barry’nin özel bir ilişkisi vardı. Lord Charles hastalandığında, Barry onun tedavisi ile yakından ilgilenmişti. Bu yakın ilişki, bir çok dedikoduya neden olmuştur. Hatta Lord Charles’in Barry’nin gerçek cinsiyetini bildiği ve ikisinin sevgili olduğu söylendi.

1857 yılında görev yaptığı Kanada’da rahatsızlanan Barry, Londra’ya geri döndü. 25 Temmuz 1865 yılında, 76 yaşında öldü. Barry’nin son isteği, üzerindeki kıyafetlerle hızlıca gömülmekti. Ancak son isteği yerine getirilmedi, ölümünden sonra, doktorun aslında kadın olduğu, hatta vücudunda doğum yaptığına dair izler taşıdığı anlaşıldı.

Askeri kurumlar, Barry’nin cinsiyetini fark etmeyerek, yaklaşık yarım yüz yıl boyunca bir kadını görevlendirdiklerini anlayınca, büyük utanç duydular ve konu ile ilgili belgelerin açıklanmasını 100 yıl boyunca yasakladılar.

Doktorun hikayesi, 1958 de İngiliz Deniz Harp Dairesi Arşivlerinde inceleme yapan Isobel Rae tarafından açığa çıkarılmıştır. İlk biyografi Rae tarafından kaleme alınmış, biyografiyi makaleler, kitaplar hatta bir film takip etmiştir.

Serdar Özbostanlıoğlu

0
27.01.2020 12:55

Ağlayan çocuk Çiko'nun hikayesi

Bir zamanların en popüler resimlerinden biriydi ağlayan çocuk.Hemen her yerde karşımıza çıkan bu tablonun çok ilginç ve bir o kadarda tuhaf öyküsü var.

1980'li yıllarda Türkiye'de minibüs camlarını, dükkanları ve evlerin duvarını süsleyen "Ağlayan Çocuk" resmi, son 30 yılda tam bir şehir efsanesine dönüştü.

Tablo, İngiltere’de ise 1950’lerde 250 bin adet satıldı. Gözü yaşlı masum çocuğu başta çok sevilse de İngiliz basınının kurnazlığına kurban giderek "lanetli" damgası yedi.

Ülkemizde daha çok “Çiko” olarak bilinen tablo, birçok insanda merhamet, acıma, şefkat gibi duygular uyandırıyor.

Kitlesel tüketim için seri halde imal edilen ucuz tablolardan biri olan “Ağlayan Çocuk”, İtalyan ressam Bruno Amadio’nun (1911-1981) imzasını taşıyor.

Sağlığında Venedik’teki turistlere resim satarak geçinen Amadio’nun bilinen 27 tablosu var. Daha çok Giovanni Bragolin olarak tanınan sanatçı, eserlerinde, kimilerince “çingene çocuklar” olarak anılan, ağlayan çocukları resmetmiştir.

1950’lerden itibaren tüm dünyayı dolaşmaya başlayan resmin yüzlerce farklı versiyonu üretildi.

Aslında ela gözlü ve kumral olan çocuk sarışın, mavi gözlü oldu. Ceketinin modeli defalarca değişti. Bazen cinsiyet değiştirdi, kız oldu. Yaşı küçültüldü veya büyütüldü. Her ülkeye, her talebe, her zevke uysun diye birçok değişime uğradı. Değişmeyen tek şey, gözyaşları ve insanın içini parçalayan acıklı bakışlarıydı.

Tablonun lanetine gelince... Her şey İngiltere’deki bir yangınla başladı.

İngiliz “The Sun” gazetesinin 4 Eylül 1985’de yayınladığı haberde, maden kasabası Yorkshire’deki bir itfaiyecinin, tamamı yanan birçok evde bu posterlerin hiç zarar görmediğini iddia ettiği yazıldı. Bunu gören itfaiyecilerin “Ağlayan Çocuk” resmini asla evlerine sokmadıkları belirtildi ve haliyle haberi okuyan resim sahipleri paniğe kapıldılar.

