Frigbo
Şamanizm ve İslamiyet
MADEM DİYANET AYDINLATMIYOR, BEN ANLATAYIM:
-Müslümanlar Nişanlanırken Kırmızı Kurdele Kullanamaz
Gelinliğin üzerine bağlanan kırmızı kurdeleler, nişan törenlerinde yüzüklere bağlanan kırmızı kurdeleler, okumaya yeni geçmiş çocukların yakasına takılan kırmızı kurdeleler; hep uğuru ve kısmeti temsil eder. Ayrıca kötü ruhların şerrinden korunma sağladığına inanılır.
-Müslümanlar Mezar Taşı Kullanamaz ve Süsleyemez
Günümüzde toplumda ulu kabul edilen kimselerin ölümlerinden sonra ruhlarından medet ummak ve mezarlarının kutsanışı şaman geleneğin devamıdır.
Mezarlara taş dikilmesi ve bu taşın sanat eseri haline getirilecek kadar süslenmesi İslam coğrafyasında sadece Anadolu’da görülmektedir.
-Müslümanlar Nazar Boncuğu Takamaz
Anadolu’da halk arasında “nazar” olgusu çok yaygın bir inanıştır.
Bazı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine, kötülük getirdiğine inanılır. Bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu” “deve boncuğu” “göz boncuğu” vb. takılır. Bu inanış da Şamanizm'den kalmadır. (Nazar duası bu konuyla alakalı değildir)
-Müslümanlar Mevlit ve İlahiler Okutamaz
Şamanlar ayinlerinde davul ve kopuz kullanmışlardır. Müziksiz hayatın ve ayinlerin değişilmez bir parçasıdır. Oysa İslam dininde Kur’an'ın müzikle okunması kesinlikle günahtır. Şaman geleneğinin devamı olarak Anadolu’da Hz.Muhammed’in Hz.Ali’nin hayatları müzikle okunmaktadır
Mevlit ve İlahiler sadece Anadolu’da uygulanan müzikli anlatımlardır. İslam dininde ölünün ardından mevlit merasimi diye bir uygulama yoktur.
Osmanlı tarihinde ilk Mevlit, 1409-10 yıllarında Bursalı bir fırıncı ustası olan Süleyman Çelebi tarafından yazılmıştır.
-Müslümanlar “Yukarıda Yaratıcı Var” Diyemez
Tengrizm inancından kalmıştır. Bu anlayıştan dolayı dua ya da işaret ederken eller gökyüzüne açılır.
-Müslümanlar Sağ Ayak Ritüelini Yapamaz
Kapıdan çıkarken sağ ayağın önde olması da #Şaman kültüründen kalma bir ritüeldir. Sol ayakla geçmenin kişiye uğursuzluk getireceğine inanılır.
-Müslümanlar Yakınlarının Arkasından Su Dökemez
Şaman kültüründeki suyun kutsallığı olgusunun doğurduğu adettir. Su berekettir, kutsaldır. “Su gibi çabuk dön, ak geri gel, ak çabuk, kazasız belasız git” demek için su dökülür gidenin arkasından.
-Müslümanlar Türbelere, Ağaçlara, Çalılara Bez ve Çaput Bağlayamaz
Şamanizm inancında dilek dileme şekli. Küçük kumaş parçaları genel olarak ağaçlara çok önem verildiğinden ve yaşamın sembolü kabul edildiğinden ve yaşam üzerinde muazzam etkileri olduğu düşünüldüğünden, bunların dallarına bağlanır ve dileğin gerçekleşmesi beklenir.
Günümüz Türkiye’sinde bu eski gelenek halen devam etmektedir. Temelinde ise doğadaki her varlığın bir ruhu olduğu inancı yatmaktadır.
-Müslümanlar Tahtaya Vuramaz
Eski Türkler göçebe oldukları için, daha önce girmedikleri ormanlara girerken, ormandaki kötü ruhları kovmak için ağaçlara vurup bağırarak gürültü çıkarırlarmış. Bu davranış aynı zamanda doğa ruhlarına kötü olayları haber verip, onlardan korunma dilemek amaçlıdır. Tahtaya vurma adeti, sadece Türk kültüründe değil bir çok Avrupa kültüründe de vardır.
