Yaran fıkralar
BENZER İÇERİKLER
Benzer içerikler bloğunda şu an okuduğunuz içeriğin benzerlerine yapılan reaksiyonları görmenizi sağlar. Yardımcı linkler ilede kategorinin tamamını yada topluluk sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Eğlence
Nightingale 04-08
Spock 08-13
sansar selim 04-24
Literary 07-20
Şirin Baba 04-04
Adamcagiz hayli alkollü ve de bitkin üstelik gecenin saat üçünde evine gelir.
karisi son derece zinde, duruma kesinlikle hakim, kocasini sorgulamaya başlar.
- söyle bakalim süpermeeen. neler yaptin bu aksam?
- valla karicim, patronla beraber müsterileri yemege çikarttik.
- eeee, sonra ne yaptiniz süpermen?
- oradan striptize gittiiik...
ben sadece seyrettim.
- yani sen bişiyler yapmadin degil mi, süpermen ??!!!
- ben hiç bisicikler yapmadim, ama sen niye bana ikidebir süpermen diyorsun?
- valla, ben bir seni bir de süpermeni gördüm donunu pantolonunun üstüne giyen !!!
Önemli bakanlardan biriyle şöförü yolda gitmekdedir bakan şöföre sorar
-eşşekle şöför arasında ne fark vardır
+valla bakanım bilemiyecem
-birine çüş dersin durur birine dur dersin durur. birine deh dersin gider birine yürü dersin gider
şöför bu lafa pek içeler. bakana döner
+bakanım peki ben size bi soru sorabilirmiyim
-tabi sor.
+bakanla eşşek arasında ne far vardır.
-valla bi şey bulamadım
+ne tesaduf bende bi fark bulamadım.
Kastamonu'lunun biri İtalya’da Fiat fabrikasında çalışan bir işçi...
O zamanki Sovyet lideri Krusçev, resmi bir ziyaret için İtalya’ya gelmiş. Programda Fiat tesisleri de var. Fabrikanın tezgâhları arasında dolaşırken Kastamonu'luye rastlamış. Herkesin gözü önünde “Vay Kastamonu'lu kardeşim ” diye sarılıp kucaklaşmış. Orada ayaküstü sohbet etmişler.
Tüm protokol bu dostluktan şaşkın… Konuk gittikten sonra patron,,
Kastamonu'luyi çağırıp, Krusçev’i nereden tanıdığını sormuş. Hemşehrimiz ‘Hiiiç’ demiş. Ben eskiden komünisttim.
1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova’ya göndermişti. Orada tanışmıştım.
Olay unutulmuş. Üç beş ay sonra bu kez Amerika Başkanı Nixon gelmiş İtalya’ya.
Yine aynı program ve fabrika ziyareti… Tezgahların arasında “Vay Kastamonu'lu kardeşim … Vay Nixon…” muhabbeti.
İyice meraklanan patron ziyaretten sonra Kastamonu'luyi yine çağırtmış. Soru da cevap da aynı. Bir ara Amerika’ya göç etmeye kalkıştım. New York’ta başım polisle belaya girdi. Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu.
Olay bu kadarla kalsa iyi.
İki ay sonra Fransa Başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca patron Agnelli derin bunalımlara girmiş. Kendisini tanıyan yok. Yanında çalışan Kastamonu'lunin uluslararası çevresi var.
- De Gaulle’ü nereden tanıyorsun?
- Nazilere karşı Paris’te yeraltı savaşı yapıyorduk. Özel kuryesiydim.
- Sen herkesi tanır mısın?
- Evet, hemen hemen... Patron iyice hırslanmış.
- Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin.
Kastamonu'lu gülmüş.
- Tabii. Yakın arkadaşımdır.
Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırmış:
- İspatla. İspatlayamazsan kovarım...
Kastamonu'lu:
- Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım.
Patron pazarı iple çekmiş.
Vatikan’da Papa’yı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlamış. Bir süre sonra Papa balkona çıkmış. Yanında Yine Kastamonu'lu ...
Kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor.
