08.08.2019 21:28

Asperger sendromu

“Avusturyalı pediatri uzmanı Hans Asperger, 1944'te Kanner'in izlediklerine benzer dört çocukla ilgili bir örnek olay incelemesini yayımladı. Ne var ki İngilizce konuşulan dünyada Kanner psikiyatrideki en etkili kişilerden biri haline gelirken, Asperger'in eserine ilgi sönük kaldı ve 1981'e kadar sadece Almanca yayınına ulaşılabildi. Tıpkı Kanner gibi, Asperger de hastalarının büyük ilerleme gösterebilecek yetide olduğu kanısındaydı. Çoğu durumda yaratıcılığı, son derece gelişkin sanat zevkini ve yaşın ilerisinde kavrayışı kapsamak üzere güçlü yanları olduğunu da saptadı. Asperger'e göre, belgelendirdiği durum, çocuklarını baskı altında tutan ve daha sonra hüsrana uğrayınca içe kapanan üst-orta sınıf insanlarına özgü bir dertti.
Asperger sendromlular çocukluklarından bir hayli konuşkan olurlar; ancak çoğu kez dili kendilerine has bir tarzda kullanırlar. Genellikle normal bilişsel gelişim gösterirler ve biraz beceriksizce olmakla birlikte, insan etkileşimine ilgi duyarlar; Asperger sendromlu genç bir adamın oluşturduğu bir web sitesi, empatiyi "başka bir kişinin hissettiklerini başarıyla tahmin etme" olarak açıklar. Böyle kişiler çoğu kez temel sosyal becerilerden yoksun olurlar; Asperger kendi hastalarını tarif etmek için küçük profesörler terimini ortaya atmıştır. Asperger sendromlu kişilerin genelde klasik otizmli kişilere nazaran, durumlarının daha çok bilincinde olmaları, birçoğunu klinik depresyona sürükler. Çoğu kez iletişimi başlatmak yerine, iletişime daha rahat tepki verirler. Amerikan Psikiyatri Derneği günümüzde bu teşhisi literatürden çıkarma yönelişi içindedir; Asperger sendromlu kişilerin durumunu dosdoğru otizm spektrum bozukluğu, yani ağır otizmli kişileri ve çocukluk dönemi ayrışma bozukluğu gibi diğer bağlantılı teşhisler konulmuş kişileri de kapsayan bir kategori çerçevesinde görme eğilimindedir. Değişen bu yaklaşım, söz konusu teşhisleri açık seçik çizgilerle ayırmanın neredeyse imkansız olduğunu öngörür.”
“ANDREW SOLOMON - ARMUT DİBİNE DÜŞMEYİNCE” adlı kitaptan alıntıdır.

