Erhan Nacar’dan gurbetçilere uyarı: Türkiye’deki varlıklarınızı gizleyin
Sosyal Güvenlik Uzmanı Erhan Nacar, Türkiye’de varlıkları olan gurbetçileri, emekliliğine 1 yıl kala hizmet birleştirmesi yapması gerekenleri, Kurban Bayramı kapsamında ikramiye alacak emekliyi, yurt dışına tatile gidecek vatandaşları ve 18 yaşında çocuğu olan aileler için yapılması gerekenleri sıraladı.
GURBETÇİLER TÜRKİYE’DEKİ VARLIKLARINI GİZLESİN
Türkiye’nin 146 ülke ile ‘otomatik bilgi paylaşımı’ anlaşması imzaladığını söyleyen Nacar, “ Bu kapsamda, Hollanda hükümeti, Türkiye’de mal varlığı olup bildirmeyerek yardım alan gurbetçi Türklerin mal varlıklarına haciz koyabiliyor. Bu uygulamada Hollanda kobaydır ve sistem tutmuştur. Almanya, Fransa, Avusturya gibi ülkelerden de yardım alan Türkler etkilenecektir. Anlaşma olmasaydı diğer ülkelerden örneğin FETÖ’cülerin mal varlıklarına ilişkin Türkiye’de bilgi alamayacaktı. Avrupa’da yaşayan gurbetçiler zor durumda kalınca Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) getirildi işte bu kanunda varlık gizleme var, gurbetçiler varlıklarını gizlesinler” diye konuştu.
“TÜRKİYE’YE DÖNDÜĞÜNÜZDE EVSİZ KALABİLİRSİNİZ”
Başvurudan sonra 28 gün içerisinde varlıkların gizlendiğini söyleyen Nacar, “Sosyal Güvenlik Kurumu’nda (SGK) çalışmalarımız sonucunda bir form hazırlandı. Gurbetçilerimiz bize müracaat ettiğinde 28 gün içerisinde hem tapudaki mal varlıkları hem de SGK’dan almış oldukları emekli maaşları gizlenebiliyor. Bu bilgiler, gizleyen kişiden başka kimseye verilmiyor. O yüzden Avrupalı Türkler varlıklarını Türkiye’de gizlesinler. Hollanda’da yaşıyorsunuz bir gün çıkıp Türkiye’ye tatile geldiniz. Baktınız eviniz artık sizin değil. Hollanda hükümeti eve tedbir koydurmuş ve sattırmış. Böylelikle evsiz kalabilirsiniz lütfen varlıklarınızı gizleyin” açıklamasında bulundu.
HİZMET BİRLEŞTİRMESİ YAPARAK YÜKSEK EMEKLİ MAAŞI ALABİLİRSİNİZ
SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı gibi farklı kurumlarda çalışmış olan vatandaşların emekliliklerine 1 yıldan az kaldığında SGK hizmet birleştirmesi için başvurmaları gerektiğini aktaran Erhan Nacar, “Farklı illerde 25 yıl boyunca çalışan sigortalı, aldığı farklı numaralar kaybolmasın diye hizmet birleştirmesi dilekçesi verebilir. Birçok vatandaş bunu bilmiyor. Böylece kişilerin prim kazançları artacak ve yüksek emekli maaşı alacak. Emekliliklerine 1 yıl kala hizmet birleştirmesi yapmalarını tavsiye ediyorum. 3-4 yıl önceden yapmalarına gerek yok çünkü arada yine çalışma söz konusu olacak. Son 1 yıl kala hizmet birleştirmesi yaparlarsa hem dosyaları toplanmış olacak hem de emeklilik aşamasına geldiklerinde 1-2 ayda emekli maaşı bağlanmış olur” dedi.
EMEKLİYE İKRAMİYE TAVSİYESİ
Yaşlıların ikramiyelerini ve maaşlarını çok beklemeden almaları için önerilerde de bulunan Nacar, “Bayram öncesi emekliye biner lira ikramiyeye alıştık. Bundan ziyade 9 Ağustos’ta Bağ-Kur ve SGK emeklisine de maaşları yatacak. O yüzden ATM önüne erken veya geç saatte gitmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü çok kuyruk olacaktır” ifadelerini kullandı.