O sırada bir kargaşa olmuş. Biri bayılmış.
Kastamonu'lu bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papa’ya “Bana müsaade” deyip meydana koşmuş.
Agnelli yerde yatıyor. Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor.
Kastamonu'lu çevresindekilere, “Bu benim patronumdur, ne oldu?” diye sorunca biri cevap vermiş:
- Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patronuna döndü. “Şu sağdaki bizim Kastamonu'lu ama yanındaki kim?” diye sorunca seninki düşüp bayıldı.
kekeme bir adam bir gun tophane'de bir at olusune rastlamis. polisi aramis:
-iiiiiii iiiiiiyi gugugunler...bubububrarada bir aaaat oolusu var....
polis nerede?.. demis
kekeme:
-totototototo...tooop......
polis: topkapi'da mi?demis.
kekeme: haaayir.....
polis: aman be! demis ve cat diye kapatmis. biraz sonra kekeme tekrar aramis:
-iiiyi gunleleler...buburaradada bibir at olulusu vaaar...
polis: nerede kardesim? demis.
kekeme: tooooooop... tototop....top...
polis: topkapi'da mi? demis.
kekeme
-hahahaaayir...
polis: yeter be! deyip,tekrar kekemenin yuzune kapatmis. ayni konusma 9 defa gecmis aralarinda,ayni sekilde biterek... kekeme aramayi birakmis.
polis oh! be.... diye rahatlamis. iki saat sonra telefon calmis.polis acmis.karsida bir ses:
-iiiiiyiyi gugunleler..buburada bibir aaat olusu vavar...
polis: nerede?...diye sormus.
kekeme:
-tooooo....toootoop...top..top...
polis: topkapi'da mi,kardesim? demis.
kekeme:
-ooooraraya gogoturdum....
Son model bir spor arabaya murat 124 kırmızı ışıkta arkadan çarpar. Her iki kişi de araçtan inerler. murat 124'ün sahibi yalvarmaktadır.
+ Abi n'olursun. Affet abi. Kendi arabamı satsam ödeyemem ben bu hasarı.
- Önemli değil. size bir şey olmadı ya. Ödemeniz gereken bir şey yok. ben hallederim.
- Çok sağolun. Teşekkür ederim.
Neyse yola koyulurlar ve bir sonraki kırmızı ışıkta murat 124 arkadan tekrar çarpar aynı adama. Murat 124'ün şoförü ise el sallamaktadır:
+ Benim ben, devam et.
Bir gün kızın birinin arkadaşı evinde bir parti düzenler ve kızı da davet eder. Kız hayatında ilk kez bir partiye gidecektir ve annesinden bu partiye gitmek için izin ister. Annesi kıza gidebilirsin ama dikkat et partilerde çok yakışıklı erkekler olur sana sarkıntılık ederler, öyle bir durum olduğunda hemen 'çocuğumuzun adı ne olsun diyeceksin der.' Kızda tamam diyerek partiye gider. Parti başlar ve yakışıklı gençlerden biri kıza yaklaşır sohbet koyulaştıkça kıza sarkıntılık etmeye başlar ve kız hemen çocuğumuzun adı ne olsun der. Çocuk kızın yanından hızla uzaklaşır. Bir diğer yakışıklı gelir ve oda flört etmeye başlar, kız yine çocuğumuzun adı ne olsun der. Bu gençte kızın yanından uzaklaşır. Bir başkası gelip kızı dansa kaldırır dans ederlerken elleşmeler başlar. Kız bu arada çocuğumuzun adı ne olsun der ama çocuk kızı sallamamaktadır. Elleşme devam eder. Daha sonra kızı evin bahçesine çıkarır, kız bu arada hala çocuğumuzun adı ne olsun demeye devam eder. Çocuk sallamaz ve kızı becerir. Kız becerme işlemi devam ederken hala çocuğumuzun adı ne olsun demeye devam eder ama çocuk işini çoktan görmüştür. Sonunda prezervatifi çıkarıp ağzına bir düğüm atar ve bunun içinden çıkabilirse David Copperfield olsun der.
