31.07.2019 11:00

Doğumda ki gen faktörleri

Temel biyoloji bilgilerimize göre cinsiyet babadan geçiyor. (Baba XY, anne XX’tir. Anneden X geleceği için babadan ne gelirse cinsiyet de ona göre belirlenir.) Gelelim geri kalan özellikleri hangi ebeveynlerimizden aldığımıza.
Çoğu kez, çocuklar burun uçlarının şeklini, dudak çevresini, elmacık kemiklerinin boyunu, göz kenarlarını ve çene şekillerini ebeveynlerinden alır ve bu bölgeler kime benziyorsa, çocuğun o kişiye benzediğini düşünürüz. Genelde genlerin yarısı anneden, yarısı babadan gelmesine rağmen babadan gelen genler, %60 aktif iken anneden gelen genler ise %40 aktif oluyor. Bunun nedenlerinden biri de, kadın vücudunun yabancı olarak gördüğü bebeği yok etmemek için bazı tavizler vermesi ve hatta kendi genlerini pasif tutmasıdır. Yine de hangi özelliğin kimden geçtiğini bulmak mümkün.

Cinsiyet, en başta da belirttiğimiz üzere babadan geçer. Bir adamın ailesinde erkek kardeş sayısı fazlaysa, oğlu olma ihtimali daha fazladır. Y kromozomu, erkek cinsel organlarını oluşturabilmek için daha az gen taşır, bu nedenle de erkek çocukları anneye daha çok benzer.

Diş Yapısı
Diş yapısı ve diş sağlığı da babadan çocuğuna geçen özelliklerden. Yani sık diş problemi yaşayan bir babanın çocuğu da muhtemelen sık sık dişçiye gidecektir.

Zeka
Zeka, X kromozomu üzerinden taşınıyor. X kromozolarından biri anneden geliyor. Çocuklar, annenin zekasının %40’ını alıyor. Geri kalanını hayat boyunca geliştiriyoruz.
Ortalamada çocukların zekası, annenin zekasından 15 puan aralıkta oluyor.

Zihinsel Sağlık
Yaş ilerledikçe sperm kalitesi düşüyor. Bu yüzden de yaşlı insanların mutasyona uğramış olan genleri sonraki nesillere daha kolay geçiyor. Zihinsel hastalıklar, otizm, hiperaktivite, bipolar gibi bozukluklar babadan geçiyor. 45 yaşın üstündeki babaların çocukları, öğrenmede güçlük yaşıyor ve intihara daha meyilli oluyor. Ayrıca erkeklerin kalp damar hastalıkları oğullarına da geçiyor. Tüp bebek yapan babaların çocukları da erkek olmaları durumunda genelde kısır oluyor.

Hemofili ve Otizm Kalıtımı
İngiliz Kraliçesi Victoria, hemofili hastasıydı ve genlerini çocuklarına, torunlarına ve torunlarının torunlarına aktardı. Bu hastalıklar anneden geçiyor ama erkek çocuklarda daha sık ortaya çıkıyor. Bu hastalıkların kız çocuklarına aktarımı pek de mümkün gözükmüyor.

Şişmanlığa Yatkınlık
İnsanların kilosu ve yapısı, %25 oranında genetik olarak gelir. Bu özellik tamamen annelerden ve annelerin genetik yapısından gelir.

Boy
Boy, yüksek oranda genetiktir ve yaşam şekli, beslenme gibi etmenler ile belli bir noktaya kadar geliştirilebilir. Boyu hesaplamak için iki tane formül var.
Bebek erkekse, annenin boyunu alın, babanın boyunu ekleyin, üstüne de 12 cm koyun. Toplamı 2’ye böldüğünüzde ortaya çıkan sonuç çocuğun boyudur. Çocuk kız ise annenin ve babanın boyunu toplayıp 13 çıkartın. İkiye böldüğünüzde çıkan sonuç çocuğun boyudur.
Diğer alternatif ise çocuğun 18 aylıkkenki boyunu ve 2 yaşındaykenki boyunu toplayıp bu rakamı ikiyle çarpmaktır. Çıkan sonuç, +/- 10 cm ile bebeğinizin yetişkinlikteki boyunu verecektir.
Bu hesaplamalar normal şartlar altında geçerlidir. Beslenme şekli, aktiviteler, yaşam tarzı gibi etmenler bu rakamları değiştirecektir. Genç neslin %60’ı yasak aşkın meyvesi değil, fiziksel olarak zorlanmaları gerekmeksizin sağlıklı büyümenin etkisiyle iri.