YURT DIŞINDA ÜCRETSİZ SAĞLIK KONTROLÜ İMKANI
SGK’nın yurt dışında sağlık anlaşması yaptığı 20’den fazla ülke olduğunu söyleyen Nacar, “Kişi eğer Türkiye’de sigortalıysa ve örneğin tatile Almanya’ya gidecekse o ülkenin formunu alarak onaylatırsa gittiğinde sağlık problemi yaşadığında olanaklardan cebinden para çıkmadan faydalanabilir. ‘Bana bir şey olmaz’ demesinler formu doldurup, onaylatıp yanlarında götürsünler. SGK’nın yurt dışı sağlık bölümleri var hizmet dökümü olarak oraya gitsinler, belli şartları yerine getirirlerse o vatandaşlar sağlık alanında imkanlardan yararlanabilir” diye konuştu.
DOLAR BORÇLANMA TAHAKKUKLARINI BİLGİSAYAR ORTAMINA GEÇİRİN
Nacar, “Eskiden bilgisayar ortamına alınmayan dolar borçlanma tahakkukları yarın kişilerin ellerinden kaybolduğunda bir daha çıkaramazlar. O yüzden o tahakkukları bir şekilde SGK’ya veya bize başvurarak bilgisayar ortamına geçirmek zorundalar. Aksi takdirde kaybolursa böyle bir hakları ve talepleri olamayacak” ifadelerini kullandı.
GENEL SAĞLIK SİGORTASINDAN FAYDALANIN
Devletin geliri olmayanlara vatandaşlara ve çocuklarına Genel Sağlık Sigortası kapsamında baktığını dile getiren Sosyal Güvenlik Uzmanı Erhan Nacar, “Sadece 75 lira yatırarak hem annenize, babanıza hem de eşinize, çocuğunuza bakabiliyorsunuz. Belediyelerin ‘sağlık sigortası yapacağız’ söylemi emeklilikte yaşa takılanları sanki başka bir maksatla kullanmaktır diye düşünüyorum. Çünkü bu insanlara zaten devlet bakmak zorundadır” dedi.
“ÖDEYECENİZ TARİHLERİ MUTLAKA BİLDİRİN”
Yurt dışında yaşayan vatandaşların Türkiye’den emekli olmak için yeni çıkan yasadan yararlanarak ‘yurt dışı borçlanma formu’ doldurduğunu söyleyen Nacar, “Onlara borçlanma tahakkukları gelecek, ödeme yapmadan önce ödeyecekleri tarihleri mutlaka belirtsinler. Eğer tarihleri belirtmezlerse, kafalarına göre para yatırılarsa o zaman aylıkları bin, bin 500 liraya düşer. Yüksek aylık almak istiyorlarsa ilgili kuruma gidip ödeyecekleri tarihlerin dilekçesini gönderip 2 gün sonra ödemeleri yapsınlar” uyarısında bulundu.
18 YAŞINA GİREN ÇOCUĞUNUZA SİGORTA YAPIN
Erken sigortalı olmanın önemine de dikkat çeken Nacar, “Ayrıca 18 yaşını doldurup Avrupa’da yaşayan gençler var. Her zaman söylüyorum erken sigortalı olun. 18 yaşına giren çocuklarınızı sigortalı yaparsanız emeklilikleri de erken olur. 18 yaşında şimdiden sigortalı olan gençler 62-63 yaşında emekli olabilir” diye konuştu.
Aldatmaya ‘vazopressin’ ve ‘oksitosin’ hormonları karar veriyor
Psikiyatrist Onur Okan Demirci aldatmanın altında yatan psikolojik ve biyolojik nedenleri değerlendirdi. Aldatmanın insanın doğasında olan bir durum olmadığını ifade eden Demirci, “Aldatmanın zaten kendisine has bir doğası bulunmaktadır. Bu doğanın içinde ise kişinin geçmişinde yaşadığı bağlanma sorunları yer almaktadır. Aslında aldatma fikri tam da bağlanmanın gerçekleşeceği an ortaya çıkmaktadır” şeklinde konuştu.