Zenci : Tanrım, benim tenim niye siyah?
+ Ben seni Afrika'daki kızgın güneşten korunman için yarattım.
Zenci : Tanrım, benim niye saçlarım kıvırcık ve çok sık?
+ Ben senin saçlarını balta girmemiş ormanlar gibi çok sık ve gür olsun diye yarattım.
Zenci : Tanrım benim niye ellerim diğer insanlardan daha büyük?
+ Ben seni Afrika'daki zorlu hayat şartlarına göğüs germen için yarattım.
Zenci : ee o zaman beni niye Los Angeles'ta yarattın?
Dul bir kadının çok güzel bir kızı vardı, herkes talipti kıza, ancak annesi beş yüz bin TL mehir istiyor asla daha aşağı inmiyordu.
Kıza aşık bir oğlan vardı, tüm gücüyle ancak üç yüz bin TL biriktirebilmişti.
Babası durumu gördü, oğlana
“Oğlum getir bakalım şu üç yüz bini de gidip kızı isteyelim”dedi.
Oğlan umutsuzdu, baba umutlu bir şekilde Kızın evine vardılar, baba kızın annesine
“söyleyeceklerim bitmeden sözümü kesme” dedi. “Kızını oğluma istiyorum, bu da mehir olarak yüzbin.”
Kadının suratı asıldı. Adam devam etti.
“Seni de kendime istiyorum, bu da senin Mehrin yüz bin..
Kızın annesinin yüzüne bir tebessüm yerleşti. Allah mübarek kılsın, hayırlı olsun dedi.
İşlem tamamdı.
Komşuları kadını sıkıştırdılar, hani beşyüzbinden bir kuruş inmem diyordun, diye.
Kadın dedi ki :
“toptan satışla perakende satış fiyatı her zaman değişir. “
Oğlan da babasına sordu:
“Baba öteki yüzbini ne yaptın?”
Babası cevapladı; “onu da anana verdim, ikinci evliliğe razı olması için.”
kriz yönetimi uzmanlık ve tecrübe gerektiren bir iştir.
Siz Olsanız Ne Yapardınız?
Mahkemede hakim davacıya sormuş:
- "Kazadan sonra size ‘Nasılsınız?..’ diye soran otoyol polisine ‘Çok iyiyim, harikayım’ demişsiniz, şimdi tam tersini söylüyorsunuz ve tazminat istiyorsunuz!"
- "Efendim atım Karataş."
- "Bırak şimdi atını matını… Olayı anlat..!"
- "Efendim, müsaade ederseniz olayı arz edeceğim, atım Karataş ile otoyolda giderken kamyonun biri bize çarpınca ikimiz de yolun kenarına fırladık, müthiş canım yanıyor ve kımıldayamıyordum, yattığım yerden atımın acı dolu feryatlarını duyuyordum tam o sırada otoyol polisi geldi, atın iniltilerini duyunca ona yöneldi, tüfeği ile tam alnının ortasından vurdu, elinde dumanı tüten tüfekle benim yanıma geldi, “Atının durumu çok kötüydü hallettim” dedi ve “Peki, sen nasılsın bakalım?.. ” diye sordu. Affedersiniz ama siz olsaydınız ne yapardınız!"
85 yaşında bir adam doğumhanenin kapısında beklemektedir. Doğum haneden çıkan doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:
Doktor: "İçerde doğum yapan bayan yakınınız mı?"
Adam: "Evet, eşim."
Doktor: "Ama bayan 25 yaşlarında..."
Adam: "Tamam işte, eşim o. niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?"
Doktor: "Yoo, aklıma benim dedem geldi de."
Adam: "Nesi varmış dedenizin?"
Doktor: "Kendisi av meraklısı idi. Sürekli ava çıkardı. Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. Bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. Kendisi ısrar etti ve hazırlandı. e, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. ben de kendisiyle gittim. ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük.dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü..."
Adam: "Olur mu, başkası vurmuştur onu."
Doktor: "Ben de onu demeye çalışıyorum..!