Bilim kurgu Filmi denildiğinde hiçbirimizin aklına James Bond Filmleri gelmez. Ne var ki, öyküleri, üst düzey teknoloji kullanarak dünya egemenliği kurmak isteyen kötü adamları, MI6'nın özel silah ve teknoloji geliştirici uzmanı Q karakteri ile James Bond, bilim kurguya da göz kırpan bir yapıya sahiptir. Öyle ki, bir uzay üssüne insanlığı yerleştirip dünyayı yok etmek isteyen, robotlar ordusu ile dünyayı ele geçirmek isteyen, uzaydaki uyduları kaçırarak uzay korsanlığı yapan, yeni nesil nükleer teknoloji ile tüm dünya ülkelerini haraca bağlamak isteyen kötü adamları vardır. Benzeri şekilde Q da Bond'a görevlerinde kullanması için görünmez araba, ışın tabancası gibi icatlar yapıp yardımcı olmuştur.
Belki de bu özelliğini ortadan kaldırdığı için Daniel Craig'li yeni nesil James Bond filmlerini sevemedim gitti.
Bond Filmlerinin konularını kısaca inceleyecek olursak aslında Bilim kurgu türünde olduklarını anlayabiliriz.
Dr. No: Kaçırılan bir İngiliz ajanını bulmak üzere Jamaika'ya gelen James Bond, buradaki yerel bir efsanenin peşine düşerek canavarların yaşadığı bir adaya gider. Canavar sanılanların aslında şeytani bilim adamı Dr. No'nun robotları olduğunu anlar.
Rusya'dan Sevgilerle: James Bond'un baş düşmanlarından olan SPECTRE ile tanıştığımız ve bir kısmı da İstanbul'da çekilen bu filmde Bond, Lektor adlı bir şifreleme cihazının Ruslar'ın eline geçmesini engellemeye çalışmaktadır.
Altın Parmak: Bond'un bir diğer azılı düşmanı olan Altın Parmak, bu filmde dünyanın altın rezervlerini özel bir cihazla radyasyona bulayarak kendi elindeki altını pazara sürmek ve tüm dünya merkez bankalarını para basımı konusunda kendine bağımlı hale getirmek istemektedir.
Yıldırım Harekatı: SPECTRE ile yeniden buluştuğumuz bu filmde, estetik ameliyat ile nükleer bir bombardıman uçağının pilotuna benzetilen adamının yardımıyla SPECTRE uçağı ele geçirir ve hem ABD'ye hem de İngiltere'ye şantaj yapar.
İnsan İki Kere Yaşar: SPECTRE bir kez daha karşımızdadır. Bu kez hem ABD'nin hem de Sovyetler'in uydularını gizemli bir uzay gemisi ile kaçırarak iki ülkeyi savaşa sokmak istemektedir.
Ölümsüz Elmaslar: Bond'un bir diğer azılı düşmanı olan Ernst Blofeld büyük bir parti elması kaçırmıştır. Çok geçmeden amacının elmasları satmak değil, bir lazer silahı yapmak olduğu anlaşılır.
Altın Tabancalı Adam: Bond, kötü ellere geçmiş bir Güneş Enerjisi silahını kurtarmaya çalışır.
Beni Seven Casus: Bu filmde milyarder iş adamı Carl Stromberg ile tanışıyoruz. Rus ve İngiliz nükleer denizaltıları kaçırılmıştır. İki ülke birbirini suçlamaktadır. Stromberg, bu denizaltıları kendisi kaçırmıştır. Amacı Üçüncü Dünya Savaşını çıkararak, insanlıktan seçtiği kişilerle, inşa ettiği deniz altı ülkesinde yeni bir yaşam başlatmaktır.
Ay Harekatı: Konusu bir önceki filmle aynıdır. Bu kez karşımızda Sir Hugo Drax adlı bir multimilyarder iş adamı vardır. O da dünyayı yaşanmaz hale getirip, seçtiği insanlarla uzayda bir yaşam başlatmak hedefindedir.
Yalnız Senin Gözlerin İçin: Arnavutluk açıklarında bir İngiliz gemisi batmıştır. Batan gemide ATAC adlı, nükleer denizaltıları hackleyebilecek bir cihaz da vardır ve kötü emelleri olan kişiler de bu cihazın peşindedir.
Ahtapot: Rus General Sergey Orlov, Batı Almanya'daki ABD üssünde bir nükleer patlama yaratacak ve Batı'yı nükleer silahsızlanmaya zorlayacaktır. Böylece, dünyada nükleer güç sahibi tek ülke, Sovyetler Birliği olacaktır.
Asla Asla Deme: SPECTRE yeniden karşımızda; çaldığı iki nükleer bomba ile saldırı hazırlığında olan SPECTRE'yi durdurma görevi James Bond'dadır.
Dünya Yetmez: Yine çekimlerinin bir kısmı İstanbul'da yapılan bu filmde; Bond'un üstü M kaçırılmıştır. Boğaz'ın sularında ilerleyen ve çok üstün teknolojiye sahip bir nükleer denizaltıda rehin tutulmaktadır.
Başka Gün Öl: Kuzey Kore diktatörünün öldü sanılan oğlu aslında estetik ameliyatla yüzünü değiştirmiş ve uzaydan dünyayı vurabilecek bir silaha sahip olmuştur.
Serinin aralarda atladığım birkaç filmi daha var. Ayrıca Craig'li filmleri yazmadım. Eski filmlerden yazmadıklarım bilim kurgudan uzak olanlardı. Yeni nesil olanlar ise belirttiğim gibi; bilim kurgu türünden ayrılmıştır.
Uzun bir yazı oldu ama umarım keyifle okumuşsunuzdur.
Nefis bir analiz olmuş. James Bond filmlerini bu gözle izlememiştim aslında hiç.