Yangınların çoğu, kötü elektrik sobalarının yatağa, perdeye yakın yerlerde kullanılmasından, ocakların açık bırakılmasından kaynaklanıyordu.

O yıllarda İngiltere’nin yoksul mahallelerinde bu posterin 50 bin kopyası satılmıştı. Yangınlar da hep yoksul mahallelerinde çıkıyordu. Gazetenin çağrısı üzerine de 2 bin 500 okuyucu evlerindeki posterleri gazeteye yolladı.

Posterler toplu halde yakıldı, fotoğraflar yine ilk sayfada yayınlandı. Hızını alamayan gazete, büyünün bozulması için “Resmi vakit geçirmeden başkasına verin, ağlayan kız ve erkek çocuklarını birleştirin ya da birlikte asın.” diye akıl vererek oldukça ilkel bir tavır sergiledi.

Ardından binlerce insan gazeteyi arayarak kendi yaşadıklarını anlattı.

Hikayeler akıl alacak gibi değildi. “Ağlayan Çocuk” resminden geceleri ağlama sesleri geldiği, gözyaşının kan rengine dönüştüğü, resmin durduk yerde titremeye, sallanmaya başladığı türünden söylentiler ortalığı sardı. Bir süre sonra tüm söylentiler unutuldu.

Ama daha sonra laneti Şili’de ortaya çıkacaktı. Başkent Santiago’da bir organizatör. Cadılar Bayramı için bastırdığı afişte "Ağlayan Çocuk" resmini kullandı. Afiş kentin tüm ana caddelerine ve alışveriş merkezlerine asıldı.

Paranormal olaylarla ilgilenen çevreler ve medyumlar ayağa kalkarak resmin lanetli olduğunu ve hemen asıldıkları yerden kaldırılması gerektiğini söylediler.

Şili’nin en büyük gazetesi Las Ultimas Noticias (LUN), olayı “Ağlayan Çocuğun Tüyler Ürperten Dönüşü” sözleriyle manşete taşıdı. Gazetenin konuştuğu yaklaşık 80 kişi, resme sahip olduktan sonra başlarına hep kötü şeyler geldiğini, boşandıklarını, işlerinden atıldıklarını, evlerinde yangın çıktığını söylediler.

"Ağlayan Çocuk", yarattığı bu şehir efsanesiyle, "Da Vinci Şifresi"ni bile gölgede bıraktı.

İtfaiye yetkilileri bütün yangınların ihmaller sonucunda çıktığını açıklasa da, “The Sun” gazetesinin yaydığı haberler toplum tarafından daha çok kabul edilmiş gibi görünüyor. Aslında bu durum, medyanın toplumu çok kolay bir şekilde yönlendirebileceğini gösteriyor.

#çiko

Ağlayan çoçuk çiko
0
26.01.2020 22:57

Kobe Bryant

Kobe Bean Bryant, lakabı Black Mamba, #NBA takımlarından Los Angeles Lakers'ın formasını giymiş Amerikalı emekli profesyonel basketbolcudur. 1.98 boyunda bulunan Bryant Şutör gard ve Oyun kurucu pozisyonunda görev almaktadır. NBA tarihinin en önemli basketbolcularından birisi olarak gösterilmektedir.

Doğum tarihi: 23 Ağustos 1978, Philadelphia, Pensilvanya, ABD
Ölüm tarihi: 26 Ocak 2020
Boy: 1,98 m
Kariyer bitiş tarihi: 2016
NBA seçmesi: 1996
Çocuklar: Natalia Diamante Bryant, Gianna Maria-Onore Bryant, Bianka Bella Bryant, Capri Kobe Bryant
Numara: 24 (Los Angeles Lakers / Kısa forvet, Şutör gard), 33 (Lower Merion Boy’s Basketball Team)

Kobe Bryant
2
Spock frigs paylaştı

İKİ ŞEY

Kilise tarafından yakılarak öldürülen Giordano Bruno (1548- 1600) Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biri olup evrensel ve zaman mefhumundan uzak "iki şey" öğretisi kulağa küpe olacak cinsten.