SADAKAT HORMONUNA DİKKAT!
Aldatma üzerine birçok araştırmanın yapıldığını, bu araştırmalardan nörobiyolojik olanlarının son yıllarda dikkat çektiğini belirten Demirci, “Her iki cinsiyette de yer alan vazopressin ve oksitosin hormonları bulunuyor. Bu hormonlara bağlılık, sadakat hormonları gibi isimler de verilmektedir. Bu hormonların seviyeleri normal ve üzeri olan kişilerin yapılan araştırmalarda tek eşli olarak yaşadıkları görülmüş, seviyeleri düşük olan kişilerin ise aldatma eğilimlerinde artış olduğu gösterilmiştir” diye açıklamada bulundu.
“TEK EŞLİ ERKEKLER ROMANTİK UYARILARA DAHA FAZLA TEPKİ VERİYOR”
Özellikle erkeklerde yapılan beyin görüntüleme çalışmalarına değinen İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Psikiyatrist Onur Okan Demirci, “Tek eşli olan ve çok eşli olan erkeklerde seksüel uyaranlara karşı beyinde (özellikle oksipital bölgede) aynı derecede uyarılma gerçekleşirken, romantik uyaranlara karşı tepkilerde farklılık görülmüştür. Tek eşli erkeklerin beyinlerinin romantik uyaranlara daha fazla tepki verdiği gösterilmiştir. Bu araştırmalar ışığında birlikte olacağınız insana beyin görüntüleme ve hormon tahlilleri yaparak ilişkinizin geleceği hakkında fikir edinebilirsiniz. Fakat bu tamamen doğru bir tahmin olacak mıdır? Elbette olmayacaktır. Aksi halde ilişki falı gibi bir hal alabilir bu tahliller” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLUK DÖNEMİ SÜRECİ ETKİLİYOR
İlişkilerde aldatmanın doğasını sadece hormonların ve beynin belirlemediğini belirten Demirci, “İlişkinin öncesi, başlangıcı, gidişatı hepsi bu sürecin birer parçasıdır. Kişinin çocukluk yaşamından bu yana edindiği tecrübeler, karşılaştığı yaşam olayları gelecekteki tüm ilişkilerini psikolojik anlamda etkileyecektir. Geçmişinde kendi ailesinde aldatma durumlarına şahit olan bir çocuğun, büyüdüğünde kendi ilişkilerinde sağlıklı ilerleyebilmesi o kadar da kolay olmayacaktır. Daha önce aldatılma travması yaşamış bir kişinin sonraki ilişkilerinde şüpheci bir tavır alması oldukça olasıdır. Aldatma insan doğası mıdır? Yoksa aldatılma korkusu mu bizi bu doğaya iter? Varoluşumuz bizleri yalnız kalmamak adına ilişkiler yaşamaya, bağlanabilme doğasına sürüklemektedir” ifadelerini kullandı.
BAĞLANMA KORKUSU ALDATMAYI TETİKLİYOR
Psikiyatrist Demirci konuşmasına şöyle devam etti:
“Terkedilmek, bağlanma korkusunu getirir; bağlanma korkusu kaybetme korkusunu doğurur; kaybetme korkusu ile karşılaşmak istemeyen kişi bağlanmayı reddeder ve sonuç olarak bağlanma gerçekleşmeden önce o ilişkiden kendisini ruhsal olarak koparmaya çalışır. Böylece aldatma eylemi gerçekleşir. Bu açıdan baktığımız zaman aldatma eylemi o an için geçerli bir eylem değildir.”