Göz Rengi
Göz renkleri kendi aralarında baskınlık sırasına sahiptir. En baskını kahverengi, en çekinik olanı ise yeşildir. Mavi gözlü iki ebeveynin çocuğu kahverengi gözlü olabiliyor. Kahverengi gözlü insanların da mavi gözlü çocuğu olması mümkündür. Göz rengi konusunda baskın olan gen ise babadan gelir.

Gamze
Gamzeler çekinik özelliklerdendir. Ebeveynlerden birinde gamze varsa muhtemelen çocukta da olur.

Kıvırcık Saç
Bukle bukle saçlar pek çok kişinin hayalidir. Kıvırcık saç aslında baskın olan saç çeşididir. Anne babadan birinde varsa muhtemelen çocukta da olur. Anne babadan biri düz biri ise kıvırcık saçlı ise çocuklar dalgalı saçlı olur.

Bonus: Çocuklar Kime Benzeyecek?
Çocuklar, genellikle o ailede en çok gözüken özellikleri alırlar. Bu özellikler genelde çocuklarda da baskın oluyor.

0
30.07.2019 10:12

Yaraları iyileştirmek için vucüt ısısını kullanan bandaj

Harvard Üniversitesi’ndeki bilim insanları, yaraların iyileşme hızını artıracak ve herhangi bir yan etki oluşturmadan yarayı tedavi edecek bir bandaj üzerinde çalışıyorlar.
Birkaç istisnayı saymazsak, bandajların genellikle yarayı iyileştirmek için değil yaranın üstünü kapatmak için kullanıldığını söyleyebiliriz. Ancak çalışmalar sonucunda ortaya çıkan bir bandaj yaraları iyileştiriyor. Isı ile aktifleşen “Aktif yapışkan bandaj (İngilizcesi active adhesive dressing (AAD)” adı verilen bandaj embriyonik cildi taktit ediyor.
Embriyolar, gelişimlerinde belli bir noktaya kadar cilt yaraları iyileşince iz bırakmazlar. Bunun nedeni, bu gibi yaraların etrafındaki cilt hücrelerinin, “aktin” olarak bilinen bir proteinden yapılmış lifler üretmesidir. Bu lifler büzülerek kenarlarını bir araya getirir ve yarayı iyileştirir. Böylece herhangi bir yara dokusu oluşmaz.
Montreal’deki McGill Üniversitesi’nde meslektaşları ile birlikte çalışan Harvard Üniversitesi’ndeki bilim insanları, bu süreci bir bandajda taklit etmeye başladılar. Elde edilen aktif yapışkan bandaj, gümüş nanopartiküller ve “PNIPAm” olarak adlandırılan ısıya dayanıklı bir polimer eklenmiş bir yosun türevi olan yapışkan aljinat hidrojelden yapılmış. Bu polimer suyu geçirmemekle kalmıyor, aynı zamanda 32 °C sıcaklıkta daralıyor.
Hidrojel bir yaraya uygulandığında, cilt ile kuvvetli bir şekilde yapışıyor. Daha sonra vücut ısısı PNIPAm'ı ısıtıyor ve jelin büzülmesine neden oluyor. Bandajın yapıştırıldığı cilt de bu sayede yarayı hızlı ve etkili bir şekilde kapatıyor. Potansiyel olarak enfeksiyona neden olan bakterilerin çoğu da gümüş nanopartiküller tarafından öldürülüyor.
Jeldeki PNIPAm miktarını değiştirilerek cildin büzülme derecesi de ayarlanabiliyor. Dirsek gibi eklemlerin üzerindeki derinin, vücudun daha düz kısımlarında bulunan derilere kıyasla iyileşirken daha esnek kalması gerekeceğinden, bu tür bir kontrole sahip olmak kullanışlı olabilir.
Laboratuvar testlerinde yeni bandajın domuz derisine yara bandından 10 kat daha kuvvetli bir şekilde yapıştığı bulundu. Aynı zamanda, farelerdeki yara büyüklüğünü yüzde 45 oranında düşürürken, bir kontrol grubunda tedavi edilmeyen yaraların büyüklüklerinde hiç azalma görülmedi. Ayrıca yaraları, test edilen diğer hidrojellerden daha hızlı bir şekilde kapattı. Ek olarak herhangi bir enfeksiyon ya da yan etki ortaya çıkmadı.
Harvard Üniversitesi’nden Dr. Benjamin Freedman, bandajın iyileştirme sürecini araştırmaya devam ettiklerini söyledi. Bununla birlikte bandajın farklı ısı değerlerinde nasıl bir performans sergileyeceğini de araştırdıklarını ekledi.