İki şey 'Kalitesiz İnsan'ın özelliğidir:
1- Şikayetçilik
2- Dedikodu

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
1- Bakış açısını değiştirmek
2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller:
1- Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgeçinden geçirmek
2- Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür :
1- Demagoji (Laf kalabalığı)
2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)

İki şey insanı 'Nitelikli İnsan' yapar:
1- İradeye hakim Olmak
2- Uyumlu Olmak

İki şey 'Ekstra Değer' katar:
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

İki şey geri bırakır:
1- Kararsızlık
2- Cesaretsizlik

İki şey kaşif yapar:
1- Nitelikli çevre
2- Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:
1- Baskın yeteneği bulmak
2- Sevdiğin işi yapmak

İki şey başarının sırrıdır:
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
2- Kendini güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:
1- Niyetin saf olması
2- Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır:
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek

İki şey gelişmeyi engeller:
1- Aşırılık (mübalağa, abartı, ifrat)
2- Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir:
1- Tebessüm (gülümseme)
2- Sükut (susmak)

İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:
1- Anne
2- Baba

İki şey geri alınmaz:
1- Geçen zaman
2- Söylenen söz

İki şey ulaşmaya değerdir:
1- Sevgi
2- Bilgi

İki şey "hayatta önemli olan her şey" içindir:
1- Nefes alabilmek
2- Nefes verebilmek

#insanolmak

0
Erdi frigs paylaştı

Sevmezsen Sevme!
Bir kadın köpeğe yemek ve su veriyordu. Gülümseyerek “Köpekleri seviyorsunuz, ne kadar güzel..” dedim.

Kadın “Hayır” dedi, “hiç sevmem”… Afalladım kaldım. Devam etti:

“Sevmem, ama bu onun ihtiyaçlarını karşılamayacağım anlamına gelmez. Bende fazla yemek var, onun karnı aç…. Benim bahçemde su var, o susamış… Bunun sevmekle ne ilgisi var?”

Şaşırdım kaldım; kadın düpedüz köpeğin Yaşama Hakkı’ndan söz ediyordu…

“Diyelim” dedi bana, “Sokakta bir adama araba çarptı. Yardım mı edeceğim, yoksa bu adamı sevip sevmediğimi mi düşüneceğim? Elin adamını niye seveyim? Düşmanım da olsa yardım ederim.”

Haklıydı… Kadın bana sağlam bir ders verdi; Hayvan Hakları’nı, “kendi sevgim” gibi bireysel bir kavram üzerinden ele almamayı öğretti.

Hayvanlar sırf dünyada yaşıyor olmakla, buranın tüm olanakları üzerinde hak sahibi; dolayısı ile sırf “yaşayan bir canlı olmaktan kaynaklanan haklarını” talep ediyor ve ben de veriyorum.

Ve kediyle köpeği kendi emelleri uğruna evcilleştiren insanoğlu, onları severek, kendi hayvanseverlik duygularınızı tatmin etmenize de gerek yok…

Hayvana saygı duymanın, onu sevmekten daha önemli olduğunu öğrendiğimden beri bu böyle sevmesen de saygı duyacaksın !!!

0
26.01.2020 11:50

Vietcong

Vietcong, Illusion Softworks ile işbirliği içinde Pterodon tarafından geliştirilen ve Microsoft Windows için Geliştiriciler Buluşması tarafından yayınlanan 2003 taktiksel birinci şahıs nişancı oyunu. 1967'de Vietnam Savaşı sırasında kuruldu.

İlk piyasaya sürülme tarihi: 26 Mart 2003
Motor: Pterodon
Tür: Taktiksel Nişancı Oyunu
Modlar: Tek oyunculu oyun, Çok oyunculu oyun
Geliştiriciler: 2K Czech, Pterodon
Platformlar: Microsoft Windows, PlayStation 2

0