2 yaşındaki Gözde'ye 59 yaşındaki anneanneden böbrek
Nevşehir Kapadokya’da yaşayan Esma ve Ömer Usat çiftinin ikinci çocukları Gözde Usat, 14 aylıkken gözleri ve yüzünde ortaya çıkan şişlik sonrası hastaneye kaldırıldı. İlk etapta doktorların alerji teşhisi koyduğu küçük kızın şişlikleri devam edince aile bu kez soluğu Kayseri’de bir hastanede aldı. Yapılan tetkikler sonrası Gözde’ye 'nefrotik sendrom' teşhisi konuldu. Küçük Gözde’ye 7 ay boyunca ev ortamında periton diyalizi tedavisi uygulandı. Tedaviden olumlu sonuç alınamadı ve küçük kızda böbrek rahatsızlığının yanı sıra kalp yetmezliği de başladı. Gözde'nin yaşadığı sıkıntılara dayanamayan anneanne Fatma Karşıdağ, torununa böbreğini bağışlamak istediğini söyledi. Yapılan tahlillerde anneanne ve torunun uyumlu olması sonucu Karşıdağ, Gözde için İstinye Üniversite Hastanesi Liv Hospital Bahçeşehir’de ameliyat masasına yattı. Anneanneden alınan 4 katı büyüklüğündeki böbrek, Gözde’nin küçücük bedenine şifa oldu.
OYUN OYNAYACAĞI ZAMANLARI DİYALİZDE GEÇİRDİ
Yaşadıkları sıkıntılı dönemi anlatan anne Esma Usat, "Bizim için çok zorlu bir süreçti. Gözde çok huzursuz oluyordu. Oyun oynayamıyor, ablasıyla vakit geçiremiyordu. Sürekli yatakta diyaliz tedavisinin bitmesini bekliyordu. Ablasıyla oyun kuruyorlardı tam oynayacakları zaman ‘diyaliz saati geldi’ diyerek Gözde’yi alıyordum. Annem de Gözde’nin yaşadığı sıkıntıları gözlemliyordu. Bu duruma çok üzüldü. ‘Ben böbreğimi vereceğim’ dedi. Onun sayesinde tedavi için İstanbul’a geldik. Gözde anneannesi sayesinde ikinci kez hayata bağlandı. Şu an durumu çok iyi. Çok mutlu ve sağlıklı. Diğer yaşıtları gibi hayatına devam edecek. Anneme de bizi buralarda yalnız bırakmadığı ve organını bağışladığı için çok teşekkür ediyoruz" dedi.
KALBİN FONSKİYONLARI YÜZDE 100 DÜZELDİ
Operasyonu gerçekleştiren İstinye Üniversite Hastanesi Liv Hospital Bahçeşehir Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Ayhan Dinçkan, küçük kızın kendi böbreğinin 4 katı büyüklüğünde bir organla nasıl yaşama tutunduğunu şu sözlerle anlattı:
"Kronik böbrek hastalığının nedeni birçok hastamızda farklı olabiliyor. Gözde, ‘nefrotik sendrom’ adı verilen bir böbrek rahatsızlığına yakalandı. Diyaliz tedavisi devam ederken kalbinin pompalama fonksiyonları düştü. Bize getirildiğinde uzmanlarımız Gözde’nin bu şekilde ameliyata giremeyeceğini belirtti. İlaç ve diyaliz yöntemleriyle bunu düzeltmeye çalıştık. Bu işin tek tedavisi nakil olduğundan ailesinden anneannesi böbreğini bağışlamaya karar verdi. Anneanne ‘torunum için hazırım’ dedi. Gözde 10 kiloyla ameliyata girdi. Anneannenin böbreği Gözde’nin karnına yerleştirildi ve diyalizden o anda kurtuldu. Kreatin düzeyi aynı günün akşamında düzeldi. Kalbin pompalama fonksiyonlarında ertesi gün yüzde 100’lük bir düzelme gördük. Organ nakli gerçekten bir mucize. Konu çocuk olunca durum daha da hassaslaşıyor. Sonuçta küçücük bir organ söz konusu. Gözde’nin yaşadığı tüm olumsuzlukları 2 saatlik bir operasyon ile ortadan kaldırdık. Gözde bu anlamda güzel ve anlamlı bir örnek oldu."