-Müslümanlar Ölünün Ardından Belirli Aralıklarla Toplanamaz
Birisi öldükten sonra evinde toplanıp dua okumak, bu toplanma işini 7, 21, 40 günde bir tekrarlamak gibi eylemler de Şaman kültüründen kalmadır.
Eski Türk inanışına göre ruh fiziki bedenini 40 gün sonra terk etmektedir. Vefat edenin “40’ın çıkması” deyimi vardır. Şamanizm’de ölen kişinin ruhu evi terk etsin, göğe yolculuğuna başlasın, öteki ruhlar doluşmasın diye insanlar ölen kişinin evinde toplanıp ayin yapar, yas tutarlar.
-Müslümanlar Çocuklara Doğadan Esinlenen İsimler Koyamaz
Orta Asya Toplulukları (Eski Türkler) doğada bazı gizli kuvvetlerin varlığına inanmışlardır. Tabiat güçlerine itikad, hemen hemen bütün halk dinlerinde mevcuttur. Fiziki çevrede bulunan dağ, deniz, ırmak, ateş, fırtına, gök gürültüsü, ay, güneş, yıldızlar gibi tabiat şekillerine ve olaylarına karşı hayret ve korkuyla karışık bir saygı hissi eskiden beri olmuştur. Çocuklarımıza verdiğimiz isimlerin birçoğu da bu derin bağlardan kaynaklanmaktadır.
-Müslümanlar Mezarlara Küçük Suluklar Yaptıramaz
Mezarların ayak ucunda bulunan küçük suluklar; ruhların susadıkları zaman kalkıp oradan su içmeleri inancına dayanır. Ayrıca kuşların, böceklerin o suluklardan su içmesinin, ölmüş kişinin ruhuna fayda edeceğine inanılır.
Not: Şaman kültüründe, ayinlerde kullanılan yardımcı ruhlar, kuş biçiminde tasvir edilmişlerdir. Kuş biçiminde düşünülen bu ruhlar Şamanlara, gökyüzüne yapacakları yolculukta yardımcı olmaktadır.
-Müslümanlar Su İçerken Kafalarını Elleriyle Destekleyemez
Bu da bir Şaman geleneği kalıntısıdır. Şöyle ki, su içerken insan akli başından kaçabilir diye kafa elle tutulurmuş.
-Müslümanlar #Anadolu Kilim Motifi Kullanamaz
Eski Türklerde bir Şamanın giysisine yılan,akrep, çıyan, kunduz gibi yabani hayvan şekilleri çizmesinin, bu hayvanları topluluğun yaşam alanlarından uzak tutmaya yardımcı olduğuna inanılır.
Günümüzde Anadolu’da Türkmen köylerinde dokunan halı, kilim, örtü ve perdelere işlenen desenler, giysiler üzerinde kullanılan motifler bu inanıştan kaynaklanır.
-Müslümanlar Kurşun Döktüremez
Kurşun dökme adeti de şamanizm geleneklerindendir. Şamanizm'de buna "kut dökme" denir. Kötü ruhlardan birinin çaldığı kutuyu "talih, saadet unsurunu" geri döndürmek için yapılan bir sihri ayindir.
Lityum-iyon pillerin yeni şarj modeli
#ABD Enerji Bakanlığı'ndaki araştırmacılar (DOE) Argonne Ulusal Laboratuvarı, elektrikli araçlar için lityum iyon pillerin şarjını hızlandıran yeni bir mekanizma bildirdi. Sadece katodu konsantre bir ışık huzmesine maruz bırakmak - örneğin, bir xenon lambasından gelen beyaz ışık - pil şarj süresini iki veya daha fazla dikkate değer bir faktörle azaltır. Ticarileştirilirse, böyle bir teknoloji elektrikli araçlar için bir oyun değiştirici olabilir.