0
29.07.2019 22:35

Ferrofluid

Ferrofluid roket yakıtı olarak geliştirildi. Fakat aynı zamanda oynamak için de süper eğlencelidir. Kolloidal sıvı manyetik alanlara tepki verir. Ferrofluidler, topaklanmayı önlemek için bir yüzey aktif cismine sahip, yağa (genellikle kerosen) asılmış küçük manyetik demir parçalarından oluşur.⠀

1
yolwerine frigs paylaştı

28.000’den Fazla Canlı Türü Resmî Olarak Tehdit Altında; Ancak Bu Daha Başlangıç

Uluslararası Doğanın Korunması Birliği’nce (IUCN) derlenen Tehlike Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi‘ne göre, dünya çapında 28.000’den fazla tür tehdit altında bulunuyor. Perşembe gecesi güncellenen bu listede, neredeyse 106.000 türün yok olma tehlikesi değerlendirilmiş ve bunların dörtte birinden fazlasının zor durumda olduğu bulunmuş.

Geçtiğimiz zamanlarda manşete çıkan tahminlerde, 1 milyon kadar fazla türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtilmişti fakat bunlar kabaca yapılan tahminlerdi. Oysa IUCN, her bir tür için sıkı ölçütler kullanarak değerlendirme yapıyor ve biyolojik çeşitliliğin yok olma tehlikesine yönelik dünya ölçütlerinde bir rehber oluşturuyor.

Yapılan bu güncellemede, 105.732 tür; Asgari Kaygı’dan, Ciddi Derecede Tehlike Altında’ya ve Yok Olmuş’a kadar derecelendirilmiş. (Asgari Kaygı: Yok olma tehlikesi hemen hemen hiç yok; Ciddi Derecede Tehlike Altında: Çok yüksek bir yok olma tehlikesi var; Yok Olmuş: Bir türün son bireyi de ölmüş demek.)

Kırmızı Liste’de yapılan bu güncelleme, pek iyi haberler içermiyor. Tehlike altındaki toplam tür sayısı 28.338 olarak güncellenmiş (belirlenen türlerin yüzde 27’si) ve 1500 yılından beri 873 türün yok olduğu kaydedilmiş.

Yok olma tehlikesi altında olduğu tahmin edilen 1 milyon tür göz önüne alındığında, bu rakamlar ufak görünebilir fakat IUCN Kırmızı Listesi’nde; dünyadaki hayvanların, mantarların ve bitkilerin sadece yüzde 1 civarı resmî şekilde belirlenmiş durumda. Daha çok tür belirlendikçe, tehlike altındaki tür sayısı da hiç şüphesiz artacak.

Bu güncellemede, dünya çapında 7.000’den fazla tür Kırmızı Liste’ye eklenmiş.