NAKİLLERİN YÜZDE 15’İNİ PEDİATRİK NAKİLLER OLUŞTURUYOR
Günümüz teknolojileriyle birlikte küçük yaştaki çocuklara kolaylıkla nakil yapılabildiğini ifade eden Prof. Dr. Ayhan Dinçkan, "10-15 yıl öncesine kadar böyle küçük çocuklara organların takılmasıyla ilgili teknik birtakım endişeler vardı. Ama günümüz tıp uygulamaları bunu ortadan kaldırdı. Bırakın 10 kiloyu artık 5 kiloluk bir çocuğumuza bile yetişkin organını takabilecek teknik donanıma sahibiz. Bir çocukta eğer kronik böbrek yetmezliği gelişmişse, çocuğun aşı takvimi de uygunsa, kilosu 5-6 kilogram civarına geldiyse nakli geciktirmemek gerekir. Gerçekten 250 gramlık organ parçası, mucizevi bir dokunuşa neden oluyor. Çocuklar hasta olmasın ama olduklarında ve hayatta kalmaları için tek seçenek haline geldiğinde bunun en güncel tedavisi olan organ naklini tavsiye ediyorum. Türkiye’de genel duruma baktığımızda, böbrek nakillerinin yüzde 10-15’ini pediatrik nakillerin oluşturduğunu söyleyebiliriz" değerlendirmesinde bulundu.
"BÖBREK YETMEZLİĞİ KALBİ DE ETKİLİYOR"
Küçük Gözde’de gelişen kalp rahatsızlığı hakkında bilgi veren Çocuk Nefroloji ve Romatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ozan Özkaya ise "Çocuklardaki böbrek yetmezliği sürecinde özellikle diyaliz aşamasında kalpte olumsuz etkilenmeler de olabiliyor. Kalp kaslarının çalışması azalabiliyor. Gözde’nin de diyalize bağlı geçirdiği süreçle ilişkili olarak kalbinin pompalama gücü oldukça azdı. Diyalizin çalışmasında da sorun vardı. Bize geldiğinde solunum güçlüğü de çekiyordu. 10 gün boyunca onu nakile hazırlamak için kalbini güçlendirici ilaç tedavileri uyguladık. Vücudundaki fazla sıvıyı uyguladığımız diyalizle aldık. Nakilden sonra kalbi destekleyici ilaçları verdik. Diyaliz sonrası kalbin durumu çok iyi hale geldi. Kalbin pompalama gücünün azalmaması adına bu çocukların nakil olması gerekiyor. Nakilden sonra kalp kendini toparlıyor ve bu sorunlar ortadan kalkıyor. Diyalize bağımlı olan çocukların mümkün olduğunca erken dönemde nakil olmalarını öneriyoruz" ifadelerini kullandı.
Kardeşinin böbreğiyle hayata tutundu
Amerika’da yaşayan Şuayip Tiyaloğlu (56) araba kullanırken bir anda gelişen elde uyuşma ve bacaklardaki kramp şikâyetiyle doktora gitti. Doktorlar Tiyaloğlu’nun bir böbreğinin tamamen bittiğini diğerinin ise yüzde 5 çalıştığını söyledi. Hastalığını Türkiye’deki ailesiyle paylaşan Tiyaloğlu’na 8 kardeşi de böbreğini bağışlamak istedi. Aile daha sağlıklı ve genç olduğu için en küçük kardeş Zekeriya Tiyaloğlu’nda karar kıldı. Daha hızlı bir tedavi süreci için Türkiye’yi tercih eden Tiyaloğlu’na Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi’nde yapılan operasyonla kardeşinin böbreği nakledildi. Kardeşine minnettar olduğunu söyleyen Şuayip Tiyaloğlu, hastalığının hiçbir belirti göstermediğini vurguladı.
“FUTBOL OYNUYORDUM, ARABA KULLANIYORDUM”
Şu anda kendini gayet iyi hissettiğini ifade eden Tiyaloğlu, “Elim ayağım donmadan önce hayatıma devam ediyordum. Çalışıyordum, araba kullanıyordum, yüzüyordum, futbol oynuyordum ve bunları yaparken hiçbir şikayetim yoktu. Ne başım ağrıyor ne de kendimi halsiz hissediyordum. Ama gün içinde çok su içiyordum, doktorlar da suyun beni ayakta tuttuğunu söyledi” dedi.