Elektrikli araç sahipleri, şarj seviyesi düşük olduğu veya en yakın şarj istasyonunun bulunduğu yerin çok uzak göründüğü için “menzil endişesinden” haberdardır. Hızlı şarj, bu tür taşıtların taşımacılık pazarının büyük bir bölümünü yakalayabilmesi için kritik bir sorun olmaya devam ediyor. Boş bir elektrikli araba için şarj işlemi tipik olarak yaklaşık sekiz saat sürer.
Aküye çok daha yüksek bir akım ileterek elektrikli araçların ultra hızlı şarjını sağlayan özel supercharging istasyonları bulunmaktadır. Ancak çok kısa sürede çok fazla akım geçirmek batarya performansını düşürür.
Tipik olarak, araçlar için lityum-iyon piller tam bir elektrokimyasal reaksiyon elde etmek için yavaşça şarj edilir. Bu reaksiyon, lityumun oksit katodundan çıkarılmasını ve grafit anot içine yerleştirilmesini içerir.
Argonne Seçkin Üyesi ve #Kimya Bilimleri ve Mühendisliği bölümündeki grup lideri Christopher Johnson, “Elektrotlara, daha yüksek akım akımından zarar vermeden, bu yük reaksiyonunu büyük ölçüde kısaltmak istedik” dedi.
Günümüzün lityum-iyon pilleri karanlık bir durumda, elektrotlar bir kutuya yerleştirilmiş olarak çalışıyor. Argonne'nin fotoğraf destekli teknolojisi, şarj sırasında akü elektrotlarını aydınlatmak için konsantre ışığa izin veren şeffaf bir kap kullanır .
Şarj sürecini araştırmak için, araştırma ekibi şeffaf kuvars pencereli küçük lityum iyon hücreleri ("bozuk para hücreleri") hazırladı. Daha sonra bu hücreleri, pencereden katod üzerinde parlayan beyaz bir ışıkla ve ışıksız test ettiler.
Johnson, “ Şarj sırasında beyaz ışığın tipik katod materyali ile olumlu etkileşime gireceğini ve hücre testlerimizde de geçerli olduğunu kanıtladık,” dedi. Bu katot materyali LiMn olarak kısaltılmı bir lityum manganez oksidi, 2 O 4 (LMO).
Bu olumlu reaksiyondaki anahtar bileşen, ışığın etkileşimle bilinen yarı iletken bir malzeme olan LMO ile etkileşimidir. Şarj sırasında fotonları ışıkta absorbe ederken, LMO'daki manganez elementi şarj durumunu üç değerden tetravalent'e (Mn 3+ ila Mn 4+ ) değiştirir. Buna karşılık, lityum iyonları katottan foton uyarma işlemi olmadan gerçekleşenden daha hızlı dışarı çıkarlar.
Bu durum akü reaksiyonunu daha hızlı tahrik eder. Ekip, daha hızlı reaksiyonun batarya performansını düşürmeden veya kullanım ömrünü düşürmeden daha hızlı şarj ile sonuçlandığını tespit etti. Johnson, “Hücre testlerimiz ışık açıkken şarj süresinde iki kat azalma gösterdi” dedi.
Araştırma ekibi bu çalışmayı Argonne liderliğindeki bir DOE #Enerji Sınır Araştırma Merkezi (EFRC) olan Elektrokimyasal Enerji Bilimi Merkezi'nin (CEES) bir parçası olarak gerçekleştirdi.
CEES Direktörü ve Kimya Bilimleri ve Mühendisliği bölümündeki kıdemli fizikçi Paul Fenter, "Bu araştırma, CEES'in lityum-iyon pillerde elektrot işlemlerini anlama hedefinin nasıl teknolojiyi etkileyen önemli gelişmeleri sağladığının harika bir örneğidir," dedi. “Bu, EFRC programının başarabileceği dönüşümsel etkilerin simgesidir.”
Johnson, “Bu bulgu, ışık ve batarya teknolojilerinin birleştirildiği türünün ilkidir ve bu kesişme, bataryalar için yenilikçi şarj konseptlerinin geleceği için iyiye işarettir” dedi.