Özellikle iki tür, yok olmaya çok yakın olabilir. Malezya Takımadaları’ndaki palyaço kamabalığı (Rhynchobatus cooki), 20 yıldan uzun süredir sadece bir defa görülmüş; onda da yerel bir araştırmacı, Singapur’daki bir balık pazarında ölü bir örneğin fotoğrafını çekmiş.

Sahte köpekbalığı vatozunun (Rhynchorhina mauritaniensis), sadece Batı Afrika’daki Moritanya’da yer alan bir bölgede bulunduğu biliniyordu ve son zamanlarda hiç görülmemişti. Artan balıkçılık faaliyetinin ciddi bir zarar vermiş olması muhtemel; Moritanya’daki küçük balıkçılık teknelerinin sayısı 1950’de 125 iken, 2005’te 4.000’e yaklaşmıştı.

Türlerin etkili biçimde korunması, önlem faaliyetlerinin uyum içinde yürütülmesini gerektiriyor. Eğer harekete geçilmezse, bunun bedeli çok daha büyük olabilir: biyolojik çeşitlilik hızla kaybedilebilir ve sonunda, bizim de bağımlı olduğumuz ekosistemler çökebilir.

https://www.iucnredlist.org/

0
22.07.2019 01:32

Johnson mektubu

Sayın Bay Başbakan,

Türkiye Hükümetinin, Kıbrıs'ın bir kısmının askeri kuvvetle işgal etmek üzere müdahalede bulunmaya karar vermeyi tasarladığı hakkında Büyükelçi Hare vasıtasıyla sizden ve Dışişleri Bakanınızdan aldığım haber beni ciddi surette endişeye sevk etmektedir. En dostane ve açık şekilde belirtmek isterim ki geniş çapta neticeler tevlit edebilecek böyle bir hareketin Türkiye tarafından takip edilmesini, Hükümetinizin bizimle evvelden tam bir istişarede bulunmak hususundaki taahhüdü ile kabili telif addetmiyorum. Büyükelçi Hare, görüşlerimi öğrenmek üzere birkaç saat tehir etmiş olduğunuzu bana bildirdi.

Yıllar boyu Türkiye'yi en sağlam şekilde desteklediğini ispat etmiş olan Amerika gibi bir müttefikin, bu şekilde neticeleri olan tek taraflı bir kararla karşı karşıya bırakılmasının, Hükümetiniz bakımından doğru olduğuna hakikaten inanıp inanmadığınızı sizden sorarım. Binaenaleyh, böyle bir harekete tevessül etmeden önce Birleşik Amerika Devletleri ile tam istişarede bulunmak mesuliyetini kabul etmenizi hassaten rica etmek mecburiyetindeyim.

1960 tarihli Garanti Antlaşması ahkamı gereğince böyle bir müdahalenin caiz olduğu kanaatinde bulunduğunuz intibaındayım. Bununla beraber Türkiye'nin mutasavver müdahalesinin, Garanti Antlaşması tarafından sarahaten men edilen bir hal sureti olan takvimi gerçekleştirme gayesine matuf olacağı yolundaki anlayışımıza dikkatinizi çekmek zorundayım. Ayrıca, söz konusu Antlaşma teminatçı Devletler arasında istişareyi gerektirmektedir.. Birleşik Amerika bu durumda, tek taraflı harekete geçme hakkının henüz kabili telif olmadığı kanaatindedir.