“KARDEŞİME HER ZAMAN MİNNETTAR OLACAĞIM”
Eşi ve 6 çocuğuyla beraber ailesinin hastalığı için seferber olduğunu söyleyen Tiyaloğlu, “5 yıl önce doktora gittiğimde böbreğimi takip etmemi söylediler. Kendimi iyi hissettiğim için takip etmedim ve hayatıma devam ettim. 5 sene sonra birden vurdu. Hastaneye gittim, böbreklerimi kaybettiğimi öğrendim. Biri yüzde 5 çalışıyordu, yükseltmek için uğraştılar ama olmadı, mayıs ayında diyalize girmeye başladım. Hastalığımı öğrenince ailemle paylaştım herkes böbreğini vermek için sıraya girdi. Tüm ailem destek oldu. Kardeşim, gönüllü olarak ilk ona test yapılmasını istedi. Testler sonucu her şey uygun çıkınca da kardeşimin bağışladığı böbrekle tedavi oldum. Ona çok minnettarım, teşekkür ediyorum. Kendisinin sağlık durumu şu an gayet iyi, her zaman minnettar olacağım. Bundan sonra ilk düşüneceğim sağlığım olacak, kontrollerimi ertelemeyeceğim” diye konuştu.
“BÖBREK NAKLİ OLMASINA ENGEL YOKTU”
Hastanın tedavi sürecini anlatan doktoru Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Böbrek Nakli Kliniği Sorumlusu, Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu ise, “Şuayip Bey, Amerika’da yaşıyor. Orada bir takım şikayetlerin ortaya çıkmasıyla kronik böbrek yetmezliği tanısı konmuş ve mayıs ayı itibariyle diyalize başlamıştı. Türkiye’de tedavi olmayı tercih etmiş, bize ilk geldiğinde onun için hangi tedavinin ideal tedavi olduğunu anlamaya çalıştık. Yapılan tahlillerde böbrek nakli olmasına engel bir durum olmadığını gördük” ifadelerini kullandı.
“NAKİL SORUNSUZ GEÇTİ”
Sorunsuz bir nakil ve nakil sonrası takip süreci atlattıklarını belirten Prof. Dr. Tellioğlu, “Şu anda böbrek fonksiyonları normal, böbrek yetmezliği sürecinden çıktı. Bundan sonra böbrek nakli olan hastaların uyması gereken programa uyarak hayatına devam edecek. Kardeşi böbrek verici adayıydı onun tıbbı açıdan değerlendirilmesi çok önemli. Yaptığımız testlerden sonra böbrek bağışlamaya sağlığının uygun olduğunu gördük. Böbrek nakliyle tedavi gerçekleştirildi. Türkiye için sevindirici olan durum organ nakli cerrahisinde çok iyi bir noktadayız” diye konuştu.
“KENDİNİZİ İYİ HİSSETMENİZ, HASTA OLMADIĞINIZ ANLAMINA GELMEZ”
Hastalığın son ana kadar hiçbir belirti vermemesi durumuyla çok sık karşılaştıklarını söyleyen Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, “Hiç tahlil yaptırmayan, kontrole gitmeyen biriyseniz zaten genellikle aniden ortaya çıkıyor. Organlar vücutta son noktaya kadar dayanma özelliğine sahip. Yavaş yavaş gelişen problemlerde vücut bu soruna uyum sağlamaya çalışıyor. Dolayısıyla bir şikayetiniz yok diye hiçbir probleminiz olmadığını düşünmeyin. İnsanın kendini iyi hissetmesi hiçbir sorunu olmadığı anlamına gelmez” dedi.
SU TÜKETMEK HAYATİ ÖNEME SAHİP
İnsanların az su tükettiğini söyleyen Prof. Dr. Tellioğlu, “Aslında vücuttaki tüm sistemler için suyun hayati bir önemi var. Türkiye’de insanlar genelde yetersiz su tüketiyor. 70 kilo, 1.70 boyunda biri günde ortalama 2 ile 2,5 litre arasında su tüketmelidir. Su ihtiyacı su kaybına bağlı olarak elbette değişir. Çok terlediğimiz ve sıvı kaybettiğiniz bir günde doğal olarak su ihtiyacımız da artacaktır” ifadelerini kullandı.
