Tarihte putperestliğin yeri
Tarihte hiç bir zaman Putperestlik diye bir şey VAROLMADI.
Eski Pagan Kült heykelleri, Tanrıları temsil ediyorlardı ve bu nedenle heykellere tapılmıştır. Heykellerin Tanrıların kendileri olduğuna inanılmadılar, çünkü onlar her zaman genellikle sembolik muamele gördüler. Yiyecekler, kıyafetler gibi armağanlar sunmak ve daha bir çok dini ibadet için kullanıldılar. Bu heykeller Tanrıların varlığını sembolize etmek için tapınaklarda bulundular ve genellikle siyasi nedenlerle de kullanıldılar. Bronz ve erken demir çağ metinleri, bir zaferden sonra İmparatorların "Tanrılarını aldıklarından" bahseder. Bu egemenliği temsil eder ve bölgedeki dini inançları azaltmak için yapılırdı. Bir Tanrının heykellerini almak, kırmak o Tanrıya inançlarını azaltmanın bir yoluydu. Amaç siyasi ve diniydi.
Tarihte gerçekten de hiç bir Pagan dini heykellerin, görüntülerin veya başka şeylerin Tanrıların kendileri olduğuna inanmamıştır. Bu Katolik İkonografiye benzemektedir. Onlar Tanrıların hatırlatıcıları ve temsilleriydi. Aynı Kabe'nin Müslümanlar için Allahın hatırlatıcısı ve temsilcisi olduğu gibi.. Ya da Kara Taşın Allahın eli olduğuna yönelik inanç gibi.. Tıpkı Hristiyanlar ve Müslümanların yaptıkları gibi Paganlarda Tanrıyı yüceltmek ve övmek için bu tarz şeylere ihtiyaç duymuşlardır.
Bir Paganistin evinde doğal olarak Tanrıları temsil eden heykeller veya görüntüler bulunur. Örneğin Minerva'nın heykelinin olması, bir Paganistin masasında Minerva'nın olduğu anlamına gelmemektedir. Sadece bilgelik ve sanatı kullanmasını hatırlatmak için taşa işlenmiş onun(Sanat ve Bilgelik Tanrıçası Minerva) imgesidir. Ona saygıyla davranır çünkü onun imgesidir. Ama eğer yere düşüp kazayla kırılırsa, Tanrıça'nın paramparça olduğuna inanılmaz. Bir yakınımızın resmini yanınca, gerçekte onun yanmış olmadığı gibi..
İbrahimi dinler, putperestlerin aptalca görünmesini ve onlarla alayı haklı göstermek amacıyla Paganizmi "Heykellere tapma" olarak göstermişlerdir. Eski İbrahimi dinlerin inanlıları, heykellerin / imgelerin Tanrılar olmadığını tam olarak biliyorlardı. Bu sadece sembol ettiği Tanrıyı ve onu değerli kılan insanları etkili bir şekilde reddetmenin yoluydu.
Aslında bu hala oluyor. Protestanlar gibi kimseler Katoliklerin Aziz, Meryem Ana, Melekler ve İsa'nın heykel ve resimlerinin olmasını Puta tapmak olduğunu söylerler. İslama göre tüm heykeller ve resimler putperestliktir. Bu nedenle heykel ve resim yapmak yasaktır. Aynı şekilde Kabe'ye eğilmenin bir tür putperestlik olduğunu söyleyen Müslümanlarda mevcuttur. Yahudiler diğerlerine göre daha az katıdır. Onlarda herhangi bir resim, herhangi bir taşa yönelim veya herhangi bir Aziz yoktur. Yahudilikte zaten diğer uluslara benzememe vardır. "Yani yaptıklarını yapmıyoruz. Böylelikle yaptığımız şeyin doğru olduğunu biliyoruz." mantığını kullanırlar.
Pagan dinleri çok Tanrılı dinlerdir. Tüm Tanrılara iman edilebilir ve ibadet edilebilir. Her birinin insanlara getirecek değeri vardır. Tek Tanrıcılık bu anlayışı benimsemez ve bu yüzden diğer inanç sistemleri hakkında yanıltıcı ifadeler kullanır. Tek Tanrılı bir dinin gelişmesi, insanların neden tek Tanrıcılığı seçmeleri gerektiğini açıklamalarına bağlıdır. Bu nedenle Paganların, Puta taptıkları şeklinde bir saçmalığı ortaya atmışlardır. Bu zamanla sonraki nesillerce gerçek olduğu zannedilmiştir. Ve insanlar büyük bir yanlış anlamanın, yalanın içerisinde kalmışlardır. Aslında Tevrat, bazı yerlerde Putperestliğin heykellerin ardındaki Tanrılara tapmak olduğuna ve bir doğa inancı olduğunu açıklasa da; Kuran, Müslümanları tamamıyla yanıltır.
Tarihte Tanrıları temsil eden pek çok nesne var oldu. Canlı hayvanlar, heykeller, Ateş, basit şekilsiz taşlar, Kabe gibi küp şeklindeki İslam öncesi Pantheonlara kadar.. Müslümanlar Kabe'nin put olmadığını çünkü Putperestlerin taşa taptıklarını, kendilerinin ise Allaha taptıklarını söylüyorlar. Bu tamamıyla yanlıştır. Onların Putperest olarak adlandırdıkları kişiler her ne yapıyorlarsa, onlarda tam olarak onu yapmaktadırlar. Müslümanlar, Kuran tarafından yanıltılan insanlardır. Çünkü Hz. Muhammed'de önceki İbrahimi dinler tarafından yanıltılmıştı. Özellikle İsa'nın 2. kuşak öğrencilerinin Romalılar ile yaptığı tartışmalarda çok sıklıkla bu yanıltıcı ifadelere başvurulmuştu.