Diğer taraftan, Bay Başbakan, NATO vecibelerine de dikkat nazarınızı celp etmek mecburiyetindeyim. Kıbrıs'a vaki bir Türk müdahalesinin Türk-Yunan kuvvetleri arasında askeri bir çatışmaya müncer olacağı hususunda zihninizde en ufak bir tereddüt olmamalıdır. Dışişleri Bakanı Rusk, Lahey'de yapılan son NATO Bakanlar Konseyi toplantısında, Türkiye ile Yunanistan arasında bir harbin "kelimenin tam manasıyla düşünülemez" olarak telakki edilmesi gerektiğini beyan etmişti. NATO'ya iltihak esası icabı olarak, NATO memleketlerinin birbirleriyle harp etmeyeceklerini kabul etmek demektir. Almanya ve Fransa NATO'da müttefik olmakla yüzyıllık husumet ve düşmanlıklarını gömmüşlerdir; aynı şeyin Yunanistan ve Türkiye'den de beklenmesi gerekir. Ayrıca, Türkiye tarafından Kıbrıs'a yapılacak askeri bir müdahale Sovyetler Birliği'nin meseleye doğrudan doğruya karışmasına yol açabilir. NATO müttefiklerinizin tam rıza ve muvafakatleri olmadan Türkiye'nin girişeceği bir hareket neticesinde ortaya çıkacak bir Sovyet müdahalesine karşı Türkiye'yi müdafaa etmek mükellefiyetleri olup olmadığını müzakere etmek fırsatını bulmamış olduklarını takdir buyuracağınız kanaatindeyim.

Diğer taraftan Bay Başbakan, bir Birleşmiş Milletler üyesi olarak Türkiye'nin vecibeleri dolayısıyla da endişe duymaktayım. Birleşmiş Milletler Ada'da sulhu korumak için kuvvet temin etmiştir. Bu kuvvetlerin vazifesi zor olmuştur, fakat geçen son birkaç hafta zarfında, Ada'daki şiddet hareketlerinin azaltılmasına tedrici bir şekilde muvaffak olmuşlardır. Birleşmiş Milletler Arabulucusu henüz işini bitirmemiştir.. Hiç şüphem yok ki, Birleşmiş Milletler üyelerinin çoğunluğu, Birleşmiş Milletler gayretlerini baltalayacak olan ve bu zor meseleye Birleşmiş Milletler tarafından makbul ve barışçı bir hal tarzı bulunmasına yardım edebilecek herhangi bir ümidi yıkacak olan Türkiye'nin tek taraflı hareketine en sert şekilde tepki gösterecektir.

Aynı zamanda, Bay Başkan, askeri yardım sahasında Türkiye ve Birleşik Devletler arasında mevcut iki taraflı Anlaşma'ya dikkatinizi çekmek isterim. Türkiye ile aramızda mevcut Temmuz 1947 Anlaşmasının 4'üncü maddesi mucibince, askeri yardımın veriliş maksatlarından gayrı gayelerde kullanılması için Hükümetinizin, Birleşik Devletlerin muvafakatini alması icap etmektedir. Hükümetiniz, bu şartı tamamen anlamış bulunduğunu muhtelif vesilelerle Birleşik Devletlere bildirmiştir. Mevcut şartlar tahtında Türkiye'nin Kıbrıs'a yapacağı bir müdahalede Amerika tarafından temin edilmiş olan askeri malzemenin kullanılmasına Birleşik devletlerin muvafakat etmeyeceğini samimiyetimle ifade etmek isterim.

Mutasavver Türk hareketinin fiili neticelerine gelince, böyle bir hareketin Kıbrıs adası üzerinde on binlerce Kıbrıslı Türk'ün katledilmesine yol açabileceği keyfiyetine en dostane bir şekilde dikkatinizi çekmek mecburiyetini hissediyorum. Tarafınızdan böyle bir harekete tevessül edilmesi, infiali mucip olacak ve girişeceğiniz askeri hareketin himaye etmeye çalıştığınız kimselerin pek çoğunun imhasını önlemeye yeter derecede müessir olması imkânsız olacaktır. Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin mevcudiyeti böyle bir faciayı önleyemez.

Sözlerimi pek fazla sert bulabilir ve bizim Kıbrıs meselesinde Türkiye'nin ilgisine karşı bigane olduğumuzu düşünebilirsiniz. Durumun böyle olmadığını size temin ederim. Gerek alenen gerek hususi olarak, Kıbrıs Türklerinin emniyetini sağlamakta ve Kıbrıs meselesinin nihai hal tarzının konuyla doğrudan doğruya ilgili tarafların rızasına dayanması hususu üzerinde ısrar etmekte gayret gösterdik. Amerika Birleşik Devletleri'nin sizin lehinize yeter derecede faaliyet sarf etmediği hissini taşımanız mümkündür.