0
Jelibon frigs paylaştı

Katliama dur de!!!
#kazdaglarihepimizin

0
Jelibon frigs paylaştı

Ana akım medyaya göre herşey harika görünüyor. #MedyaYalanSöylüyor

0
Jelibon frigs paylaştı

2017 yılında yayınlanan bir makale, beynimizin çalışma şekliyle ilgili 100 yıllık bir teoriyi boşa çıkardı. Bu makale, beynimizde nöronların ateşlenmesi için gerekli mekanizmalar konusunda bir açıklama yaparken belli zihinsel hastalıkları da açıklıyor.
1907 yılında Louis Lapicque, beyin hücre zarına uygulanan voltajın, akım arttıkça nasıl arttığını ortaya koymuştu. Belli bir noktadan sonra, sinir hücreleri gerilim nedeniyle atmalar yapıyor. Yani beyin, Lapicque’e göre yeterince sinyal almazsa belli uyarıları yapmıyordu. Bugün kullanılan çoğu nöral şema da bu varsayım üzerine şekillendirilmişti.
Lapicque’nin bu konudaki fikirleri elbette ki tartışmanın nihai sonu değil. Bilim daha ziyade tez-antitez-sentez üçlüsüne göre ilerler, haliyle de bu teoriye karşı bir çalışma elbette yapılacaktı.
Yeni makalenin yazarlarından Ido Kanter, araştırmada kullandıkları yöntemin aslında 1980’li yıllardan bu yana test amacıyla kullanılabileceğini belirtirken, görüşün çok kök salmış olması nedeniyle bu keşfin onlarca yıl geç kaldığını söyledi.
Yapılan çalışmada, teori iki farklı açıdan ele alındı. Bunlardan ilki, elektrik atma vakasının beynin tam olarak nereden tetiklendiğine göre tepkisini incelemek oldu. Diğeri de çok sayıda uyaranın tek bir nöronun tetiklenmesi üzerindeki etkisi idi.
Çalışmanın sonuçlarına göre bir nöronun uyarılma doğrultusu, ne tür bir sinyal gönderdiği üzerinde doğrudan etkiliydi. Yeni çalışma, nöronların kategorilenmesi ve belli bir doğrultuda güçlü sinyaller üretilmesi için önemli bir yenilik sunmuş oluyor.
Bu çalışma ile birlikte belli zihinsel hastalıkların nasıl ortaya çıktığı da daha iyi şekilde anlaşılabilir. Yıllar içerisinde biriken bütün bilgiyi bir anda devreden atmak yerine yeni bilgi ışığında tekrar inceleyecek olan araştırmacılar, gelecek çalışmalar için de bolca çalışma alanı yaratmış oldular.
Araştırma, beyin hücrelerinin kombine olarak nasıl hareket ettiklerini ve nasıl kompleks davranışlar sergilediklerini ortaya çıkarmak konusunda önemli bir adım kabul ediliyor.
Araştırma, Scientific Reports’da yayımlandı.
Kaynak :
https://www.sciencealert.com/physics-study-overturns-a-100-…

0
05.08.2019 10:39

Hayata eşit başlamak

75 yıldır Finlandiya hükumeti, hamile kadınlara bir kutu veriyor. Bu kutu giysiler, battaniyeler, oyuncaklar ve gerekli çeşitli malzemelerden oluşuyor. Kutu aynı zamanda yatak olarak da kullanılabiliyor. Kimilerine göre bu kutu dünyanın en düşük bebek ölüm oranına sahip Finlandiya’nın bu ünvanı kazanmasına yardım etmiş.

Bu gelenek 1930’lara kadar dayanıyor ve asıl amacı Fin çocuklarına ailelerinin geliri, sınıfı ne olursa olsun “eşit” bir başlangıç sağlamak.

Annelik ya da bebek paketi olarak adlandırılan bu kutular devletin tüm hamile kadınlara hediyesi.

Kutuda montlar, uyku tulumu, sokak giysileri, banyo aksesuarları, bir kaç bez, yatak alezi ve küçük bir uyku minderi var.

Kutunun dibindeki minder ile beraber kutu bebeğin ilk yatağı oluyor. Tüm sınıflardan binlerce çocuk ilk gecelerini dört karton duvardan oluşan bu kutu-yatakta geçiriyor.
Annelerin kutuyu ya da belli bir miktar parayı seçme hakları var. Bu miktar 140 euro kadar. Ancak anne adaylarının %95’i kutuyu seçiyor.

Bu gelenek 1938 yılında başlamış ancak o zamanlar sadece düşük gelirli aileler için kullanılıyormuş. Daha sonra 1949 yılında Finlandiya devleti hangi sınıftan olursa olsun herkese bu kutuları sağlamaya başlamış.

Kutu anneye daha anneliğin ilk günlerinde ihtiyacı olarak her şeyi sağladığı gibi, bilgilendirme kitapçığı ile de gelecekte karşılaşacağı durumlar için onu hazırlıyor.

Aynı zamanda giysiler kız-erkek çocuk arasında değiştirilebilir olsun diye “cinsiyet ayrımı gözetmeyen renklerden” seçilmiş. Ancak 1940’larda kutudaki giysiler kumaş halindeymiş, çünkü o zaman anneler daha çok evde giysi dikerlermiş. Kutuya biberon veya mama kabı anneleri emzirmeye teşvik etmek için konulmuyor. Aynı zamanda kutuda çocuğun ilerde okumuş, kültürlü bir birey olmasını teşvik etmek ve devlet desteğini sembolize etmek için bir kitap bulunuyor.

Kutunun asıl amacı da çocuklara ve ailelere “eşitlik” anlayışını aşılamak ve en azından bir gece bile olsa zengin ve fakirin aynı şartlar altında yaşamasını sağlamak.

0