25 BİN BÖBREK HASTASI NAKİL BEKLİYOR
Kronik böbrek yetmezliğinde ideal tedavinin organ nakli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tellioğlu, “Biz hayatını kaybeden kişilerden bağışlanacak organların ana kaynak olmasını istiyoruz. Türkiye’de yılda 4 bini aşkın böbrek nakli yapıyoruz. Bunun 3 bin 500’ü canlı vericili, 500 tanesi hayatını kaybeden kişilerden bağışlanan organlarla oluyor. 25 bin böbrek hastası bekleme listesinde, bu kişilere sene de bağışlanan 500 organ yetmiyor” dedi.
BAU'nun yeni rektörü Prof. Dr. Şirin Karadeniz oldu
Bahçeşehir Üniversitesi'nden yapılan açıklamada, "8 Mart 2017’den itibaren BAU Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanlığını yürüten Prof. Dr. Şirin Karadeniz, 2 dönem üst üste rektörlük yaparak görev süresini dolduran Prof. Dr. Şenay Yalçın’dan görevi devraldı. 2016 yılında Microsoft ve KAGİDER ortaklığında yürütülen çalışmada yılın Başarılı Kadın Eğitimcisi ödülünün sahibi olan Karadeniz, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği’nde ulusal ve uluslararası çok sayıda projede görev almıştır" ifadelerine yer verildi.
Bilim insanı olarak araştırma ve projeler yürütmekten ve toplum yararına çalışmalar yapmaktan mutluluk duyduğunu belirten Prof. Dr. Şirin Karadeniz, "Verdiğim dersler ve tez yönetimleri ile öğrencilerimin geleceğini tasarlamalarında rehberlik yapmaktan keyif aldığım ve çeşitli kademelerde yönetici olarak tüm üniversite mensuplarımız ile çalışmaktan mutluluk duyduğum BAU’da; bundan sonra rektör olarak üniversitemize liderlik etme fırsatı bulduğum için gurur duyuyorum. Araştırma, eğitim ve katma değer üretimindeki yenilikçi, öncü, girişimci, global, çevik ve insan odaklı felsefemizin; özgür düşünce, farklılıklara saygı, kolektif akıl ve ekip ruhu kültürümüz ile etkin bağlantısallığı sayesinde üniversitemizi hedeflerine birlikte ulaştıracağımıza olan güvenim ve inancım tamdır" dedi.
PROF. DR. ŞİRİN KARADENİZ HAKKINDA
Bilgisayar Sistemleri Eğitiminde lisans, Bilgisayar Eğitiminde yüksek lisans ve Eğitim Teknolojisi alanında doktora derecesini almış olan Prof. Dr. Karadeniz, eğitime yenilikçi teknolojilerin entegrasyonu, kodlama ve robotik öğretimi ve STEM alanlarında ders, eğitim, seminer ve çalıştaylar vermiş ve bu alanlarda TUBITAK, MEB, UNICEF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği’nde ulusal ve uluslararası projelerde yönetici, araştırmacı, uzman ve danışman olarak görev almıştır. Prof. Dr. Karadeniz, 2016 yılında Microsoft ve KAGİDER ortaklığında ilk kez verilen Teknolojinin Kadın Liderleri yarışmasında yılın Başarılı Kadın Eğitimcisi ödülüne, 2018 yılında Türk eğitimine katkılarından dolayı BAU Toplumsal Fayda Ödülünü’ne layık görülmüştür. Prof. Dr. Karadeniz; TUSİAD Eğitim Çalışma Grubu Üyesi, Geleceğin Eğitimi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Yenilikçi Eğitim ve Araştırma Merkezi (YEGAM) Başkanı, Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları İcra Kurulu Üyesi, BAU Öğrenme ve Öğretme Merkezi Kurucu Müdürü ve Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı olarak görev yapmaktadır.