Fakat herhalde bilirsiniz ki politikamız Atina'da en sert şekilde infiale yol açmış (bizim aleyhimize orada nümayişler yapılmış) ve Amerika Birleşik Devletleri ile Başpiskopos III. Makarios arasında esaslı bir uzaklaşma husule getirilmiştir. Daha birkaç hafta önce yaptığımız görüşme sırasında Dışişleri Bakanınıza da söylediğim gibi, Türkiye ile olan münasebetlerimize çok büyük değer veriyoruz. Sizi kendisiyle temel ortak menfaatlerimiz olan büyük bir müttefik telakki etmişizdir. Sizin güvenlik ve refahınız Amerika halkı için ciddi bir alaka mevzuu olagelmiş ve bu alakamız en pratik şekillerde ifadesini bulmuştur. Biz ve Siz, komünist dünyasının ihtiraslarına karşı koymak üzere birlikte dövüştük. Bu tesanüt bizim için büyük bir mana ifade etmektedir. Hükümetiniz ve halkınız için de aynı derecede bir mana taşıdığını ümit ederim. Kıbrıs'la ilgili olarak Türk cemaatini tehlikeye maruz bırakacak herhangi bir hal tarzını desteklemeyi düşünmüyoruz. Nihai çözüm yolu bulmaya muvaffak olamadık, zira bunun dünyadaki en girift meselelerden biri olduğu aşikârdır. Fakat Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin menfaatleri konusunda ciddi şekilde alakadar olduğumuz ve alakadar kalacağımız hususunda sizi temin etmek isterim.

Nihayet Bay Başbakan, en ciddi meseleyi, harp mı, sulh mu meselesini vazetmiş bulunuyorsunuz. Bu meseleler Türkiye ve Birleşik Devletler arasındaki iki taraflı münasebetlerin çok ötesinde giden meselelerdir. Bunlar, sadece Türkiye ve Yunanistan arasında bir harbi muhakkak olarak tevlit etmekle kalmayacak, fakat Kıbrıs'a tek taraflı bir müdahalenin doğuracağı, önceden kestirilemeyen neticeler sebebiyle, daha geniş çapta muhasemata yol açabilecektir. Sizin Türkiye Hükümeti'nin Başbakanı olarak mesuliyetiniz var, benim de Birleşik Amerika Başkanı olarak mesuliyetim mevcuttur. Bu sebeple, en dostane şekilde size şunu bildirmek isterim ki, bizimle yeniden ve en geniş ölçüde istişare etmeksizin böyle bir harekete tevessül etmeyeceğinize dair bana teminat vermediğiniz takdirde, meselenin gizli tutulması hususunda Büyükelçi Hare'e vaki talebinizi kabul etmeyecek ve NATO Konseyi ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin acilen toplantıya çağrılmasını istemek mecburiyetinde kalacağım.

Bu mesele hakkında sizinle şahsen görüşebilmemizin mümkün olmasını isterdim. Mateessüf, mevcut Anayasa hükümlerimizin icabı dolayısıyla, Birleşik Amerika'dan ayrılamamaktayım.

Teferruatlı müzakereler için siz buraya gelebilirseniz, bunu memnuniyetle karşılarım. Genel barış ve Kıbrıs meselesinin aklıselimle ve sulh yoluyla halli hususunda sizinle benim çok ağır mesuliyet taşımakta olduğumuzu hissediyorum. Bu itibarla aramızda en geniş ve en samimi istişarelerde bulununcaya kadar sizin ve meslektaşlarınızın tasarladığınız kararı geri bırakmanızı rica ederim.

Hürmetlerimle
Lyndon B. Jonhnson

0